“Annemarie Schwarzenbach’ı çevirmemin nedenlerinden biri LGBTİ+ nefretine karşı duyduğum tepki”

Menekşe Toprak’la yolum bundan yaklaşık on sene önce bir çeviri projesi nedeniyle kesişmiş, yazarın 2015’te Duygu Asena Roman Ödülüne layık görülen romanı “Ağıtın Sonunu büyük bir hayranlıkla okumuştum. Toprak’ın dili kullanma konusundaki titizliğine bu romanda tanık olduğum için Annemarie Schwarzenbach’ın “Bir Kadını Görmek” ve “Lirik Novella” eserlerini Türkçeye çevirdiğini öğrendiğimde oldukça heyecanlandım.

Weimar Almanyası’nda Hitler’in iktidara gelmesiyle yarıda kalan cinsiyet devriminde hem kendini ifade ederek var olmuş hem de bu devrimi eserlerine yansıtmış bir edebiyatçı olmasına rağmen Schwarzenbach, ölümünden sonra önemi anlaşılmış bir yazar. Edebiyatının yanı sıra detaylı bir şekilde fotoğraflarla belgelenmiş ve 2018’de Givency’ye ilham vermiş stiliyle son yıllarda LGBTİ+ kültürel mirasının bir parçası haline gelmekte. Türkiye’de LGBTİ+’ların varlıklarına yönelen tehdidi göz önünde bulundurduruğumuzda bugün edebiyat dünyasında tanınmış bir yazarın, ana akım bir yayınevinin katkılarıyla Annemarie Schwarzenbach gibi queer bir önderin kitabını Türkçeye çevirmesi nereden baksanız çok önemli bir gelişme. Bu çeviri vesilesiyle Velvele’de üzerine eğildiğimiz queer tarih, edebiyat ve çeviri gibi birçok konuya değinebileceğimiz bir söyleşi yapma ihtimalini kaçırmak istemedim ve eserlerin Türkçeye kazandırılmasında büyük rol oynayan editör Aslı Güneş’e Menekşe Toprak’la bir söyleşi yapmayı çok isteyeceğimi söyledim. Güneş ve Toprak sağ olsunlar beni kırmadılar ve Toprak, Annemarie Schwarzenbach’ın Türkçeye kazandırılmasının hikayesi, çeviriyle ilişkisi ve queer yazarları bugünlerde Türkçeye çevirmenin önemi üzerine sorduğum soruları email üzerinden büyük bir içtenlikle yanıtladı. 

İlker Hepkaner: Annemarie Schwarzenbach’ın Bir Kadını Görmek ve Lirik Novella isimli eserlerini Türkçeye kazandırdınız ve yazar hakkında kaleme aldığınız kapsamlı önsözle birlikte bu iki eser Doğan Kitap tarafından yayımlandı. Sizinle Schwarzenbach ile bir okuyucu olarak ilk karşılaştığınız ana gitmek istiyorum. Yazarın eserleriyle tanışmak sizin için nasıl bir deneyimdi?

Menekşe Toprak: Annemarie Schwarzenbach’ı yıllar önce Berlin’de yazar Zafer Şenocak üzerinden keşfettiğimi hatırlıyorum. Zafer, özellikle yazarın Şark gezileriyle ilgileniyordu o dönemlerde. Benim Bir Kadını Görmek kitabının önsözünü yazarken de yararlandığım, küçük yeğeni tarafından yayına hazırlanmış bol resimli biyografi kitabı o tarihten sonra kütüphanede, hep göz önünde durmaya başladı. Annesi Reneé Schwarzenbach kızının küçüklükten itibaren öyle çok fotoğrafını çekmiş ki, Annemarie neredeyse bir fotomodel gibi duruyor bu kitapta. Sadece bu kitapta değil, internet de şimdilerde bu fotoğraflarla dolu. Sanırım görselliğin ön plana çıkmasının da etkisiyle, onun metinlerinden çok yaşamı ilgimi çekmişti o zamanlar. Thomas Mann gibi bir yazarın çocuklarıyla yakın arkadaşlığı, Şark seyahatleri ve gezi yazıları yine onun edebiyatçı kimliğinin önüne geçmiş gibi görünüyor. Tabii edebiyat metinleriyle ilgilenmeye başladığımda -dönüp Annemarie Schwarzenbach’a farklı bir gözle yeniden bakmama editörüm Aslı Güneş’in dürtmesi vesile oldu- şunu gördüm: Schwarzenbach’ın yazarlığı bilinçli olarak unutulmaya çalışılmış ve bu görevi her şeyden önce annesi üstlenmiş. Henüz 34 yaşında bir bisiklet kazası sonucu öldüğünde annesi onun yayınlanmamış metinlerini yakar. Neden, çünkü aslında kendisi de kadınlara ilgi duymasına rağmen kızının edebiyatında ön plana çıkan, hatta yazma sebebi olduğu anlaşılan lezbiyenliğinin görünür olmasını engellemek ister. Annemarie Schwarzenbach’ın ailesi Hitler’e maddi destekte bulunmuş, İsviçre’nin zengin üst sınıfına mensuptur. Kızının androjen kimliğini açıkça yaşaması ve Hitler karşıtı antifaşist arkadaşları ciddi bir sorundur anne için. Faşizmin Avrupa’da yükselişe geçmesiyle birlikte arabasıyla Türkiye üzerinden İran’a, Suriye’ye, Afganistan’a geçmesi, sonrasında yolunun Amerika’ya düşmesi, biraz da aile evinden kaçma arzusundan kaynaklanır. Yani zorunlu bir sürgünlük hayatı seçer Annemarie Schwarzenbach. Annesinin II. Dünya Savaşı’nın tam ortasında, yani 1942 yılında ölen kızının metinlerini ortadan kaldırma çabasının arkasında herhalde aynı zamanda kızının politik duruşunu gizleme niyeti de var. Bu arada, Bir Kadını Görmek novellası ölümünden on yıllar sonra keşfedilip, yeniden düzenlenerek basılan, yani annenin gazabından kurtulmuş bir el yazması. 

Dünyada aşırı sağın ve faşizmin yükselişinden etkilenmeyen ülke neredeyse artık yok. Aşırı sağ iktidarlar toplumlarda aslında geniş bir ölçekte var olmayan ya da oldukça zayıf bulunan LGBTİ+ nefretini körüklemek için birbirlerinden adeta kopya çekiyorlar.  1930’larda Avrupa’da eserler vermiş, sizin tanımınızla “ömrü sadece 34 yıla sığan ama tek bir cinsiyete ve ülkeye sığmayan zorunlu bir gezgin” Schwarzenbach’ı 2023’te Türkçede okurlarla buluşturmanın Avrupa ve Türkiye’de yaşananlar düşünüldüğünde sizce nasıl bir önemi var?

Bence çok önemli. Hatta diyebilirim ki beni Schwarzenbach’ı çevirmeye iten en önemli saiklerden biri de LGBTİ+ nefretine karşı duyduğum içsel tepki. Yani yazarın metinlerine güçlü bir dayanışma arzusuyla da dönüp bakmak istedim. Sadece LGBTİ+’ları değil, kadınları, gençleri, her türlü özgür bireysel seçimi ve yaşama arzusunu bastıran ataerkiye karşı direnç göstermek gerektiğine inandığım için de Annemarie Schwarzenbach gibi yazarlarla tanışmayı önemsedim. Üstelik sadece annesi tarafından değil, Almanca edebiyatın içinde de on yıllar boyunca unutulmak istenmiş bir yazar o. Tıpkı bizde aykırı bir sese sahip Suat Derviş’in unutulması gibi. 

Kendi eserleriyle edebiyat dünyasında yer bulmuş bir yazar olarak çeviriyle ilişkinizi konuşmak istiyorum. Schwarzenbach’ı çevirmeye nasıl karar verdiniz ve çeviri için nasıl hazırlandınız? Yazarın hayatını ayrıntılı bir şekilde araştırdığınızı kaleme aldığınız önsözden biliyorum. Ancak hayat hikayesini öğrenmeye ek olarak Schwarzenbach ile eserleri üzerinden nasıl bir ilişki kurarak onun Türkçedeki sesini buldunuz? Sizin eserlerinizin başka dillere çevrilmesi sırasında bir yazar olarak edindiğiniz deneyimler çeviriyi yaparken size nasıl yardımcı oldu?

Aslında edebiyata çeviri yaparak başladım, bugüne kadar da üç şiir kitabı çevirdim. Zaman zaman da çeviri yapmaya devam ediyorum, ama hiçbir zaman tam zamanlı bir meslek haline getirmedim bu işi. Çünkü çeviri yaparken kendi metinlerime odaklanamayanlardanım. Çeviri biraz boşluklara, aralara sızan ve beni zenginleştirdiğine inandığım bir meşgale. Annemarie Schwarzenbach bağlamında şunu söyleyebilirim: Sesi ve tarzı Türkçeye çok yakışan, son derece melankolik bir yazar. Çünkü aynı zamanda duygulardan söz edebilen, duygunun üzerine sakınmadan gidebilen bir yazar. Bir Kadını Görmek kitabının ikinci metni Lirik Novella’da olduğu gibi kısa ve puantiyeli cümleleri, tasarruflu dil seçimiyle de çok ilgi çekici. Tabii çevirirken yer yer metinlerin kaleme alındıkları dönemi de göz önünde bulundurdum, bazı durumlarda sözcük seçimlerimi buna göre yaptım. Schwarzenbach’ı çevirmek şu yanıyla da çok cazipti: Geçen yıl yayımlanan “Dejavu” romanımla Suat Derviş’in Berlin’deki yıllarına odaklanmıştım. Schwarzenbach ile Suat Derviş, çok farklı yaşamların içinden geçmekle birlikte, aynı yıllarda ve aynı saiklerle Berlin’de bulunmuş iki yazar. Diyeceğim: Zaten son yıllarım 1920’li ve 1930’lu yılların Berlin’ini ve metinlerini ve dönemin ruhunu kavramakla geçtiğinden bu çeviri için çok özel bir çalışma yapmam gerekmedi. 

Hangi eser, hangi yazar Türkçeye çevrilmeli konusunda çevirmenler ve yayıncılar sizce ne gibi kriterleri göz önünde bulundurmalı? Annemarie Schwarzenbach’ın çevirisinden sonra Türkçeye çevrilmesi gereken queer yazarlar arasında sizce sıra kime gelmeli?

Öncelikle Annemarie Schwarzenbach’ın diğer metinlerinin de – öykü ve gezi yazıları da dahil- çevrilmesi gerekir bence ve görebildiğim kadarıyla çevrilecekler de. Queer edebiyatın uzmanı olduğumu söyleyemeyeceğim ama aynı zamanda bir okur ve edebiyat takipçisi olarak, bu çağın ruhunu da yansıttığına inandığım genç bir yazarı önermek isterim bu vesileyle: Geçen yıl Frankfurt Kitap Fuarı’nın Kitap Ödülü’nü kazanan Kim de I’Horizon adlı yazar ve onun “Blutbuch” (Kan Kitabı) adlı romanı. Queer bir yetişkinin çocukluğuna ve travmalarına odaklanan roman, anlatı şekliyle de non-binary özelliklere sahip.

Annemarie Schwarzenbach’ın Bir Kadını Görmek kitabını kitapçılardan ve çevrimiçi kitap satış platformlarından edinebilirsiniz.

Author