Bu yazı 41 Kişilik Dans filmini izlemeyenler için spoiler barındırıyor olabilir.
Geçtiğimiz günlerde Netflix’te gösterime giren David Pablos’un yönettiği 41 Kişilik Dans (El baile de los 41) Meksika tarihinin en büyük skandallarından birinin hikayesini anlatıyor. Başarılı oyuncuları ve zeki kurgusu sayesinde dönemin fobik ikiyüzlülüğüne ve ahlakçılığına ülkenin burjuvaları üzerinden değinen film, bugün evlilik eşitliğinin olduğu Meksika’daki LGBTİ+ mücadelesinin günümüze hangi zorlu yollardan geçerek geldiğini de gösteriyor.
Birçok kaynakta 41 Kişilik Dans’a konu olan baskın ve devamındaki süreçten LGBTİ+’ların Meksika’da manşetlere çıktığı ilk olay olarak bahsediliyor. Bu trajedi ülkedeki o güne dek yok sayılan LGBTİ+ varlığını da su yüzüne çıkarmış. Her şerde bir hayır vardır!
Filmin kurgusunda bazı gerçeklerin değiştirilmiş olabileceğini de hesaba katarak 41 Kişilik Dansı’ı beğendiğimi söylemek isterim. Anlattığı trajedinin insanın göğsünü sıkıştıran sarsıcılığını ve o dönem iki hayat yaşamak zorunda kalan lubunyaların çektikleri ızdırabı drama sosuna bulamadan anlatmasını sevdim. En hoşuma giden detay ise, filmdeki müzik kullanımıydı. Müzik çoğunlukla lubunyaların kendi olabildikleri, yargılanmadan, korkmadan var oluşlarını kutladıkları, dans edip eğlendikleri ve seviştikleri anlarda devreye girdi ve rol yapmak zorunda kaldıkları hayatlarında devreden çıkarak aslında çok şey söyledi. Aynı farkın ışık, renkler ve açılarda da kendini gösterdiğini söylemek isterim. Bu “detayı” da filmi de o gün o baloda gözaltına alınan lubunyalara bir saygı duruşu olarak yorumladım. Ayrıca grup seks sahnesini kanımca queer sinema tarihine altın harflerle yazdı bu film. Böylesi anaakım bir filmde çok uzun zamandır böyle bir sahne izlememiştik.
Filmin detaylı eleştirisini işin ehli kalemlere bırakıp, hakkında çok fazla şehir efsanesi olan baskınla ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. Önce dönemin Meksika’sına dair bir şeyler söylemek, tarihsel ve sosyal bağlamı anlamamıza yardımcı olacaktır. Oradan başlayalım.
Diktatör!

1876-1911 yılları arasında Meksika’nın başkanı olan asker Porfirio Díaz sağcılarca övülen, Meksika’nın modernleşme sürecini başlatan lider olarak anılır. Yoksullar ve devrimciler için kendisi bir diktatörden başka bir şey değildir. Ülkeyi uluslararası ticarete açarak halkın canına okudu ve halkın daha da yoksullaşmasına sebep oldu. Yerel yönetimleri devredışı bırakarak tüm devlet memurlarını kendisine bağladı, meclise kendi dostlarının girmesini sağladı, mahkemeler üzerinde sıkı bir deneyim kurdu ve otoriter bir başkan olarak ülkeyi başkomutanı kendisinin olduğu bir orduya dönüştürdü.
Onun başkanlığı sırasında Meksika Fransa, İspanya, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerle sürekli bir alışveriş halinde ve kentsel modernleşme sürecindeydi. Bu, Meksika toplumunu ama en çok da yeni burjuvaziyi dönüştürmeye başladı. Sınıflar arasındaki fark, adaletsizlik ve eşitsizlik her geçen gün büyüyor, toplum kutuplaşıyordu.
Hem kişisel görünümleri hem de tavırları ve hobileriyle Avrupalı görünmek isteyen, bunun için çırpınan aristokratları tanımlamak için kullanılan ve “varlıklı, elit” anlamına gelen “fifís” kavramı da bu dönemde ortaya çıktı.
Baskın ve ardından kusulan fobiler
:quality(85)/s3.amazonaws.com/arc-wordpress-client-uploads/infobae-wp/wp-content/uploads/2018/06/22184034/El-baile-de-los-41-2.jpg?w=1140&ssl=1)
Polis 17 Kasım 1901 sabahının erken saatlerinde isimsiz bir ihbar aldı ve aşırı gürültü geldiği bildirilen bugün artık adı Ezequiel Montes olan La Paz caddesindeki 4 numaralı binaya baskın yaptı. Polisin tesadüfen oradan geçerken gürültüyü duyup içeri girdiğini söyleyen kaynaklar da mevcut.
“Jandarmalar geldiğinde bir partinin ortasındaydılar. Kapıyı onlara kadın gibi giyinmiş, kendini bir eteğin içine sokuşturmuş, sakalları ve bıyığı tıraşlı, dili de kendisi gibi tatlı bir adam açtı. Ancak kapıda karşıladıkları partiye katılmaya gelmemişti ve orada bulunan herkesi tutukladılar.”
El Popular gazetesi (yukarıdaki görsel de yine bu gazeteden) 21 Kasım 1901 günü baskını böyle duyurdu fakat her haber böyle “nazik” yazılmamıştı.
El hijo del Ahuizotle gazetesi “Sodom’un hizmetindeki aristokrasisi” manşetini attı. El Universal “Efeminelerin dansı” demişti. “Çirkin”, “iğrenç”, “Karı kılıklılar”, “ahlaksızlar”, “ibneler” Meksika gazetelerinde kullanılan diğer ifadelerdi.
La Gacetilla Callejera gazetesinde sanatçı Guadalupe Posada partiyi yukarıdaki anlayışın bir yansıması olarak resmetmişti.

Filme de konu olan 42. kişi
Bu olayın çok büyük bir skandala dönmesine neden olay şey, o gece partide aslında 42 kişinin bulunduğu, adı anılmayan bu kişinin Başkan Porfirio Díaz’ın kızı Amanda Díaz ile evli olan Ignacio de la Torre y Mier olduğu dedikodusu oldu.
Başkent Meksiko’da yaşayan ve çapkınlığıyla bilinen Ignacio de la Torre y Mier’in ya da diğer adıyla Nacho’nun eşcinsel olduğu biliniyor ya da sanılıyordu. Filmde eşcinsel olarak resmedilse de farklı kaynaklarda farklı bilgiler var bununla ilgili. Ancak Jokey Kulübü gibi, kadınların alınmadığı homososyal ortamlarda takıldığı biliniyor. Ayrıca davranışları, hal ve hareketleri nedeniyle eşcinsel olduğuyla ilgili çokça dedikodu yapılan biri.

Eşi Amanda ile tıpkı filmde gösterildiği gibi mutsuz bir evlilikleri olmuş. Ayrı odalarda (buraya bir parantez açıp not düşmek isterim çünkü aristokratların eşleriyle aynı yatakta ve odada yatmadıkları malum. Filmde de bu Nacho’nun artık Amanda’ya katlanamamaya başladıktan sonra aldığı bir karar gibi sunuluyor ancak en başından beri ayrı odalarda yatıyor olmaları mümkün) yaşıyor, sadece mecburi etkinliklerde ve başkanlık protokolüne katılmak zorunda olduklarında eş gibi davranıyorlarmış. Çiftin hiç çocuğunun olmaması da Nacho’yla ilgili dedikoduların alıp yürümesine neden olmuş.
Baskından ve partide yaşananlardan haberdar olan Amanda, kiliseye sığınmış ve kocasıyla ilgili suçlamaları kati bir dille reddetmiş. 1917 yılının sonlarında, Diaz devrildikten sonra başkan olan Venustiano Carranza tarafından tutuklanmakla tehdit edilen Nacho önce Başkente 133 km uzaklıktaki Peubla’ya kaçmış, ardından da ABD’ye giden bir buharlı gemiye binerek New York’a yerleşmiş. 1 Nisan 1918’de de orada hayata gözlerini yummuş. Ölümüne kadar Meksika’da kalan Amanda kocasının bıraktığı borçları ödemek için birçok mülkünü satmak zorunda kalmış. Amanda’nın yaşananlardan sonra depresyona girdiği ve hayatının kalanında bununla yaşadığı söyleniyor. 22 Ağustos 1962’de, 95 yaşındayken vefat etmiş.
Tutuklanan 41 kişiye ne oldu?

Partiye katıldıkları için tutuklanan 41 kişi tıraş edildi ve hapishane kıyafetleri giydirilerek Yucatan’daki bir kışlaya gönderildi. Filmdeki gibi bir meydanda teşhir edildiklerine dair pek bilgi yok. Aralarından bazılarının nüfuzlarını kullanarak serbest bırakıldığı söyleniyor. Gözaltına alınan 41 kişiden sadece 12’si cezalandırılmış. Yucatan’daki kışlada ateş yakma, sebze doğrama ve temizlik gibi işler yapmaya zorlanmışlar. Akıbetleriyle ilgili çok bilgi yok ne yazık ki. Ayrıca idam edildiklerine dair bilgiler de pek net değil. Kimileri korku yaratmak ve göz dağı vermek için idam edildikleri yalanının yayıldığını söylüyor.
Meksikalıların nefret ettiği sayı
41 sayısı Meksika’da bu olaydan beri eşcinsellikle ilişkilendiriliyor ve geylere atıfta bulunmak için kullanılıyor. Bu nedenle bu rakamdan uzak duran ya da uğursuz sayan çok sayıda kişi var. Rakam artık toplumsal bir tabunun ve fobik bir kolektif hafızanın sembolü ve bugün hala uğursuz ya da ayıp sayanlar var.
Ülkedeki birçok gökdelenin 41. katı yok; 40, 42 diye devam ediyor. Orduda 41 no’lu tabur yok, oteller bu sayıyı odalarda kullanmıyorlar. Baskının laneti en çok 41 sayısının omuzlarında sürüyor.

2001 yılında José Martí Kültür Merkezi’nin duvarına bu baskını anlatan taş bir plaket asıldı ve baskındaki 41 kişiye itibarları iade edildi. Reynaldo Velázquez’in tasarladığı plakette iki erkek resmediliyor. Biri bacağını büken erkek 4 sayısını, yanında duran ise 1 sayısını temsil ediyor. Ancak bunun devlet tarafından yapılmış bir iade-i itibar olmadığını belirteyim.
Baskın gününe dek gizli partilerin yapıldığı mekan bugün şöyle görünüyor:



41’lerin (ya da 42’lerin) düzenledikleri balolar ve yapılan polis baskınının Meksika’daki lubunyalar için bir dönüm noktası olduğuna hiç şüphe yok. Hayatını LGBTİ+ hakları için mücadeleyle geçirmiş ve ülkedeki mücadelenini kurucularından biri olarak anılan gazeteci-yazar Carlos Monsiváis baskını “Meksika’daki eşcinselliğin keşfi” olarak tanımlıyor.
“O gün eşcinsellik Meksika’da dolaptan çıktı ve sessizliği arkasında bırakarak kamuoyunda görünür olmaya başladı. Maalesef ki girişini çok dramatik bir şekilde yaptı; topluma aşağılanma, alay, cehalet ve onursuzluk dolu bir mektupla sunuldu.” diyor o günleri anlatan başka biri.
Meksika’da LGBTİ+ haklarının güncel durumu

Meksika’da LGBTİ+’lar bugünlere zorlu eşikleri geçerek geldiler. Eşitlik ve insan hakları konusunda yukarıda okuduklarınızdan sonra çok yol kat ettikleri de muhakkak. Zaten şu anki durum da bunu açıkça gösteriyor.
20 eyaletten oluşan ülkede 13 eyalette cinsiyet uyum operasyonları, 18 eyalette evlilik eşitliği ve 16 eyalette de evlat edinme hakkı tanınmış durumda. 2003’ten beri cinsel yönelim yasalar tarafından koruma altında.
17 Kasım 1901 tarihindeki baskının emrini veren, ihbar eden, baskına katılan, partidekileri aşağılayan, hakaret ve işkence eden, cezalandıran hiçkimse bugün yaşamıyor. Ancak Meksikalı LGBTİ+’lar var olmaya, dolaptan çıkmaya, gökkuşağı bayrağını dalgalandırmaya, fobileri ve tabuları yıkmaya gururla devam ediyorlar. Viva vesselam!
Kaynaklar
https://heraldodemexico.com.mx/nacional/2020/12/16/el-baile-de-los-41-asi-luce-el-lugar-donde-se-vivio-la-polemica-historia-del-yerno-de-porfirio-diaz-236238.html
https://grandescasasdemexico.blogspot.com/2012/11/la-casa-de-la-torre-y-mier-diaz.html
https://www.milenio.com/cultura/baile-de-los-41-que-es-asi-fue-la-historia-de-la-pelicula-de-netflix
https://www.timeoutmexico.mx/ciudad-de-mexico/gay-y-lesbico/el-baile-de-los-41
https://contarconvos.wordpress.com/2019/07/20/por-que-a-los-homosexuales-se-les-relaciona-con-el-numero-41/
http://www.scielo.org.mx/scielo.php?script=sci_arttext&pid=S1405-09272010000100003
Los 41 y la gran redada