Rönesans Dönemi Roma’sında Hemcins Evliliği

Bu söyleşi ilk olarak 19 Ocak 2017’de NOTCHES Blog’da yayımlandı. Çevirisini röportajı yapan Katherine Harvey, kitabın yazarı Gary Ferguson ve blog editörlerinin izniyle Velvele’de yayımlıyoruz.

Rönesans Dönemi Roma’sında Hemcins Evliliği: Erken Modern Avrupa’da Cinsellik, Kimlik ve Topluluk isimli kitabında Gary Ferguson 16. yüzyıl Roma’sında yapılan hemcins evliliği gün ışığına çıkarıyor. Bir Roma kilisesinde eşcinsellere nikah kıymaktan suçlu bulunup 1578 senesinde idam edilen İberyalı bir grup adam söz konusu seremoniyi düzenliyormuş. Montaigne’in seyahat günlüğü ve adamların davalarının kayıtları gibi kaynaklar üzerinde araştırma yapan Ferguson bize bu adamlardan oluşan küçük grubun hayatını tanıtırken bir yandan da erken Modern dönemde evlilik, seks ve toplumsal cinsiyete nasıl bakıldığını keşfe çıkıyor. Sonuç olarak hemcins evliliklerin uzun, karmaşık ve şiddetli bir şekilde tartışılan evlilik tarihinin ayrılmaz bir parçası olduğu argümanını sunuyor.

Katherine Harvey: Kitabınız 16. yüzyılda gerçekleştirilmiş bir hemcins evlilik seremonisini anlatıyor. Bu hikayeyi bize özetleyebilir misiniz?

Gary Ferguson: Seremoniye dahil olan adamların çoğu İspanya ve Portekiz’den Roma’ya göçmüş fakir göçmenlerdi, ancak grubun içinde kimi din adamları da vardı. Şehrin dışına doğru, gözden ırak bir yer olan Latin Kapısı’ndaki Aziz John Kilisesi’nde buluşurlardı. Gruptan birinin büyük ihtimalle yaşayıp çalıştığı bu kilisede kimi üyeleri arasında nikah kıyarlardı. Bu törenlerde tam olarak neler yapıldığı ve bu adamların amaçlarının ne olduğunun etrafında hala birçok soru işareti mevcut. Kimi kaynaklara göre bu kutlamalar komünyondan sonra yapılırdı; kimi kaynaklar da birbirine yüzük vermekten, bir keşişin nikah kıymasında, genç erkeklerin bazen zorlama sonucu, bazen genç kadın gibi giyinerek bu törenlere katılmalarından bahsediyor. En bütüncül bilgiye 20 Temmuz 1578, Pazar gününde Gasparo ve Gioseffe adında iki adam arasında kıyılması planlanan bir nikah hakkında ulaşıyoruz. Sonuçta bu nikah asla kıyılmamış çünkü Gioseffe nikaha gelememiş (hastalanıp hastaneye gittiği iddia ediliyor). Ancak Roma polisi görünüşe göre bir ihbar sonrası nikaha geliyor ve orada bulunanları göz altına alıyor. Kaynakların bizlere söylediğine göre nikah töreni aslında hazırlanan büyük bir eğlencenin sadece başlangıcıymış ve bu eğlencede evliliğin yerine getirilmesi, yani partnerler ve belki de diğer katılımcılar arasında cinsel ilişki planlanmış.

Dava hakkında ne biliyoruz? Kim neden bunun kaydını tutmuş?

En bilinen kayıt ünlü Fransız denemeci Michel de Montaigne’in Seyahat Güncesi’nde (1580-1581) yer alıyor. Montaigne Roma’da uzunca bir zaman kalmış ve bu evlilik törenleri olduktan üç sene sonra kendisine bu olaylardan bahsedilmiş. İtalya’nın diğer yerlerindeki (Urbino, Venedik) hükümetlere ve liderlere, Alman bankacı bir aile olan Fuggerlara gönderilen diplomatik mesajlar ve bültenler (avissi) dava devam ederken olanları kaydetmiş. En önemlisi bu adamların günümüze kadar muhafaza edilmiş kimi dava tutanakları Roma Valisinin yaptığı soruşturmaya erişimimizi sağlıyor. Birçok detay ayrıca San Giovanni Decollato Tarikatı’nın sicillerindeki kayıtlardan da derlenebiliyor. Rahip olmayan bu dindar grup ölüm cezasına çarptırılan mahkumların son dakikalarını ve idam sonrası onlara yapılanlardan sorumluymuş. Bu davaya dair birçok kanıt ne yazık ki ya yok edilmiş ya da kaybolmuş. Geriye kalan kaynaklar hem parçalı, hem de özel bir toplumsal ve söylemsel bir bağlam içerisinde kaydedilmiş. Sömürgeleştirilmiş ya da zulme uğrayan diğer bireyler ve gruplarda olduğu gibi bu tarih de inatçı boşluklar ve sessizliklerle dolu.    

Bu adamlar evlenerek neyi başarmayı umut ediyorlardı?

Bunu elimizdeki bilgilere bakarak kesin bir şekilde söylememiz çok zor. Montaigne adamların aynı bir adamla kadın arasındaki cinsel ilişkinin evlilik yoluyla günahsız hale gelmesi gibi, iki erkek arasındaki nikahın da cinsel ilişkilerini günahsız hale getireceğine inanmasıyla ilgili Roma’da yapılan şakayı kaydediyor. Ancak bu nükte ve bunun yayılmasını önemli miktarda “açıklamayı” beraberinde getiriyor. Buna ek olarak büyük ihtimalle evlenenler cinsel olarak kapalı bir ilişkiye başlamayı veya birlikte yaşamayı planlamıyorlardı. Genel olarak bu grup önemli ölçüde hafifmeşrep olarak tanımlanmaktaydı ve evlenmek üzere olan eşlerden biri (Gioseffe’nin) bir rahipti. Grupça hazırlanan eğlencenin dini hiçbir yanı yoktu ancak, yakalanma şanslarını artırsa da, bu adamlar için büyük öneme sahipti. Kanıtlar bence çoklu (ciddi, parodi özelliğine sahip, ihtilaflı) motivasyonu ve çok değerli ve kuir bir benimsemeyi işaret ediyor. Bu nikah muhtemelen Gioseffe ve Gasapro’nun ilişkisini bir şekilde tanımak ve onaylamak için planlanmıştı, ancak bu doğrudan veya geleneğe uygun şekilde evlilik yoluyla yapılmıyordu. Bu nikaha benzeyen 16. yüzyıl İtalya’sında dışlanmış bireylerin dini ve toplumsal ritüelleri taklit etmesi örneklerine dair kayıtlara da rastlıyoruz.

Bu nevi-i şahsına münhasır bir olay mıydı?

Erken modern İtalya’da evliliğin veya onun taklit edilmesi etrafında birçok toplumsal oyun vardı. “Evlilikler” bazı seks işçileri ve belirli bir müşteri arasında kutlanabiliyordu mesela. Napoli’deki Engizisyon’un yargılamasını yaptığı bir davanın konusu tarikat mensuplarıyla ergenlik çağındaki erkekler arasındaki parodi evliliklerdi. Edebi ya da dini metinlerde ve yasal belgelerde (kadın veya erkek) aynı cinsiyetten* iki insanın birbirlerine evlilik yemini ve/veya yüzük verdiklerine dair referanslar var.   

Bu olay 16. yüzyılda evlilik hakkındaki fikirler ve kaygılar için ne ifade ediyor?

Bu dönemde evlilik hatırı sayılır bir dalgalanma yaşamaktaydı ve kimi birliklerin geçerliliği veya aykırılığı hakkındaki tartışmalar oldukça yaygındı. Buna rağmen bu süreç 1563’teki Trent Konseyi’nde kabul edilen yeni kuralların (Temetsi Kararnamesi) ışığında Kilisenin kontrol ettiği ve üzerinde otorite sağladığı bir hale gelmekteydi. Latin Kapısı’ndaki arkadaşların evlilik üzerinde bir sahiplik iddiasında bulunmaları -bir kardeşlik yemini etmek yerine mesela- bu yeni yükselmeye başlamış toplumsal ve dini hegemonyanın ışığında değerlendirilmeli. Buna karşın, bir papazın veya hatta bir şahidin bile olmasının gerekmediği, evlilik kurumunun oluşması için sadece iki eşin rızasının yetmesi gibi daha geleneksel yaklaşımları yansıtıyor da olabilir.     

Eğer hemcins evliliklere izin verilmiyorduysa, ne tip erkek erkeğe ilişkiler kabul edilebilir/izin verilebilir durumdaydı? 16. yüzyılda hemcins ilişkiler nasıl kavramsallaştırılmıştı?

İlişkiler genel olarak seks sırasında aktif yaş almış bir partnerle, seks sırasında pasif olan genç bir partner arasında yaşanıyordu. Bu sübyancı model sadece toplumun azınlığını oluşturan bir gruba ait değildi, kültürün önemli bir parçasını oluşturuyordu. Bu tip ilişkiler bir yandan yasadışı ve zulme açık kabul ediliyordu, ancak kendine toplumun erkek egemen yapısında oldukça geniş ve derinlemesine bir yer de buluyordu. Bir çırakla usta arasında uzun süren bir ilişki olduğunda mesela, insanlar, yaş almış adamı genç oğlanı “karısı olarak” tutmakla suçlamaya başlıyordu. İtalya, İspanya, Fransa ve İngiltere üzerine araştırma yapan tarihçiler bu ülkelerde bu tip ilişkilerin önemini belgelemiştir. 

Bu davadaki önemli karakterler Yahudi geçmişleri-bağlantıları olan İberyalı göçmenler. Bu hikayenin cinsellikle alakası kadar ırkla da alakası var mı? Bu ikisi nasıl etkileşmiş?

5. Charles’ın imparatorluk ordusunun 1527’deki Roma istilası sonrası, şehir büyük ve etkin bir İspanyol nüfusuna ev sahipliği yapmaya başladı. 1581’de Charles’ın oğlu 2. Philip daha önce bağımsız olan Portekiz Krallığı üzerinde egemenlik kurdu. Latin Kapısı’nda tanışan iki adamın göçmen olması, bunlardan biri hariç hepsinin İberya’dan ve çok düşük sosyal bir sınıftan gelmeleri, arkadaş olmalarından tutuklanmaları ve sonunda idam edilmelerine uzanan bu hikayenin çok can alıcı bir noktası kesinlikle. Bu adamlar dini vecibelerini yerine getiren Hristiyanlar olsalar da kaynaklardan biri onlara Reconquista dönemi sonrası İspanya’dan kovulmamak için, aynı kimi Müslümanlar gibi, Hristiyan olmaya zorlanan Yahudiler, yani sözüm ona Yeni-Hristiyanlar için kullanılan bir terim olan Marrano diyor. Bu bir hakaret gibi görünse de, kanıtlara göre bu grubun kimi üyeleriyle Roma’daki Yahudiler arasında bir bağlantı varmış. Mesela Yahudi gençler, Latin Kapısı’ndaki Aziz John’u, cumartesi günleri ziyaret ederlermiş. Başka hiçbir şey olmasa, dini ayrılıkları ortasından kesen bir cinsellik kültürünü, iki dışlanmış grup arasında bir ortaklık hatta belirgin bir dayanışmayı bir an için görebiliyoruz.

Davadaki tanık ifadeleri farklı farkı adamlar arasındaki ilişkilerin özel detaylarını veriyor. Bu bulgular Modern dönem öncesi pasiflik hakkındaki fikirler de dahil olmak üzere erkeklerin cinsel davranışları hakkındaki algımızı nasıl değiştiriyor?

Dava tutanaklarından çıkan beklenmedik ancak önemli bir keşif kimi adamların cinsel pratiklerinin çeşitliliği ve esnekliği oldu. Kimi davranışları daha önce betimlediğim sübyancı modele uygunluk gösterse de, çoğu buna uymuyor. Kimi yaş almış erkekler pasif olmayı tercih ediyormuş, diğerleri bazen aynı partnerle hem aktif hem pasif oluyormuş.** Bunlar son derece değerli tanıklıklar zira bu pratiklerin erken dönemde eksik kaydedilmiş olması kimi tarihçilerin bunları 18. yüzyılda ortaya çıkmaya başlayan “modern” cinsellikle bağdaştırmasına sebep oldu. Bu davranışların hatırı sayılır ölçüde var olmalarının bize bu davranışların eskiden sanıldığından daha yaygın olma ihtimalini öneriyor.

Kitabın son bölümünde Rönesans dönemi Roma’sını Aydınlanma Çağı’ndaki Paris’le karşılaştırıyorsunuz. Değişen neydi, aynı kalan neydi? Bu tip bir karşılaştırma bize erken Modern cinsel kültür ve davranışlar hakkında ne anlatıyor?

Bu karşılaştırmanın amacı (belirli kimlik ve alt kültürler dahil olmak üzere) modern cinselliğin ortaya çıktığı düşünülen [Aydınlanma Çağındaki Paris] ve bundan önce kabul edilen [Rönesans dönemi Roma] dönemlerini birbiriyle diyaloğa sokmak. San Giovanni arkadaşlarıyla gens de la manchette diye bilinen Parislilerin kimi özellikleri paylaşırken birbirlerine nasıl benzemediklerini göstermek istiyorum. Buradan çıkardığım sonuç, öne sürülmesi mümkün olsa da, eşcinselliğin modern formlarının ortaya çıkış tarihini 16. yüzyıla çekmek değil. Aksine, her iki dönemin de bir yaklaşımın diğerinin yerini almasındansa bir arada yaşama ve farklı yaklaşımların örtüşmesi örnekleri sağlıyor olmasının altını çizmek istiyorum; her iki dönemin de hem geçmişe hem de geleceğe baktığını söyleyebiliriz.  

Bu adamları (hem Romalıları hem de Parislileri) eşcinsel olarak tanımlayabilir miyiz? Sizce 20. yüzyıldan önce eşcinsel kimliğinden bahsetmemiz mümkün mü?

Bu terimleri nasıl betimlediğinize göre değişiyor gerçekten. Kimlikler farklı topluluklarda ve farklı zamanlarda oluşuyor. Eğer “eşcinsel kimlik”ten sadece veya birincil olarak ve sürekli bir şekilde karşı cins yerine hemcinsinden insanlara çekim duymaktan bahsediyorsak, bunu 16. ve 18. yüzyıllarda (ve muhtemelen tüm tarih boyunca) buluyoruz, fakat bu arzunun anlamları, formları ve ifade biçimleri kültürlere bağlı oluyor. Yine de araştırmacılar genelde bunlara ek olarak bir çeşit kendini tanımlama veya “hayat tarzı” veya ayırt edilebilen bir alt kültüre ait olma (ortak buluşma mekanları, sosyalleşme şekilleri, ortak dil ve buna benzer şeyler) özellikleri de arıyor. Bunlar 18. ve 20. yüzyıl gruplarında bulunabiliyor ancak 18. yüzyıldakilerde daha açık ve sağlam bir yerleşiklik görülüyor. Aynı zamanda bu iki grup farklı şekiller ve derecelerde sübyancı arzu gibi kendi dönemlerinin geleneksel topluluk ve cinsellik oluşumları içerisinde de bulunabiliyor. Bu durumda, yeniden tekrarlamak gerekirse, aynı anda var olan ve günümüze hiç de uymayan bu modellere dikkat etmemiz lazım. Kuir eleştirmenlerin bizlere hatırlattığı (ve “post-gey” gibi bir terimin gösterdiği gibi) “bugün bildiğimiz” eşcinselliğin “kendini ortaya koyan ve kendini tanımlayan” bir yapıda olmasını bekleyemeyiz.  

Bu davanın günümüzdeki eşcinsellerle ilgisi ne derecede? Günümüzdeki hemcins evlilik tartışmalarında nasıl bir rol oynayabilir?

Kadın haraketi 20. yüzyılın ikinci yarısında evliliği çok daha geniş bir eşitlik temeline oturtarak kavrama muazzam bir değişiklik getirdiler. Bu nedenle evliliğe erişmek gey ve lezbiyen aktivizminin birincil amacı haline geldi. Bunun yanında, hemcins evlilik fikrinin sadece günümüze ait olmadığı da gayet açık. Roma davası -ve daha önce kadınlar ve erkekler arasında olduğundan bahsettiğim diğerleri- bize hemcins çiftlerin erken modern dönemde evliliğe kendilerine has yöntemlerle sahip çıktıklarını gösteriyor. Aynı zamanda Latin Kapısı’nda buluşan adamların ve onların ortaya çıkardığı hikayelerin -cinsel ehliyet ve topluluğun kutlanmasına riskli bağlılıklarına dair hikayelerin- çekirdek çift kavramının hegemonyasına direndiğini gösteriyor. Bu yolla, bu hikayeler geylerin ve lezbiyenlerin evlenme hakkının istenmesi ve normatif evlilik kurumunun eleştirmesinde kendilerine biçilen rolü üstleniyorlar, LGBT ve queer politik amaçlar için “kullanılabilir” halde var oluyorlar.

Gary Ferguson Virginia Üniversitesi Fransızca Bölümünde Douglas Huntly Gordon Ordinaryus Profesörü görevini yapmakta. Araştırma alanları 16. yüzyıl edebiyatı ve kültürü, toplumsal cinsiyet, cinsellik ve kuir çalışmaları, kadın yazını ve dinler tarihini kapsıyor. Son kitabı Same-Sex Marriage in Renaissance Rome: Sexuality, Identity, and Community in Early Modern Europe (Rönsans Dönemi Roma’sında Hemcins Evliliği: Erken Modern Avrupa’da Cinsellik, Kimlik ve Topluluk) 2016 senesinde Cornel Üniversitesi Kitabevinden çıktı. Önceki eserleri Mirroring Belief: Marguerite de Navarre’s Devotional Poetry (Edinburgh, 1992), Queer (Re)Readings in the French Renaissance: Homosexuality, Gender, Culture (Ashgate, 2008), ve Mary McKinley ile editörlüğünü yaptığı A Companion to Marguerite de Navarre (Brill, 2013).   



* Çevirmenin notu: Söyleşide bahsedilen belgeler olguları 16. yüzyılda baskın olan ikili cinsiyet sistemi üzerinden kaydetmiş ve sex (atanan cinsiyet) ve gender (toplumsal cinsiyet) ayrımlarını yapmamıştır.

** Çevirmenin notu: Velvele.net yayınlarında bir ilke olarak aktif-pasif kategorilerini kullanmıyoruz, ancak söyleşide bunları değiştirmeden yayımladık.

Ana görsel: ART Collection / Alamy Stock Photo

Sponsored by the Rosa Luxemburg Stiftung with funds of the Federal Ministry for Economic Cooperation and Development of the Federal Republic of Germany. The content of the publication is the sole responsibility of Velvele and does not necessarily reflect the position of RLS.

Authors

  • Katherine Harvey

    Katherine Harvey Birleşik Krallık’ta Ortaçağ tarihi konusunda tarihçilik, yazarlık ve eleştirmenlik yapıyor. King's College London’dan lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerini aldı ve şu anda da Londra Üniversitesi Birkbeck, kampüsünde Onursal Araştırma Görevlisi olarak çalışıyor. Araştırmalarını BBC History Magazine, History Today, Aeon ve The Atlantic gibi hem akademik hem de popüler dergilerde yayımladı. Düzenli olarak the Times Literary Supplement‘ta kitap eleştirisi yazıyor ve cinsellik tarihi blog’u NOTHCES’da editörlük yapıyor. Son kitabı The Fires of Lust: Sex in the Middle Ages (Şehvetin Alevleri: Ortaçağ’da Seks) Reaktion tarafından Ekim 2021’de yayınlandı.

  • İlker Hepkaner

Bir Cevap Yazın