Adalet ve Özgür Tartışma Üzerine Daha Spesifik Bir Mektup

Bu açık mektup, Harper’s dergisinde yayınlanan ve tepki çeken, “İfade Özgürlüğü” konulu imza mektubuna yönelik yazıldı. Metni Transfeminist Metinler Ağı’ndan Denzi Deng ve Dilara Çalışkan çevirdi. Metinde yıldızlanan terimlerin paragraf sonlarındaki açıklamaları çevirmenlere aittir.

Geçtiğimiz Salı (10 Temmuz 2020), aralarında J. K. Rowling, Malcolm Gladwell ve David Brooks’un da bulunduğu 153 tanınmış gazeteci ve yazar, Harper’s adlı dergide nezaket çağrısı yapan bir açık mektup yayınladı. Sendika karşıtı olmak, ücretsiz stajyer çalıştırmak ve yayıncıyla anlaşmazlık yaşayan editörlerini kovmak gibi örnekler yüzünden kötü bir şöhreti olan bu dergide şöyle yazdılar: “Bilginin ve fikirlerin özgür dolaşımı, liberal bir toplumun can damarı olarak, gün geçtikçe daha da kısıtlanıyor.”

İmzacıların çoğu beyaz, varlıklı ve çok geniş söz söyleme zeminlerine sahip kişiler olsalar da, susturulmaktan korktuklarını, sözde iptal kültürünün (orijinali: cancel culture, okunuşu: kensıl kalçır) kontrolden çıktığını, hem işlerini hem de fikirlerin özgür dolaşımını kaybetmekten endişe duyduklarını iddia ediyor; bunları ülkenin en prestijli yayınlarından biri aracılığıyla söylemelerine rağmen.

Mektuba, “ırkçılığın aniden yerleştiğine ve -özellikle kişilerarası düzeyde- daha öteye de taşınabildiğine” inanan Thomas Chatterton Williams öncülük etti. Mektup yayınlandığından beri, bazı yorumcular Williams’ın ve beyaz olmayan diğer yazarların varlığını göstererek mektubun çeşitlilik içerdiğini iddia etti. Ama kaçırdıkları bir nokta var: ironi şu ki, imzacılar marjinalize edilen seslerin habercilikte, akademide ve yayıncılıkta kuşaklar boyunca susturulduklarından mektubun hiçbir yerinde bahsetmiyor.

Gündeme getirdikleri sorunların bir kısmı gerçek ve endişe verici – örneğin Twitter’da paylaştığı bir çalışma yüzünden kovulan bir araştırmacıdan söz ediyorlar. Ama burada -en azından imzacıların öne sürdüğü biçimde- bir eğilimden söz edilemez.  Gerçekte, argümanları bazı örnekleri ima ediyor ancak açıkça ortaya koymuyor ve bu, kendilerini savunucusu ilan ettikleri davayı baltalıyor. Siyah, kahverengi* ve LGBTQ+’lar** özellikle Siyahlar ve translar- artık elit tabakayı kamusal alanda eleştirebiliyor ve onları toplum nezdinde hesap sorulabilir kılıyor. İşin aslı, mektubun başlıca endişesi bu gibi duruyor. Belki de pek çok imzacı için daha da sinir bozucu olan, uzun süredir sahip oldukları görüşlere gelen eleştirilerin ikna edici olması.

* Kahverengi: (Orijinali: Brown. Okunuşu: Brauvn) Türkçe’de henüz sık kullanılmayan bu terimi direkt çevirmeyi tercih ettik. Bu terim, ekseriyetle ABD ve Kanada’da ten rengi, görünüş veya etnik kökene bağlı sistematik ayrımcılığa uğrayan ve Siyah olmayan bazı grupların politik olarak sahiplendikleri bir kimliktir. Güney Asya, Hispanik, Latin Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika kökenlerine sahip kişilerin özellikle ırk ve etnisite temelli deneyimlerine aynılaştırmadan işaret etmeyi amaçlayan bir terimdir. Beyazlar tarafından beyaz olmayanlar için ırk/etnisite göstergesi olarak kullanıldığında değersizleştirme amacı taşıyabilir.Bu yazıda küçük harfle kullanılmasına rağmen özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde Brown/Kahverengi teriminin büyük harfle başlaması gerektiği üzerine önemli tartışmalar yapılmaktadır. Konu hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Örneğin Chicago Sun Times Gazetesi 15 Haziran 2020 tarihli bildirisinde Siyah ve Kahverengi terimlerini büyük harfle başlatacağını duyurmuştur.** Lezbiyen, gey, biseksüel, trans, queer/kuir, artı. Artı bu kelimelerin dışındaki kimlikleri kapsayan bir şemsiyedir.

Mektubun içeriği güç meselesiyle, kimin güce sahip olduğu kimin olmadığıyla da alakadar olmuyor. Harper’s itibarlı bir kurum, parası ve ağırlığı var. Harper’s, zeminini, marjinalize edilen gruplara değil çok sayıda takipçisi ve görüşlerini yaymak için bir sürü imkanı olan insanlara sunmaya karar verdi. İşin ironik yanı, etki alanı geniş bu insanlar edindikleri zemini susturulmalarından şikayet etmek için kullandı. Pek çok imzacının aynı haber merkezini paylaştığı çalışma arkadaşları mektupla ilgili kaygı taşıyor; kimi bunu açıkça söyleyebiliyor, kimiyse bu konuda rahat değil.

Mektup, sektörde çeşitliliğin artmasına, bağnazlığı muhafaza eden kurumsal normlara meydan okunmasına karşı sert bir tepki olarak değerlendiriliyor. Mektubu yazanlar, sözlerinin gerçek anlamını gizlemek için çekici ama bulanık kavramlar ve kapalı bir dil kullanıyor; bu, kimlerin kürsü bulabildiğiyle ilgili devam eden tartışmayı kontrol etmek ve raydan çıkarmak için bir hamle gibi görünüyor. Harper’s gibi kurumların geleneksel olarak çoğunlukla beyaz ve natrans/cis* insanlara bahşettiği kültürel sermaye türü imzacılara sosyal medya üzerinden sunuluyor. İmzacıların sözleri, medya sektöründe hala hüküm süren elitizmi bırakmama yönünde bir inat ve kendileri gibi olanları içeride tutan, kalanımızı da dışarıda bırakan sistemleri alaşağı etmeye dair bir gönülsüzlüğü yansıtıyor.

* Orijinali: cis-gender, okunuşu: sis-cendır. Trans deneyimlere sahip olmayan kişiler için kullanılır. Trans deneyimi merkeze alan natrans sözcüğü, Türkiye’deki lubunyalar tarafından yıllardır kullanılmaktadır. Yereldeki deneyimlerin ve tarihlerin yok sayılmaması adına bu iki terimi beraber kullanmaya karar verdik.

Harper’s’taki mektup, argümanını desteklemek için altı tane spesifik olmayan örnekten söz ediyor. İmzacıların hangi olaylara işaret ettiğini tahmin etmek mümkün; öyle görünüyor ki, spesifik örnekleri sıralasaydılar çoğunun tutar yanı olmazdı. Ama referans verdikleri örnekler asla yeni bir eğilimin parçası değil; nedenini aşağıda açıklıyoruz.

1. Tartışmalı yazılar yayınladığı için kovulan editörler?

İmzacılar “editörlerin tartışmalı yazılar yayınladığı için kovulduğunu” söylerken New York Times’ın yorum sayfası editörü James Bennet’in kovulmasının bir sorun olduğunu söylüyor gibi görünüyorlar. Aslında Bennet istifa etti çünkü Siyah çalışanlar, kendi işlerini riske atarak onu ifşa ettiler. İfşanın nedeni, Bennet’in, Anayasanın birinci ek maddesinde yer alan haklarını kullanan yurttaşlara karşı orduyu göreve çağıran bir fikir yazısına onay vermiş olmasıydı. Bennet önce yazıyı savundu, sonra yayınlamadan önce okumadığını kabul etti. Times da yazının kendi editöryel standartlarına uymadığını açıkladı ve çalışanlarına gönderdiği mektupta yazının editöryel süreçteki belirgin bir bozukluğun göstergesi olduğunu söyledi. İmzacılar yorum sayfalarında hiçbir sınır olmaksızın tüm bakış açılarının yayınlanması gerektiğini öneriyor gibiler. Ama New York Times’ınki gibi yorum sayfalarının düz dünyacılar tarafından yazılan ya da açıkça şiddet çağrısı yapan yazıları neden yayınlamaması gerektiğini söylemiyorlar. Biz söyleyelim: Gazetelerin editöryel kararları vardır ve yorum sayfalarının tonunu ve gidişatını belirlerler. Times, bir senatörün sesini teşvik etmeyi ve duyurmayı seçti ve tepkiyle karşılaştı; Harper’s mektubunda olana benziyor: geniş zeminlere sahip tanınan insanlar görüşlerini paylaşmak için yeterli serbestlik olmadığından şikayet ediyor. Siyah, kahverengi ve trans editörlerin büyük bir kısmı beyaz editörlerin elinde tuttuğu güce sahip değiller çünkü pek çok haber merkezi zaten büyük ölçüde beyaz ve erkek işgücü tarafından yönetiliyor. 

2. Özgün olmadığı iddiasıyla geri çekilen kitaplar?

İmzacılar, “kitapların özgün olmadığı iddiasıyla geri çekildiğini” iddia ediyorlar. Bunu derken Meksikalı olmayan, beyaz bir kadın olan ve yakın zamanda kendisini Porto Rikolu olarak tanımlamaya başlayan Jeanine Cummins’in yazdığı, Meksikalı bir kitapçı hakkındaki American Dirt adlı kitabı ima ediyor olabilirler. Kitap, Myriam Gurba ve Los Angeles Times yazarı Esmeralda Bermudez gibi pek çok Latinx* yazar tarafından açıkça eleştirildi. Bermudez gibi Latinx* gazeteciler tarafından kitabın göçmenlerin hakiki deneyimleriyle alakası olmadığı söylense de kitap, Oprah’ın Kitap Kulübü’nde de tanıtıldı. İmzacıların eleştirisi Woody Allen’ın Apropos of Nothing adlı kitabıyla da ilgili olabilir; Allen’ın cinsel istismar geçmişi çalışanlar tarafından protesto edilince büyük bir yayıncı olan Hachette tarafından piyasadan çekilmişti. Sonrasında başka bir yayıncı tarafından yayınlandı.

* İspanyolca’da birçok kelimeye içkin olan ikili cinsiyet (Kadınlar için Latina – Erkekler için Latino) mantığından kaçınmak amacıyla sözcüğün sonuna “x” eklenmiştir. 

Beyaz olmayan yazarlar tarafından yazılan metinler böylesine bir hoşgörüyle karşılaşmıyor. Güncel bir Twitter hashtag’i, Siyah ve kahverengi yazarların kitap anlaşması yaptıklarında dahi beyaz meslektaşlarının aldığı ücretlerin yakınından bile geçemediklerini vurguladı. Buna ek olarak, gazeteci Katelyn Burns’ün dikkat çektiği üzere, 2019’da yasaklanan genç yetişkin kitaplarının ilk 10’u trans ana karakteri olan kitaplardan oluşuyor. Kore kültürünün yanlış temsillerini içeren kitabı nedeniyle Asya Amerikalı kitap eleştirmenlerinin yerin dibine batırdığı Rainbow Rowell, şu aralar aynı kitabı bir Japon yönetmen eşliğinde filme uyarlıyor.

3. Belirli konularda yazması engellenen gazeteciler?

İmzacılar, “gazetecilerin belirli konularda yazmasının engellendiğini” iddia ediyor. Bunu derken, daha geçen ay Pittsburgh Post-Gazette’de bir Siyah gazeteciye eylemlere dair attığı bir tweet sebebiyle taraflı olduğu öne sürülerek eylemleri haberleştirmemesinin söylenmesini kast ediyor olabilirler. Ama eğer bahsettikleri örnek buysa durumu tamamen yanlış anlamış olmalılar. Alexis Johnson’ın başına gelen şey emsalsiz değil, Siyah yazarların editörleri tarafından susturulması da yeni bir mesele değil. Siyah ve kahverengi gazetecilerin belirli konularda yazmaları “objektiflikten” yoksun algılandıkları için on yıllardır engelleniyor.

4. Derslerde alıntıladıkları eserler yüzünden soruşturma açılan profesörler?

İmzacılar, “derslerinde alıntıladıkları eserler yüzünden profesörlere soruşturma açıldığını” iddia ediyor. Burada bahsettikleri şey, New School’dan Laurie Sheck adlı bir profesörün derste bir James Baldwin metnine referans verirken N kelimesini kullanması olabilir. Ancak kendisi hala kadroda ve 2021 bahar dönemi kataloğunda dersi yer alıyor. Benzer bir olay da Princeton’dan Lawrence Rosen adlı bir profesörle yaşandı ve Princeton profesörü savundu. Dersini iptal etti ama ona arka çıktı. Siyah, kahverengi ve trans profesörler ise sistematik ırkçılığa karşı çıktıkları ya da kendi deneyimlerini açıkça anlattıkları için muhafazakar internet siteleri tarafından taciz ediliyor, tehditlerle karşılaşıyor ve kariyerleri mahvoluyor.

* Orijinali “N-Word”. Siyahlara yönelik, Siyah olmayanların küçümseyici olarak kullandığı “nigger” (okunuşu nigır) kelimesini imlemektedir. Ayrıntılı bilgi: https://www.birikimdergisi.com/haftalik/9013/abdye-ozgu-kavramlar-sozlugu-n-kelimesi-the-n-word

5. Hakemli bir akademik çalışmayı dolaşıma soktuğu için kovulan bir araştırmacı?

İmzacılar, “hakemli bir akademik çalışmayı dolaşıma soktuğu için kovulan bir araştırmacıdan” söz ediyorlar. Muhtemelen bu kişi, Profesör Omar Wasow’un bir akademik çalışmasını Twitter’da özetleyen ve bunu izleyen süreçte tarafsız ve kar amacı gütmeyen bir kurum olan Civis Analytics’teki işinden kovulan David Shor. Shor’un kovulması gerçekten de çalışmayı paylaşmasıyla ilgili olabilir. Durumun detayları net değil ve kurum, çalışanlarıyla ilgili meselelerde yorum yapmayacağını söyledi. Eğer Shor bir akademik çalışmayı paylaştığı için kovulduysa bu savunulamaz ve uygunsuz bir durum.

6. Beceriksizlikten ibaret görülebilecek hatalar yüzünden yerlerinden edilen dernek başkanları? 

İmzacılar, “sadece beceriksizlik denilip geçilecek hatalar yüzünden yerlerinden edilen dernek başkanları” olduğunu iddia ediyor. Bu, çok üstü kapalı bir iddia o yüzden spesifik bir örnek seçmek zor; ama New York Times’ın Harper’s mektubuyla ilgili yaptığı haberde Williams, Ulusal Kitap Eleştirmenleri Birliği ve Şiir Vakfı’ndaki istifalardan bahsediyor. Şiir Vakfı’nın başkanı ve yönetim kurulu başkanı, vakfın Siyah Yaşamlar Değerlidir gündemi üzerine yaptığı dört cümlelik açıklamanın tanınmış Siyah şairler tarafından eleştirilmesi üzerine, kurumun marjinalize edilen toplulukları somut bir biçimde desteklemekte eksik kaldığını belirterek, görevlerinden istifa etmişlerdi. Ulusal Kitap Eleştirmenleri Birliği’nin yönetim kurulu değişmedi ancak geçmiş başkanlardan biri “beyaz yazarlara yardımcı olan Siyahlara kıyasla Siyah yazarlara yardımcı olan çok daha fazla beyaz gördüğü” gibi ırkçı bir beyanatta bulunduktan sonra görevden çekildi.

Bon Appétit’in baş editörü Adam Rapoport’un, Porto Rikolu kılığına girdiği ve suratını kahverengiye boyadığı ırkçı bir cadılar bayramı kostümüyle bir fotoğrafının paylaşılması ve Siyah ve POC* çalışanlara daha az ödeyerek toksik bir çalışma anlayışı yarattığı suçlamaları üzerine, görevden ayrılmak zorunda kalmasıyla da alakalı olabilir. CrossFit CEO’sunun istifasına ya da iş ortamlarındaki ırkçılığa dair hatırlatmalar üzerine görevden ayrılan moda ve yaşam tarzı şirketlerinin CEO’larına bir gönderme de olabilir. Mektubun muğlaklığı, en çok bu bölümde eleştirilere karşı kalkan işlevi görüyor. Belli başlı örneklerin açıklandığı bir listeye buradan ulaşabilirsiniz. Görevden ayrılan CEO’ların hiçbiri “beceriksizce hatalar” yapmadı; ırkçı ve sömürüye dayalı iş ortamları yaratmakta çoğunun büyük rolü vardı ve para ve alkış topladıkları bu ortamlar yıllar sonra ancak şimdi deşifre oluyor.

* POC: Orijinali: People of Color, Okunuşu: Pok/Pipıl of kalır. Direkt çevirisi “renkli insanlar” olan terim, ekseriyetle ABD ve Kanada’da beyaz olmayan tüm grupları kapsar ve sistemsel ırkçılığın ortak deneyimlerini vurgular. Sadece Siyahlar, yerli halklar ya da tek bir etnik grubu tanımlamak için kullanılmaz. Henüz Türkçe’de ortaklaşılmış bir çevirisi olmayan ve şimdiye kadar kullanılmış çevirilerinin sözcüğün çıktığı ve sıkça kullanıldığı bağlamları tam anlamıyla ifade etmediğini düşündüğümüz bu terimi metinde POC olarak bırakmayı tercih ettik.

Bu örnekleri birbirine bağlayan, kayda değer uygunsuz bir sansürün ispatının olmaması bir yana, bu yazarların – ki bazıları yazım dünyasında ilah olarak kabul ediliyor – üzerinde durdukları noktayı anlatmak için kullandıkları örnekler de anlaşılmıyor. Osita Nwanevu’nun yakın zamanda New Republic’te yazdığı gibi:  “Günümüzün sorunlarına odaklanan insanların marjinal olarak gördüğü viral hikayeler ve anekdotlar, [Bari] Weiss ve onun ideolojik akranlarına göre, güncel politikanın esas krizlerinden.”

İmzacıların tanımladıkları sorunlar — kendi sektörleri tarafından yıllardır marjinalize edilen gazetecilere, akademisyenlere ve yazarlara olan şeyler — yalnızca imzacıların vurgulamak istedikleri şekilde değil. 

Tanımladıkları bu problem ayrıcalıklı yazarlar için nadir görülen bir sorun, ama sıklıkla odanın dışında bırakılan fikirler için baki. 

Siyah ve kahverengi yazarlar önde gelen medya kuruluşları tarafından işe alındıklarında, gizlilik anlaşmaları  ve sosyal medya ilkeleri toksik işyeri deneyimleri hakkında konuşmalarının engellenmesi için kullanılıyor. 

Mektup bunların hiçbirinden bahsetmiyor. 

Harper’s mektubu geçtiğimiz birkaç hafta içerisinde olanları dikkatlice ve aldatıcı bir şekilde aktarmasına rağmen bağlamsız bir metin değil. Bu mektup, birçoğu serbest fikir pazarını savunmuş, ama etkin bir şekilde de bu pazarın sadece onları özgür bıraktığından da emin olmuş yazarlarının eylemlerine ayak uyduruyor. Mektubun medya, akademi ve yayıncılıkta en çok kazanan ve görünür olan kişilere ayırdığı yerin büyüklüğü ise ironik. Bunlar, fikirlerini hemen hemen her elit yayın organı veya dergide paylaşmak üzere gerekli para ve prestiji elinde bulunduran insanlar. Onların her zaman seslerini duyurdukları bir yer olacak. Hatta bazıları geçtiğimiz hafta yeni bir yayın üzerine çalışmaya başladı bile. Tarihsel olarak sektörün dışında bırakılmış geçmişlerden gelen yazarlar ve gazeteciler aynı konumda değil. 

Harper’s mektubundaki birkaç imzacının bizi burada alakadar eden konuların savunuculuğunu yapmış olduklarını görüyoruz, ki incinme ve dehşete düşmemizin temelinde kısmen bu durum yatıyor. Şimdiye kadar mektubu imzalayan herkes en önde gelen imzacıların, ki bazıları trans yazarları taciz etmek veya ukala bir şekilde Siyah yazarları eleştirmek için ellerinden geleni yapmıştı, davranışlarını ve fikirlerini pekiştirdi. 

Hatta, bazı imzacılar kendilerine karşı sesini yükseltenleri itinayla cezalandırdı. Örneğin, Bari Weiss: İsrail karşıtı olduğu kanaatine vardığı profesörlerin konuşmalarını taciz eden Columbia Üniversiteli öğrenci olarak nam saldı, sonrasında da serbest gazeteci Erin Biba’yı tweetlerinden dolayı kovan birçok medya kanalını rezil etme girişiminde bulundu. Katha Pollitt: Kendisinin transfobik söylemleri trans bir gazetecinin profesyonel ağ araçlarına erişimini reddetmeye kadar vardı. Emily Yoffe: Cinsel saldırıdan hayatta kalanların ifade özgürlüğü haklarını dile getirmelerine karşı çıkmıştı. Anne-Marie Slaughter: Google tarafından finanse edilen kuruluşunun Google eleştirmeni ile olan ortaklığını sonlandırdı. Cary Nelson: Anlaşılan, kendisinin ifade özgürlüğü konusundaki desteği herkesi kapsamıyor.

Yazarları sessizleştirmenin bir problem olduğu hakkında vaaz veren bu kişilere, kendi zeminlerini kullanarak özellikle daha küçük zeminlere ve daha az kurumsal desteğe sahip olan yazarları sessizliğin içinde bırakarak taciz etme hakkını kim veriyor?

İmzacılardan biri olan Rowling, trans erkeklerin var olduğu fikriyle dalga geçerek, hormon replasman terapisi gibi uyum süreciyle bağlantılı tıbbi destekleri onarım terapisine benzeterek transfobik ve transmizojinist söylemler yağdırmıştı. Twitter’da hayranlarıyla doğrudan etkileşime giriyor, transfobik söylemlerle dolu mektuplar yayınlıyor, 14 milyon takipçisine şiddet yanlısı anti-trans konuşmacılarla zemin hazırlamak da yanına kar kalıyor.

Başka bir imzacı, Jesse Singal, trans meseleler hakkında aşağılayıcı bir şekilde yazarak kariyerini ilerletmesiyle ünlü natrans/cis bir erkek. Singal’ın, trans gençlere cinsiyet uyumlama süreçlerinde verilen bakım hizmetleri ile ilgili kuşkularını açıkça ifade ettiği, 2018’de The Atlantic’te yayınlanmış bir kapak hikayesi var. Hiçbir trans yazar aynı alana sahip değil. Singal sık sık translardan gelen eleştirilerle yüzleşir ve onları reddeder, ama kendisi herhangi bir trans gazeteciden çok daha büyük bir zemine sahip. Öyle ki, 2018 Jezebel raporu, Singal’ın, kendi çalışmalarını öven 400’den fazla sol tandanslı medya elitinin bulunduğu ve tek bir transın dahi yer almadığı kapalı bir e-posta grubuna üye olduğunu ortaya çıkardı. Ayrıca, kendisi birçok Medium blog’u gönderisini trans gazetecilerin, akademisyenlerin, ve diğer yazarların savlarını çürütmeye veya itibarlarını sarsmaya adadığı, düşmanca bir tarihe de sahip.

Ayrıca çok net ki, mektubun düzenleyicileri tüm imzacılarla açık ve dürüst bir iletişim kurmamışlar. Harper’s mektubunu imzalamayı reddeden bir profesör, “gazetecilik, akademi ve sanatın ırk ve toplumsal cinsiyet konularındaki kapsayıcılığına daha cesur ve daha anlamlı çabaların savunusu” için imzasının istendiğini söyledi. Mektubun nihai hali bu savların hiçbirini beceremiyor. İmzacılardan bir diğeri, aynı zamanda trans bir kadın olan yazar ve profesör Jennifer Finney Boylan, Twitter’da yayınlanana kadar mektubu kendisi dışında kimlerin imzaladığını bilmediğini söyledi (çevirmen notu: ve imzasını geri çekti). Bir diğer imzacı, Lucia Martinez Valdivia, Medium blog’unda şöyle diyor:  “İmzalayanlar arasında kimlerin olduğunu sorduğumda, politik spektrumların her noktasından POC’lar gösterildi, cinsiyet eleştirel* ve trans-dışlayıcı konumları olan kişiler değil.”

* Cinsiyet eleştirel: (Orijinali: Gender Critical, Okunuşu: Cendır Kritikıl) Anti-trans görüşlere sahip kişilerin kendileri için kullandığı terim.

İfadenin ve fikir teatilerinin özgürlüğü kisvesi altında, mektup, barındırdığı düşüncelerin eleştiriden ve yarattığı sonuçlardan azade olduğu sonsuz bir özgürlük talep ediyor gibi görünüyor. İmzacılar, sayıca zaten az olan yayın organlarında yazabiliyorken, bu mecraları kendileri gibi olmayan yazarlarla paylaşmaya niyetleri yok ve var olan korku kültürü ve sessizlikteki rollerini kabul etmiyorlar. 

Bir tartışma talep ettiklerinde bu, onların istedikleri şartlar altında, onların yetki alanında gerçekleşiyor. 

İmzacılar “adalet ve özgürlük arasındaki her türlü hakikatsiz seçime“ karşı çağrıda bulunuyor. Polislik reformu ve kolluk kuvvetlerine bağlı sistemlerin ortadan kaldırılması için devam eden protestolara değinmeleri ve sonra da imzacıların “daha büyük riskleri önlemenin bedelini ödediklerini” iddia ederek sözlerini devam ettirmeleri, en iyimser görüşle anlayış yoksunu ve uygunsuz, en kötü ihtimalle de bilfiil ırkçı görünüyor. Kimlerin bir zemine sahip olma hakkının olup olmadığının konuşulduğu kamusal tartışmalara gölge düşürmek için, imzacıların şu anı, yani kendilerinin de söylediği gibi “ırksal ve sosyal adalet için yapılan güçlü protestolarla” tanımlanan bir dönemi seçmiş olmaları ise bilhassa onur kırıcı.   

Bu imzacıların baskıcı sosyal sistemlere karşı geniş çaptaki bu hesaplaşma anına, “zamanımızın en hayati gayesine” nasıl katkıda bulunduklarını anlamanın mümkünatı yok. Bu mektup “boğucu atmosferi” idame ettirmeyi amaçlamakta  ve haklı eleştiriler karşısında kendi rahatsızlıklarına öncelik vermektedir. Natrans/Cis beyaz entelektüellerin entelektüel özgürlüğü, hele ki ötekileştirilmiş grupların parçası olan  yazarların nesillerdir nasıl muamele gördükleri ile karşılaştırıldığında, hiçbir zaman toplu bir tehdit altında olmadı. Aslında keyiflerini bir anlık kaçıran şeyler dışında hiçbir zaman ciddi sonuçlarla karşılaşmadılar.

Bu mektup hakkında

Bu mektup, POC gazeteciler tarafından grup çalışması olarak başlatıldı ve daha geniş gazeteci, akademi ve yayıncı topluluğundan katkılarla yazıldı. Yazı sürecini aramızdan birkaç kişi organize etse de rolümüz içeriğini ve doğrultusunu belirlemek değil, grubun sesini duymakta kolaylaştırıcı olmaktı. Katkılar, herkes tarafından görüldü ve oy birliği ile kabul edildi. İmzacı listesinde belirli bir sıralama yok; mektubun büyük bir kısmını yüklenen belirli bir kişi de olmadı.

Listemizdeki çoğu imzacı bağlı oldukları kurumu yazdı ama profesyonel bir intikamdan korkarak adlarını yazmadı. Bu gerçek, hem üzücü hem de bu mektubu yazma sebeplerimizden biri.

İmzacılar

  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, NBC News
  • Brooke Binkowski, Gazeteci
  • Jonathan Dresner, Ph.D., Akademik, Pittsburg Devlet Üniversitesi, Kansas
  • Aída Chávez, Gazeteci, The Intercept
  • Joseph Hernandez, Gazeteci, Bon Appétit
  • Ev Crunden, Gazeteci
  • Stacia Ryder, Akademik
  • Holly Piepenburg, Gazeteci
  • Shannon Clark, Akademik, Amerikan Üniversitesi
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, NBC News
  • Alan Henry, Gazeteci
  • Michael Waters, Gazeteci, Serbest Çalışan
  • Dawn Rhodes, Gazeteci, Block Club Chicago
  • Sydette Harry, Araştırmacı/Serbest Çalışan, USC
  • Arionne Nettles, Akademik, Northwestern Üniversitesi
  • Andrea González-Ramírez, Gazeteci, GEN
  • Solomon Gustavo, Gazeteci, MinnPost
  • Tommy Christopher, Gazeteci, Mediaite
  • İmzasız, Gazeteci
  • Alex Zaragoza, Gazeteci, VICE Media
  • Adriana Heldiz, Gazeteci, Voice of San Diego
  • Wil Williams, Gazeteci, Podcast Problems LLC
  • Rosalie Chan, Gazeteci
  • Janelle Salanga, Gazeteci
  • Gabe Schneider, Gazeteci, MinnPost
  • Joseph Hankins, Akademik, California Üniversitesi, San Diego
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, Verizon Media
  • Jasmine Snow, Gazeteci, Minnesota Daily
  • Karen Attiah, Gazeteci
  • Shoshana Wodinsky, Gazeteci, Gizmodo
  • Joan Summers, Gazeteci, Jezebel
  • Marina Fang, Gazeteci, HuffPost
  • Tauhid Chappell, Gazeteci, Free Press
  • Mel Plaut, Yazar
  • Nicholas Trevino, Government Oversight
  • Naoko Shibusawa, Akademik, Brown Üniversitesi
  • Jack Herrera, Gazeteci, Serbest Muhabir
  • Carlos Maza, Gazeteci, Serbest Çalışan
  • Azucena Rasilla, Gazeteci
  • Malaika Jabali, Gazeteci
  • Marzena Zukowska, Kar Amaçsız, Radical Communicators Network / serbest yazar
  • Mutale Nkonde, Gazeteci
  • Melissa Martin, Sinemacı/Akademik, Serbest Çalışan/Carnegie Mellon Üniversitesi 
  • Mahsa Alimardani, Akademik
  • Chia-Yi Hou, Gazeteci, The Hill
  • Joshua Eaton, Gazeteci, Serbest Araştırmacı Gazeteci
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, E.W. Scripps
  • Sarah Weinman, Yazar
  • Jessica Schulberg, Gazeteci, HuffPost
  • Sarah J. Jackson, Akademik, Pennsylvania Üniversitesi
  • Tim Barribeau, Gazeteci, Wirecutter
  • Vasuki Nesiah, Akademik, NYU
  • Kimber Streams, Gazeteci
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, Public Radio
  • Sarah Jones, Gazeteci, New York Magazine
  • Alyza Enriquez, Gazeteci, VICE
  • İmzasız, Gazeteci, The Hill
  • Siobhán McGuirk, Gazeteci, Red Pepper magazine (UK)
  • Elon Green, Gazeteci, Serbest Çalışan
  • Razzan Nakhlawi, Gazeteci
  • Brandy N. Carie, Tiyatro & Sinema, Serbest Çalışan & Yönetmen
  • Pravin Wilkins, Oyun Yazarı, City Books’ta Misafir Yazar
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, Wirecutter
  • Laura Wagner, Gazeteci, VICE
  • Joseph Hefner, Yazar/Sinemacı/Sahne Yönetmeni, Serbest Çalışan
  • Chelsea Cirruzzo, Gazeteci
  • Janet Towle, Yazar
  • Jaz Twersky, Podkastçı
  • Cassius Adair, Akademik ve Gazeteci, NYU Media Culture and Communication + Serbest Çalışan
  • Kimu Elolia, Yayıncı, Spotify
  • Princess Ojiaku, Gazeteci / Sivil Teknoloji
  • İmzasız/Bilgi yok, NPR (Ulusal Halk Radyosu)
  • Nick Guy, Gazeteci
  • Chanda Prescod-Weinstein, Akademik, New Hampshire Üniversitesi
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, New York Times
  • Sasha Costanza-Chock, Akademik, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü
  • Wendy Lu, Gazeteci, HuffPost
  • İmzasız, Akademik, NYU
  • Ryan Mac, Gazeteci
  • Lucy Diavolo, Gazeteci, Teen Vogue
  • Lyz Lenz, Yazar, The Cedar Rapids Gazette
  • İmzasız/Bilgi yok, Colorado Public Radio News
  • Lisa Nakamura, Akademik
  • Lizz Huerta, Yazar
  • Smitha Khorana, Gazeteci
  • Miho Watabe, Arşivci
  • Ben Schaefer, Akademik, Chicago Illinois Üniversitesi
  • Callie Wright, Gazeteci
  • Tris Mamone, Gazeteci, Serbest Yazar
  • Dawn Ennis, Gazeteci, Outsports
  • Akela Lacy, Gazeteci, The Intercept
  • Alexander Lee, Yayıncı, W.W. Norton & Company
  • İmzasız, Senarist
  • Angela Misri, Gazeteci
  • Minnah Zaheer, Gazeteci
  • Cordelia Yu, Sivil Teknoloji, Corgi & Bun
  • Maya Srikrishnan, Gazeteci, Voice of San Diego 
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, The New York Times
  • Kameron Burns, Gazeteci, WIRED
  • Adrienne Shih, Gazeteci
  • Carrie Gillon, Alternatif Akademik (Alt-ac), Serbest Çalışan
  • Daniel Varghese, Gazeteci, GQ
  • Adrienne Mahsa Varkiani, Gazeteci
  • Shelby Weldon, Gazeteci, Outsports
  • Sarah Ruiz-Grossman, Gazeteci, HuffPost
  • Gaby Del Valle, Gazeteci, Serbest Yazar
  • Kristine White, Gazeteci, Serbest Yazar
  • Marlee Baldridge, Akademik, Missouri Üniversitesi
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, Slate Magazine
  • Michael Izquierdo, Gazeteci, Serbest Çalışan
  • Izz LaMagdeleine, Gazeteci, Serbest Çalışan
  • Ella Chen, Gazeteci , The Triton/UCSD
  • Talia Lavin, Gazeteci, Serbest Çalışan
  • Ethan Edward Coston, Gazeteci
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, POLITICO 
  • Kelsey D. Atherton, Gazeteci, Serbest Yazar
  • İmzasız, Gazeteci, Public Media
  • Amal Ahmed, Gazeteci, Texas Observer
  • Siri Chilukuri, Gazeteci, Block Club Chicago
  • Dylan Miettinen, Gazeteci, The Minnesota Daily
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, The New York Times
  • Ashley Feinberg, Gazeteci
  • Julia Llinas Goodman, Gazeteci
  • Jacob Sutherland, Gazeteci, Catalyst.cm
  • Lilly Irani, Akademik, UC San Diego
  • Bilgi yok, Gazeteci, The Hill 
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, McClatchy
  • Paula Chakravartty, Akademik, NYU
  • Robert Mejia, Akademik, Kuzey Dakota Devlet Üniversitesi
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, Wirecutter
  • Thom Dunn, Gazeteci, BoingBoing
  • Anna Merlan, Gazeteci
  • Hunter Boone, Gazeteci, Wirecutter/NYT
  • Tanvi Misra, Gazeteci
  • Zachary Clein, Eğlence (Tiyatro/Sinema/TV), Serbest Yazar
  • Maxwell Strachan, Gazeteci
  • Julie Owono, Sivil Toplum
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, NPR
  • Marie Cruz Soto, Akademik, NYU
  • İmzasız/Bilgi yok, Gazeteci, NPR
  • Ariana Wilson, Gazeteci, Serbest Çalışan
  • Myra Washington, Akademik, Utah Üniversitesi 
  • Sameena Mustafa, Gazeteci, Hand Her the Mic LLC
  • Edward Ongweso JR, Gazeteci, VICE Media
  • Nicole Cooke, Akademik, South Carolina Üniversitesi
  • Kerri Greenidge, Akademik
  • Noah Berlatsky, Gazeteci, Serbest Yazar
  • Peter Odell Campbell, Akademik, Pittsburgh Üniversitesi 
  • Thomas Wilburn, Gazeteci, NPR
  • Minh-Ha T. Pham, Akademik, Medya Çalışmaları Lisansüstü Programı, Pratt Enstitüsü
  • Ritty Lukose, Akademik, New York Üniversitesi 
  • İmzasız, Gazeteci, Condé Nast 
  • P. Claire Dodson, Gazeteci, Teen Vogue
  • Khemani Gibson, Akademik, New York Üniversitesi
  • Bridget Read, Gazeteci, New York Magazine
  • Shamira Ibrahim, Gazeteci, Serbest Yazar
  • Tiffany Bui, Gazeteci, The Minnesota Daily
  • Aria Velasquez, Gazeteci
  • İmzasız, Akademik, Urbana-Champaign Illinois Üniversitesi
  • Naseem Jamnia, Akademik/Serbest Yazar, Nevada Üniversitesi
  • Anjali Vats, Akademik, Boston College
  • Jordan Coley, Gazeteci
  • Joshua Lyon, Yazar
  • Kerry Jo Green, Akademik, Brandeis Üniversitesi

Authors

2 Comments

Bir Cevap Yazın