Ünlüler ve Siyasetçiler İçin LGBTİ+’larla Dayanışma Rehberi: Ne Dememeli

Geçtiğimiz Pazar günü İstanbul Saraçhane Parkı’nda gerçekleştirilen LGBTİ+ karşıtı nefret mitingi ya da diğer adıyla “Büyük Aile Buluşması” Türkiyeli birçok LGBTİ+ için milat gibiydi. Miting gündemi birkaç hafta önceden başlamış; troller, azılı faşistler ve nerenin ünlüsü olduğunu kimsenin bilmediği birkaç kişi sosyal medyada nefret kusmuş ve recm çağrısı yapmaya başlamıştı.

Hayatlarımızı, varoluşumuzu tehdit eden ve yok edilmemiz gerektiğini söyleyen bu korkunç koroya karşı bizi yalnız bırakmayacağını düşündüğümüz/umduğumuz siyasetçiler, sanatçılar, ünlüler, siyasi parti ve örgütler biraz geç reaksiyon gösterdiler. O tepki dalgası başlayana kadar, özellikle Türkiye’de yaşayan birçok LGBTİ+’nın korku ve kaygı dolu günler geçirdiğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Geç olsun güç olmasın, bu yobaz saldırılarına karşı beklediğimiz isimlerin yanı sıra, hiç ummadığımız isimlerden de LGBTİ+’lara destek geldi. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum kendi adıma. Eminim ki birçok LGBTİ+ kişi de benzer şeyler hissediyordur.

Sağ olsunlar, böylesi zor ve karanlık bir dönemde bizi yalnız bırakmadılar. Ancak bu destek mesajları yağmur gibi yağarken, birçoğunda dikkatimi çeken bir durum da kafamı kurcalamaya başladı. Aslında birçok siyasetçinin, sanatçının ve ünlünün LGBTİ+ hakları konusundaki bilgilerinin ya çok eski ya da yok denecek kadar az olduğunu fark ettim. Elbette hiçbirinin iyi niyetinden ve desteğinin samimiyetinden şüphem yok. Olamaz da fakat, bir yazıyla, böyle durumlarda NE DEMEMEK gerektiğini, neyin LGBTİ+ topluluğu için faydalı olacağını yazmanın hepimiz için iyi olacağına kanaat getirdim. Bilmemek ayıp değil, gündemini takip etmediğimizi mücadelelerle ilgili bilgi eksikliğimiz de normal. Bu yazı, elbette sadece başlıkta bahsettiğim insanlarla sınırlı da değil; hak mücadelesi yürüten birçok kişinin de sıklıkla yaptığı bilmemekten kaynaklı yanlışlara dikkat çekmeyi amaçlıyorum. Bu notları kötü günler için kenarda tutmak hepimizin işine yarayabilir diye umuyorum. Haydi madem sağ ayakla…

Ne dememeli?

1. Türkiye’deki ya da Dünyadaki LGBTİ+’larla ilgili sayı ya da oran vermeyin

Sayıları ve oranları hepimiz çok seviyoruz. Ben de bayılıyorum gerçekten ancak, bazı konularda sayılar ya da oranlar kulağa iyi bir şeymiş gibi gelse de bazı görünmez durumları yok saydığı için ve varoluşları rakamlara indirgediği için beklemediğimiz reaksiyonlar doğurabiliyor. LGBTİ+ haklarından bahsederken ve destek olurken bu konuya ekstra özen göstermek gerekiyor.

Çünkü:

a) Ne Türkiye’de ne de Dünyadaki LGBTİ+ kişilerin sayısını net olarak bilmiyoruz. Heteroseksüellerin ve trans olmayanların (cis) da keza. Bilinemez de… Bilinememesinin nedeni LGBTİ+ olduğunu söyleyenlerle alakalı değil, daha çok bunu söyleyemeyen ya da kimliğini kabul edemeyenlerle ilgili.

Evet, her ne kadar LGBTİ+ mücadelesi birçok ülkede çok uzun yollar katedip, haklar konusunda ilerlemiş olsa da, LGBTİ+’lara yönelik nefret, ayrımcılık ve önyargılar hala sürüyor. Buna evlilik eşitliğinin ve evlat edinme hakkının olduğu ülkeler de dahil. Çünkü, hala kendisini keşfetmeye başladıkları süreçlerde okulda, evde, işyerinde, sokakta olumsuz şeyler duyan, yalnız hisseden, kendisinde bir sorun olduğunu düşünen ve “düzelmek” isteyen çok sayıda LGBTİ+ kişi var ve var olmaya ne yazık ki devam ediyor. Bu kadar çok gizlenmek zorunda ya da kendini inkar etmek durumunda kalan LGBTİ+’nın olduğu bir dünyada kaç kişi olduğumuza dair doğru bir sayı elde edebilmemiz olanaksız. Eğer anlamakta zorlanıyorsanız, özneyi Alevi, Ermeni, Yahudi, Rum, ateist gibi gruplarla değiştirmek yardımcı olabilir.

b) Dünyanın büyük bir kısmı LGBTİ+’lar için hala güvenli değil ve birçoğumuz hayatta kalabilmek için ya kimliklerimizi gizlemek zorunda kalıyor ya da reddederek kendimize işkence ediyor ve mutsuz oluyoruz.

Böyle bir ortamda, doğru ve sağlıklı bir sayıya ve orana ulaşmak da haliyle zorlaşıyor. Bu elbette LGBTİ+’ların suçu değil. Onları gizlenmek ya da kendilerinden nefret edecek noktaya getiren cis-hetero merkezli sistemin suçu.

c) Kaldı ki zaten sayılara ihtiyacımız da yok. LGBTİ+’ların yaşam haklarına saygı göstermek, güvence altına almak için kaç kişi oldukları bilgisi gereksiz. Beş kişi olsak bile, haklarımız insan hakları ve hem yaşamayı hem de haklarımıza erişebilmeyi hak ediyoruz.

d) Öte yandan, herhangi bir sayı ya da oran verdiğinizde, dünyanın geri kalanını cis ve heteroseksüel kabul ediyor oluyorsunuz ki bu da sizi yeniden ‘a‘ ve ‘b’ şıklarını okumaya götürür. “%99’u Müslüman Türkiye” ifadesi nasıl doğru değil ve haksızsa, herkesin cis (trans olmayan) ve heteroseksüel olduğunu varsaymak da o kadar yanlış ve haksız. 

2. LGBTİ+ karşıtlarını “gizli eşcinsellikle” itham etmeyin, buna dair bir imada bulunmayın 

“Homofobikler aslında gizli eşcinsellerdir” iddiasını Türkiye’de epey bir insan seviyor, buna inanıyor ve bunu savunuyor. Ne zaman konu özellikle sağ kesimden gelen LGBTİ+ karşıtı bir şey olsa, devrimcisinden Kemalistine, ilk bu argüman sahaya sürülüyor. Sürmeyin.

Çünkü:

a) Her LGBTİ+ karşıtı kişinin “LGBTİ+ eğilimleri” olduğu iddiası doğru değil. LGBTİ+’lara karşı nefret üreten gizli/açılamamış ya da öznefreti nedeniyle (1 no’lu maddeye tekrar bakabilirsiniz) LGBTİ+ karşıtı olan insanlar elbette var. Ancak bu LGBTİ+ karşıtı dünya ve nefret onların suçu değil. Faturası da onlara kesilmemeli.

b) LGBTİ+ karşıtlığının nedeni daha çok cis-heteronormatif dünya/sistem/düşünce/politika. Herkesi cis (trans olmayan) ve hetero sayan ya da öyle olması gerektiğini dayatan bu akıldan doğan egemenlik kendisini korumak için düşmanlar yaratıyor, yarattığı düşmanlardan nefret ettiriyor ve tüm yaşamı buna göre örgütlüyor. Yani LGBTİ+’lara yönelik nefret aslında, bizlere ahlak diye dayatılan/sunulan çarpık sistem çökmesin, maskesi düşmesin ve gerçekler ortaya çıkmasın diye palazlandırılıyor. Sermaye sahipleri, siyasetçiler, dini kurumlar, eğitim kurumları, medya gibi toplumsal hayatı şekillendiren, bu gücü elinde tutanların LGBTİ+ karşıtlığında ortaklaşması da bu yüzden.

c) “Gizli eşcinsellik” aşağılanacak ya da kişilere karşı koz ya da tehdit aracı olarak kullanılacak bir şey değil. İlk maddede açıklamaya çalıştığım gibi, “Gizli LGBTİ+’lar” da bu çarpık ve ayrımcı sistemin kurbanları. Onların hakları ve varoluşları da LGBTİ+ mücadelesinin birer parçası.

3. “Eşcinsel” değil LGBTİ+

LGBTİ+ mücadelesi Türkiye’de ilk adımlarını atmaya başladığında “eşcinsel” kavramını kullanıyor ve kendisini bununla tanımlıyordu. Ancak yıllar içerisinde köprülerin altından çok sular aktı, mücadele içinde tartışmalar yapıldı. LGBTİ+ mücadelesi “eşcinsel” yerine daha kapsayıcı bir ifadenin peşine düştü ve bugün artık kimileri LGBTİ+ kimileri de LGBTİAQ+ kısaltmalarını kullanıyor.

LGBTİ+’nın ya da LGBTİAQ+’nın neyin kısaltması olduğunu bilmeyenler için dilim döndüğünce açıklamaya çalışayım:

L: Lezbiyen
G: Gey
B: Biseksüel
T: Trans
İ: İnterseks
A: Aseksüel
Q: Queer
+: Yukarıda saydıklarım dışındaki cinsiyet ifadelerini ve yönelimlerini tanımlamak için kullanılan şemsiye bir sembol. Nonbinary, agender gibi cinsiyet tanımları şu an için + ile ifade ediliyor. Yani ortada, Saraçhane’deki yobaz şovunda “… Niye sonuna ‘artı’ ekliyorlar biliyor musunuz? Çünkü bunun devamı da gelecek.” diyen BÜYÜK İSLAM DÜŞÜNÜRÜ Tuğçe Kazaz’ın iddia ettiği gibi bir durum yok. Ha, devamımız gelecek o ayrı.

Kavramlarla ilgili Kaos GL’nin hazırladığı şu dosyaya da bakabilirsiniz. 

Ezcümle, bizden bahsederken “eşcinsel”i değil, “LGBTİ+”yı ya da “LGBTİAQ+”yı kullanırsanız seviniriz. Biz de inşallah bu esnada birinde ortaklaşırız. 

4. “LGBT’li” ya da “LPG’li” değil; “LGBTİ+”

a) Neden LGBT’li değil?

Çünkü LGBT bir memleket ya da örgüt değil. Biz de ne bu varolmayan memleketin içindeniz ne de bu hayali örgütün üyesi. Yobazların ısrarla LGBT’li dediği şey bizlerin varoluşlarıyla ilgili bir ifade (3. maddede açıklamıştım). Hepimizi aynı tornadan çıkmış gibi gösteren bu manipülatif ifade, aynı zamanda bizleri kriminalize etme çabası da içeriyor. Türk yobazları/faşistleri devrimci örgütleri tarif ederken kullanmayı pek sevdikleri o dili şimdi toplumun gözünde bizleri düşmanlaştırmak ve şeytanlaştırmak için kullanıyor. Buna katkı sağlamamak adına “LGBT’li” ifadesinden kaçının. Ve lütfen, Allah rızası için “LGBT üyesi” de demeyin. “LGBTİ+ üyesi” de keza. Bakın Allah’ın adını verdim.

“Nerelisin?”
“LGBT’li.”
“Neresinden?”
“İçinden.”

Evet, bir süre kendi aramızda bu şakayı yapabiliriz. Zira, hala komik.

b) Neden LPG’li değil?

Bunu açıklamayı zul görüyor ve hatta utanıyorum. Bu maddeyi hem size hem de kendime hakaret olmasın diye hızlıca geçiyorum. Tabii, mücadele gazımız hiç bitmesin o ayrı. (Böyle de bal damlar ağzımdan)

5. Etmeyin, eylemeyin

Bizi gereksiz övmeyin. Bizlere kulağa hoş gelse de lüzumsuz vasıflar atamayın. İnsanca yaşayabilmemiz için çok yetenekli, çok çalışkan, çok akıllı ya da çok iyi olmamıza gerek yok.

Bizi suç işlemiş kişi ve kurumlarla bir tutmayın. Varoluşumuzu tecavüz, taciz, istismar, yolsuzluk, hırsızlık gibi suçlarla kıyaslamayın, bunlar denk şeylermiş gibi algılanacak karşılaştırmalardan kaçının. Onlar suç işlediler, biz ise yaşamaya çalışıyoruz ve bu çabamız/isteğimiz suç değil.

Manipüle edilmiş bilgiler ya da haberler önünüze düştüğünde bunun gerçekliğini sorgulayın. LGBTİ+ topluluğu hem Türkiye’de hem de dünyada hakkında en fazla “yanlış bilgi” üretilen gruplardan biri. Bunu unutmayın.

Elbette yoğun gündem ve hayat telaşesinde her konuda yeteri kadar bilgi sahibi olmamız zor. Ancak bu öğrenmemize engel değil. Kafanızı karıştıran herhangi bir konuda LGBTİ+ örgütlerine danışmaktan çekinmeyin. Velvele, LGBTİsağlığı, Kaos GL, bitopya, Çatlak Zemin ve 5harfliler gibi sitelerden, #ÜzerineBirŞeyler, Mental Klitoris gibi podcast’lerden ve de aktivistlerden bu konularda istifade edebileceğinizi de hatırlayın. LGBTİ+ dernekleri de bunun için var.

İçinde yaşamak zorunda kaldığımız bu karanlığın çıkışını bulabilmenin yolu dayanışma, birbirimizi kollama ve kimseyi arkada bırakmamaktan geçiyor. Bu da taleplerimizi, sorunlarımızı, iç tartışmalarımızı bilmek, doğru bilgiyi yaymak gibi sorumlulukları beraberinde getiriyor. Birbirimizi duymak ve anlamak hepimizin elini güçlendirir. Çünkü malum, KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA, YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!

Author

  • Bawer

    Velvele Kurucu Yayın Yönetmeni, gazeteci, çevirmen, editör, LGBTİ+ ve göçmen halları aktivisti.

Bir Cevap Yazın