Yeryüzü Ağacı’nın değerli okuyucuları yeniden merhaba.
Yaz nedeniyle verdiğimiz mola, tatilin sonunda geçirdiğim sağlık sorunları nedeniyle beklediğimizden uzun sürdü. Hal böyle olunca Velvele’ye gelen yeni şiirleri sizlerle buluşturmamız biraz vakit aldı. Neyse ki dopdolu bir Eylül seçkisiyle karşınızdayız.
Yeryüzü Ağacı konuk aldığı şairleri teker teker web sitesinde yer vermek yerine, onları artık aylık seçkilerle sizlerle buluşturacak. Bu sayede umuyoruz ki queer şiirin kalbi, Velvele’de birçok farklı sesin bir araya gelmesiyle daha güçlü atacak. Kim bilir, belki bu yeni format daha çok queer şairin gölgemize gelmesini sağlar ve bir gün bir bakarsınız bu serüven bir şiir dergisine evrilir. Bu ağacın gölgesinde hayal kurmak serbest…
Yeni dönemin bu ilk dosyasında şairlerimize hoş geldin diyor, queer şairlere çağrımızı yineliyoruz: Yeryüzü Ağacı şiirlerinizi bekliyor.
Herkese keyifli okumalar.
İlker Hepkaner
Velvele Edebiyat Kolu
katrerengi
Ayça Şebnem
zihnim, unutma çizdiğin bu resmi
kalemin kara lekesinde beliren gölgeyim
içimi dışıma buladım
ben ne garip gövdeyim
şakaklarım hiddet kırmızı
dişlerim öfkesi kara
pembe çekiştirmiş dudakları hüzün
zevk küpesini takmış kulaklarıma
güvenin mavi göğü sarmış omuzlarımı
eğilmiş sırtımı sıvazlamakta
heyecan yağmurları, dalları yeşil baştan aşağı
ellerim soğuk yapraklarında
göç eder kollarım aşrı kulaçlara
tuzmavi alır kucağına denizi
şakacı şefkatiyle taşır uykuya
yorgun bir anneyi uyutur gibi
dostum, kız kardeşim, sevdiğim!
bir yol bakalım bendeki yaban aleme
ıtırlı orman gözlerinle
boynum, çene kuytusu
ucu batan kolyesi kasvet dumanının
şehvetin kızıl koru
boynum, omuzlarıma değdiği yerin ardı
göğsümde derin mut bir nefes
sarı serin, ılık turuncu döngüsüyle
ak pak ciğerimin çığırdığı şarkı, şiir
ahir kaç soluk kaldı ise
ferah meşrep dolansın dansla içimde
koltuk altından bele, mor salkımlı tepeler
memelerim ellerim gibi heyecanlı
çayırlı vadinin yıldız rüzgarları, yeşil gerdanlı güvercinler
haz tohumları ekilmiş toprak uçurumları
senin sesin
soluklarımın üstünde güpgüp atan
özenle soyulmuş bordo entarisi
çırılçıplak yatan bir kalp var koynumda
dostum, kız kardeşim, sevdiğim!
bir yol bakalım bendeki yaban aleme
ıtırlı orman gözlerinle
masalcı uykular kıvrılmış karnımda
mavisi koyu, uzanmış boylu boyunca huzurun
dört duvar kocamış kederli bir yastıkta uyku
kaçıran karalar köklendirmiş kuzgun
göbeğimin altından yarılan gövdem, iki yana
bacaklarım taşır hayatın alkımını
kavlanmış kan portakalı arasında sevda
dolu suyunda dibe batar hayal kırıkları
diz kapağımda korku
pençe olur karabasan geceye ayaklarım
tırnaktan saç teline alemle bir her yarım
dostum, kız kardeşim, sevdiğim !
bir yol bakalım bendeki yaban aleme
ıtırlı orman gözlerinle
Ayça Şebnem Kimdir?
1985 Kars doğumluyum. Uzun yıllar çeşitli şehirlerde yarı göçebe hayatı yaşadım. Varlık, Altiyedi, Lento, Edebiyat Atölyesi, Eecstatik sanat kitabı gibi mecralarda şiirlerim yayınlandı. Bir süredir Bandırma’da yaşıyorum. Diş eti hastalıkları uzmanı olarak çalışıyorum.
Instagram Twitter
yalnızlığı (kuşbakışı) tasvir ediyorum:
kuzey
o, süveterinin üstüne en güzel şiirleri giymiştir
yeni bir buluta soğuk bir rüzgârdır yani onun ceketi
elleri sıcak
uyku hapı alır susmayan gecelerde
xanax, pamuklanmış pantolon;
kireç, çakıl, beton, kumaş…
…ben, bi’ yün yumağı gibi yavaş yavaş çözülen
kapımda kimse yok, o bile
kilit açık
ve yarın, ben onu tekrar göreceğim
hiç görmemiş gibi yapacak, selam verecek, tanışacağım
burası ne garip, değil mi tomris hanım?
insan sana bile âşık olamaz burada
sen bile soğuk, sen bile uzak
ama artık hepimiz biliyoruz ki şapkadan tavşan çıkmaz, asfalt eriyip buhar olmazmış
bej en sıcak renkmiş ve zamanla pazarlık edilmezmiş
minyatürler bizim için varmış, heykeller amansızmış…
madem eller gökler olsun diye var
madem gri bütün bulutlar
madem şu orman ayak izlerinden uzak
madem sim, madem simya
madem kan içimizde madem ben yokum
madem kıtalar öldü;
o zaman niye bu şiirler onun ceketi?
söyle, artık resim giysin sırtına
sözcükleri bana bıraksın ki,
ona kurşunî mısralar vereyim.
kuzey kimdir?
istanbul’da yaşayan queer bir şairim. okuma yazma öğrendiğimden beri kendimce bir şeyler yazıyorum ve yazdıklarımdan bazılarını ilk kez burada paylaşmak için sabırsızlanıyorum, umarım okurken keyif alırsınız.
AT
misco
ama bu sabahta bi tuhaflık vardı. her zamanki gibi sarı değildim.
uyandım,
ağzımda kül.
bi’ küvet dolusu tırnağın içinde yatıyormuşum gibi;
nereye dönsem batıyor
kaşınıyor.
bu sabah hava mavi
üstüme tükürüyorlar
içerden çatal bıçak sesleri duyuyorum
helvamı kavurmuşlar
ağlayarak yiyorlar.
dün gece rüyamda kendi mezarımı kazıyordum
sıcak bi’ kucak gibiydi
toprak bütün kıvrımlarımı doldurdu
beni besledi, sarıp sarmaladı.
sessiz ve sakin,
sıradan bi’ uyku.
toprak oldum, kurtlandım
kirpiklerim döküldü yapraklarla
ilkbahar oldum…
uyandım
kaşınıyorum.
ensemde bi’ böcek yürüyor;
ensemde bir bıçak,
ensemde bir ağrı var.
yavaş yavaş ayılıyorum
bugün her zamankinden daha ağır
bugün, her zamankinden daha gri
ağzımda kül.
üstümde binlerce pis ve ağrılı ayak
odam rutubet kokuyor
perdeden içeri ışık.
parmak uçlarımı hissediyorum
çürüyorum.
ellerim soğuk
gözlerim kuru.
aklımda bi’ ev var
odalardan birinde bi’ at
bana bakıyor
acıyarak.
bi’ saniyeliğine yalnızlıklarımız göz göze geliyor
çaresiz ve muhtaç
aynı şeyi düşünüyoruz
başka bir odada bi’ kutu
kutunun içinde ev
evin içinde at
atın içinde ben
benim içimde at
misco kimdir?
misco ben. istanbulda yaşıyorum. yazmak bütün tuhaflıklarıma yuva oldu, ben de yaşadıkça yazmaya, yazdıkça yaşamaya çalışıyorum.
Instagram
Görsel: “Ayçiçeği Tarlası”, Nalan Yırtmaç (2019)
Tuval üzerine akrilik ve şablon, 80×100 cm
Satın almak için tıklayın.