ruhuma bir hayat yakıştıramazken,
bende orman kurdun.
yine sen vurdun en derinden baltayı…
tan yerinin ağarması gibi ağaran kalbim,
artık öylesine ağarmadı.
bad-ı sabada ötüşen kuşların sesine karışan kahkahalarım,
artık öylesine karışmadı.
yağmur sularını biriktiriyorum,
her göğün gözleri dolup aktığı zaman;
kurak bahçemin üzeri sırılsıklam, ah,
ne yürürdün oysa o bahçede…
sana, sevgili hitapları kullanamam çünkü,
hiçbir hitap,
senin ismin kadar güzel ifade edemiyor sevgimi.
yani senin ismin, bendeki en büyük sevgi sözcüğüydü,
özgürlüktü.
bir sızı var içimde,
ekim’in hafif esintisi içimi ürpertiyor,
ki ben hiç sevmem zaten ekimleri;
alıp götürmüştür ellere, elimi.
Görsel: Paul Cadmus, Stone Blossom: A Conversation Piece, 1939-1940. Photo: © 2019 Estate of Paul Cadmus / Artists Rights Society (ARS), NY
Eren Ateş’in Yeryüzü Ağacı’nda daha önce konuk ettiğimiz şiiri fırtınalı geceden sabaha‘yı okumak için tıklayınız.