Pelin Kalkan’ı ilk olarak LGBTİ+ şairleri sizlerle buluşturduğumuz Yeryüzü Ağacı’nda konuk etmiştik. Şiirlerinde lafı hiç dolaştırmadan hikayesini anlatmasını, dobralığını, okuyucusunu aceleden değil heyecandan nefes nefese bırakışını çok sevmiştim. Yeryüzü Ağacı uğurlu gelmiş olacak, geçen kasımda ilk şiir kitabı Üç Nokta çıktı. Bu güzel haberi alır almaz Kalkan’ın kapısını çaldım, şiirin(in) gücü üzerine söyleştik.
İlk şiir kitabın Üç Nokta’yı geçtiğimiz günlerde yayımladın. Tebrikler. Nasıl hissediyorsun? Kitabın yazım ve yayın sürecini anlatır mısın?
Çok teşekkür ederim. Ah çok heyecanlıyım (gülüyor). Yazım süreci oldukça uzun bir zamanı kapsıyor, nerden baksak 15 yılın birikimi, vazgeçişi, tekrar yazılışı… Aslında beş yıl önce yayımlamaya karar vermiştim ama sürekli ertelemiştim. Pandemiyle birlikte evde daha çok kalınca ve işler yavaşlayınca üzerinden koca bir beş yıl geçtiğini farkettim! Pandeminin yarattığı ruh haliyle de dedim ki ‘ölmeden yapılacaklar listemin en başında bu kitap geliyor, o zaman bunu bu yıl bitmeden yayımlamanın bir yolunu bulmalıyım.’
O kadar çok yayınevine dosya gönderdim ki sayısını ben bile tam hatırlamıyorum. Birkaç yayınevinden olumlu geri dönüşler aldım ve içlerinden birini seçerek süreci başlattım. Kapak tasarımı bana ait örneğin, editörlüğümü yapan çok sevgili arkadaşım Aykut Denizhan’ın desteği muhteşemdi. Yayınevi de ilgilenmeme olanak sağladı sağ olsun. Dolayısıyla çok içime sinen bir kitap oldu, beklediğime, hatta kendimi yıllardır beklettiğime değdi diyebilirim.
“yaz” şiirindeki “önce canın yanmalı / ki sonra yazasın” dizeleri zihnimde çok döndü. Hazır seni bulmuşken o dizelere referansla sormak isterim, yazmakla acı çekmek arasındaki ilişkiyi nasıl açıklıyorsun?
Canımızın yanması için sadece deneyimlememiz de gerekmez, başkalarının acılarını da yüreğimizde hissedebiliriz. Sezen’e atıfla nasıl ki acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksikse, şiir için de bence aynısı geçerli. O kadar çok acı var ki hayatta, o kadar çok adaletsizlik, zorbalık, ayrımcılık, şiddet… Elbette aşk da var ki onun da acıyla bir ilişkisi var. Çünkü her şeyin bir zamanı var, biteceği bir gün var, sizin oracıkta öylece kalakalacak olduğunuz gerçeği var.
Şiirlerin kadın kadına aşkın duygu haritası üzerinde gidip geliyor. Dizelerin bazen erotik sahneleri anlatıyor, bazen de konuyu sözlere, bakışlara ve dayanışmaya getiriyor. Daha önce Kaos GL’nin düzenlediği Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda Güvercin isimli öykünle ödül de almıştın. Kadın kadına aşkın şiirin için önemini okurlarımızla paylaşır mısın?
Ah Güvercin öyküsü, o kadar çok yıl oldu ki onu yazalı; çok aşıktım (gülüyor). Aslında o öykünün adına güvercin dememin de Hrant Dink ile ilgisi var. “Güvercin tedirginliği” ifadesinden çok etkilenmiştim. Üç Nokta kitabıma gelecek olursak bu kitap benim kalbim, o yüzden kadın kadına aşk elbette şiirlerimin de kitabımın da merkezini oluşturuyor.
Üç Nokta’da 2019 senesinde kaybettiğimiz şair küçük İskender’e yazdığın bir şiir var. Biz de Velvele’de, Yeryüzü Ağacı’nda yayımlamıştık bu şiiri. LGBTİ+ şairler arasındaki bağ hakkında, şimdi artık kitabı da olan bir şair olarak neler düşündüğünü merak ediyorum.
İskender’in ölmesi o kadar beklenmedikti ki, hep öyle olur ya zaten, bir gün bir şeyler yapalım dersiniz, bir şeyleri hep ertelersiniz ve sonra ölüm gelir karşınıza dikilir. Sadece şiirde değil aslında sanatın ve hayatın her alanında birilerinin çıkıp konuşması çok güçlendirici bence. Örneğin benim için Kalben ve Mabel Matiz’in varlığı çok kıymetli. Her ikisi de ilham veren ve güçlendiren insanlar.
Şiirlerinde dostluk, toplumsal cinsiyet, aile baskısı gibi birbirinden farklı gibi görünen konular da kendine yer bulmuş. Şiiri hayatla güçlü ilişkiler kuran bir şairsin. Politiksin de… Bu dengeyi nasıl kurduğunu merak ediyorum.
Yılların birikimi olduğu için şiirlerim oldukça çeşitli konularda evet. Politika hayatın kendisi aslında bence, o yüzden dengelemek için ayrıca bir efor sarf etmedim. Ben neysem, şiirlerim de o. Ben ne yaşadıysam, ne gördüm ne duyduysam, şiirlerim de onları anlatıyor. Bu kitabın hem benim hem de bu ülkedeki pek çok kadının, muhalifin, LGBTİ+’nın hayatından parçalar taşıdığını düşünüyorum.
Türkiye’de genel seçimlerde ilk kez feminist, açık kimlikli lezbiyen bir kadın olarak milletvekili aday adayı oldun. Şiirlerinde Gezi Parkı, 10 Ekim, Sur, sansür gibi konuları da işliyorsun. Politiğin şiirdeki yeri okuyuculara nasıl pencereler açıyor?
Evet 2015 genel seçimleriydi, aslında benim aklımda ya da planımda aday olmak hiç yoktu. Halkların Demokratik Partisi’nden adaylık önerisi gelmişti, temsiliyet ve görünürlük açısından önemli bulduğum için, ayrıca da partinin fikirlerini kişisel olarak desteklediğim için kabul etmiştim. Ülkenin bir yerinde hiç tanışmadığım bir cis veya trans kadının, bir lezbiyenin kendini yalnız ve yanlış hissetmemesine yardımım dokunabilirse ne mutlu bana diye düşünmüştüm. Aday adaylık sürecinde tam da böyle oldu, her yerden destek mesajı aldım. Elbette siyaset çok boyutlu bir durum ve süreç aday adaylığında kaldı.
Politik bir şiir yazayım diye kalemi elime alan biri hiç olmadım. Gezi eylemlerinde sokaktaydım, 10 Ekim’de alanda olacaktım, tesadüfen orada değildim. Mardin’e, Nusaybin’e, Sur’a gittim. Üç maymunu oynamayan herkes bu ülkede neler olduğunu, neler yaşandığını, nasıl büyük bir adaletsizlik ve sansür ortamı olduğunu zaten biliyor. Umarım şiirlerim, insanların kalbine ve vicdanına doğru bir pencere açar.
Son olarak söylemek istediğin bir şey…
Pencere demişken şunu belirtmeyi önemli buluyorum, hepimiz hem hayatta kalan hem fail olabiliyoruz. Şiddetin sadece dışarıdan gelen bir eylem olmayabileceği, bizim de bunu içeriden üretebileceğimiz gerçeği çok keskin, çok acı verici olsa da aynı zamanda çok öğretici ve şiddetle mücadelede kendi sorumluluklarımızı alma açısından kıymetli diye düşünüyorum.
Bana ve şiirlerime alan açtığınız için Velvele’ye sonsuz teşekkürler.
Pelin Kalkan Kimdir?
1987’de Türkiye’nin Kayseri kentinde doğdu. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Reklamcılık ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Reklam yazarı ve sanat yönetmeni olarak çeşitli reklam ajanslarında çalıştı. TOBB Üniversitesi’nde dönemsel olarak Yaratıcı Metin Yazarlığı ve İletişim Sosyolojisi dersleri verdi. Feminist bir kadın olarak 10 yılı aşkın süre boyunca kadın & LGBTİ+ hakları alanında çeşitli çalışmaların içerisinde yer aldı. 2018 yılından itibaren kendi tasarım ajansında mesleki çalışmalarını sürdürüyor, bir yandan da şiirler yazıyor.
Pelin Kalkan’ın Klaros Yayınları‘ndan çıkan Üç Nokta adlı kitabını satın almak için tıklayınız. Kitapla ilgili gelişmeleri Instagram hesabından takip edebilirsiniz.
1 Comment