Faşizmin Kıskacında Sürgün Edilen Kuir Bedenler: LGBTİQA+ Mülteciler

Şiddet, taciz, işgal, savaş, ekonomik, ekolojik krizler… Hepsi bu sistemin sürekli olarak yaptığı ve yarattığı, bunların sonucunda da insanları yerinden yurdundan ettiği sorunlar. Yerinden yurdundan edilip ya da bir şekilde göçe zorlanan ve başka ülkelerde hayatta tutunurken ırkçılığa, şiddete, tacize, sömürüye maruz bırakılan bu insanların arasında azınlığın da azınlığı olan LGBTİQA+’lar da var. Gitmek zorunda bırakıldığı yerlerde halihazırda bir kimliğinden ötürü dışlanan, insanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan şeylere (barınma, iş, eğitim, sağlık vb.) ulaşmakta zorluk yaşayan LGBTİQA+’lar Türkiye’de ne gibi ayrımcılıklara maruz kalıyorlar gelin birlikte bakalım. 

Aşağıdaki alıntılar KAOS GL’nin 2016 yılında İstanbul’da öldürülen Suriyeli eşcinsel mülteci Muhammed Wisam Sankari’nin anısına 2019 yılında yayımladığı “Türkiye’nin LGBTİ Mültecilerle İmtihanı” adlı rapordan. 

Beyanda bulunan 74 mültecinin %41’i homofobi/transfobi nedeniyle ve keyfi olarak işten çıkarıldıklarını ya da baskılar sonucunda işten ayrılmak zorunda kaldıklarını, %24’ü başka çalışanların homofobi/transfobi/yabancı düşmanı tavrıyla karşılaştığını, %14’ü işverenin homofobi/transfobi/yabancı düşmanı tavrıyla karşılaştığını, %11’i başka çalışanlar tarafından taciz edildiğini, %10’u ise işveren tarafından taciz edildiğini ifade etmiştir.” 

Zaten güvensiz koşullarda ve düşük maaşlarla çalışmak zorunda bırakılan mülteciler çalıştıkları yerlerde de etnisiteleri ve LGBTİQA+ kimlikleri bahane edilerek işten çıkarılmakta ya da maruz bırakıldıkları ayrımcılık, fobi, ırkçılık gibi şeyler yüzünden işten çıkmak zorunda kalıyorlar. Bunların sonucunda ise hayatlarını bir şekilde devam ettirmek için gerekli olan ihtiyaçlara ulaşımda zorluk yaşıyorlar.

“LGBTİ mülteciler; hastanelerde CYCKİD’den, yabancı olduklarından ve hastalıklarının türünden dolayı kötü muameleye ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Buna ilişkin beyanda bulunan 18 kişinin %37’si hastanelerdeki insanların kendisine bakıp güldüğünü, %26’sı yabancı olduğundan dolayı doktorun kendisini muayene etmediğini, %16’sı trans olduğundan dolayı doktorun kendisini muayeneden kovduğunu, %16’sı HIV statüsünden dolayı doktorun kötü davrandığını, %5’i ise cinsel yolla bulaşan enfeksiyon (CYBE) nedeniyle doktorun tedaviyi reddettiğini ifade etmiştir. Bu tutumlar LGBTİ mültecilerin hastanelere gitmemesine ve tedaviye erişememelerine neden olmaktadır(KAOS GL, 2019) 

Sağlığa erişimde de dil bariyeri gibi sebeplerden dolayı zorluk yaşayan mülteciler erişebildiklerinde de etnik, cinsiyet kimliği veya cinsel yönelimlerinden dolayı da ayrımcılığa maruz bırakılıyorlar. Bu da psikolojik sorunları beraberinde getiriyor.

“Yerel halktan kaynaklı sorunlarını aktaran 40 mültecinin %48’i dışarı çıktıkları zaman insanların kendilerine baktıklarını, %21’i kayıtlı oldukları şehrin çok muhafazakâr olduğunu, %21’i her yerde kendilerine kötü davranıldığını, %10’u ise toplumun kendilerini “ibne” ya da “kâfir” diye etiketlediğini beyan etmiştir.” (KAOS GL, 2019) 

Egemen toplum ve mensubu olduğu grup tarafından kimliğinden dolayı damgalamalara, sözlü ve fiziksel şiddete maruz bırakılan LGBTİQA+ mülteciler bunun sonucunda güvenli hissedemeyip yaşadıkları yerlerde evden dışarı çıkmaya çekiniyorlar. Yani bir nevi sosyal olarak öldürülüyorlar.  

“Kolluk kuvvetleri ile yaşadıkları olumsuzlukları dile getiren 30 mültecinin %72 gibi ciddi çoğunluğu polisin şikayeti işleme koymadığını, şikayetçi olunmasına gerek olmadığı veya şikayetçi olunması için para verilmesi gerektiğini ifade etmiştir, %22’si polis tarafından şiddete maruz bırakıldığını ve %6’sı ise keyfi olarak gözaltına alındığını söylemiştir.” (KAOS GL, 2019) 

Şiddete, tacize vb. şeylere maruz bırakılan LGBTİQA+ mülteciler şikayetleri ciddiye çoğunlukla alınmıyorve failler -yine çoğunlukla- cezasız kalıyorlar . Bunun sonucunda ise LGBTİQA+ mültecilere yönelik ayrımcılık, dışlama, şiddet, taciz olayları artıyor

Sağlığa, işe, barınmaya erişim sorunlarının yanında mültecilere karşı işlenilen suçların cezasız kalması Türkiye’de yabancı düşmanlığını giderek artmasına neden oluyor. Özellikle sosyal medyada bazı hesaplar mültecileri hedef göstererek bu düşmanlığı körüklüyorlar Bunun sonucunda ise Bolu’da belediye meclisinin aldığı ırkçı kararlarda, geçtiğimiz yaz meydana gelen Ankara’daki Altındağ Pogromu ve bir ay önce gerçekleşmesine rağmen yeni duyduğumuz üç Suriyelinin yakılarak katledilmesi bize mültecilerin maruz bırakıldıkları şeylerin gündemleşemediği ve güvenliklerinin olmadığını gösteriyor. 

Görünen o ki, şiddet, ayrımcılık vb. sebeplerden dolayı yaşadığı yeri terk etmek zorunda bırakılan LGBTİQA+ mülteciler geldikleri ülkelerde de aynı sorunlarla karşılaşıyorlar ve bunlara ek olarak bir de yabancı düşmanlığı ile hayatları daha zorlaştırılıyor Yaşadıkları yabancı düşmanlığını LGBTİQA+ topluluğu içerisinde de deneyimliyorlar ne yazık ki. Yani LGBTİQA+ mülteciler mensubu oldukları grup tarafından da dışlanıyor, ayrımcılığa maruz bırakılıyorlar.

Bu sorunlar önümüzde dururken biz ne yapmalıyız, ne yapabiliriz? 

  • Mülteci LGBTİQA+’lara ulaşmaya çalışıp onlarla daha fazla dayanışma örebiliriz.
  • LGBTİQA+ mücadelesinin içinde olan aktivistlere dernekler tarafından ırkçılık ile ilgili eğitim verilebilir.
  • Yapılan çağrılar, yazılan metinler mültecilerin kullandığı dillerle de yayımlanabilir. Halihazırda bunu yapan dernekler var elbette ancak bunun daha da yaygınlaştırılması iyi olacaktır.. Mücadele alanlarına daha kapsayıcı bir şekilde yaklaşılmalıdır. 
  • Dernekleri ve sosyalleştiğimiz diğer  alanları daha güvenli hale getirip mülteci LGBTİQA+’lara alan açılması, açılmasının teşvik edilmesi de yine pozitif etki yaratacaktır. 

Bu önerilenlerin mülteci LGBTİQA+’ların en azından topluluğumuz içerisinde ayrımcılığa maruz bırakılmamasını ve mücadelenin daha kapsayıcı bir hal almasını sağlayacağını düşünüyorum. 

Hiçbir kötülük birbirinden bağımsız değil. Nasıl ki ırkçılık faşizmin bir koluysa, aynı şekilde LGBTİQA+ düşmanlığı da öyle. Çünkü faşizm saldırmak için sadece ırkına bakmaz; ona uymayan her türlü kimliğe saldırır. Sonuç olarak ise bugün mülteci düşmanı olmak sizi dolaylı olarak ya da doğrudan LGBTİQA+ düşmanı da yapmakta. Faşizm bugün kendinden olmayan her türlü kimliği hedefine almışken bizim de hedefi şaşırmamamız gerekiyor Hedef, bugün kullandığı araçlarla (eğitim, medya, hukuk vb.) hepimizi hedef gösteren ve artık somut bir şekilde karşımızda duran “cis hetero sağlam beyaz erkeğin sistemidir.” Hatırlamamız gereken,  biz haklarımızı isterken bunu sadece bir şekilde ayrıcalık sahibi olanlar için değil, ayrımcılığa maruz bırakılan herkes için isteyip bunun için mücadele ediyoruz, etmeliyiz. O yüzden ayrıcalıklarımızla yüzleşip hedefimizi doğru yere çevirmek ve LGBTİQA+ mültecilerle yan yana durmamız gerekiyor. Kapsayıcı kesişimsel mücadele yaşatır. 

Kaynak: 

KAOS GL. (2019). TÜRKİYE’NİN LGBTİ MÜLTECİLER İLE İMTİHANI 

Yararlı Linkler: 

Siyah Pembe Üçgen’den trans aktivist Demet Yanardağ: Trans mülteci olmak iki kez öteki olmak demek! (gazeteduvar.com.tr) 

Suriyeli Trans Mülteci Mişa: Trans Misafirhanesi Evim Gibi Oldu 

Kaos GL – Sığınmacı ve Mülteci LGBT Bireyler – madde14 

İnsancıl krizlerde transların durumu: Gözden uzak, gönülden ırak mı? (kaosgl.org)

Okuma tavsiyesi

Cinsiyetle Ev Arasında Bir Devrim

Yurt

Güvenlik ve Mağduriyet Çıkmazında Mülteci Erkekler

Ofansif Mizahın Bedelini Kimler Öder?

Afganistanlı Trans Erkek Azad: “Yaşamak İçin Yardımınıza İhtiyacım Var.”

Fotoğraf: Haziran 2013, Melbuourne, Avustralya’daki mültecilerle dayanışma eylemi (Kaynak: Flick)

Author

Bir Cevap Yazın