Dünyanın başka yerlerinde lubunya hayat nasıl yaşanıyor, sorusunun cevabını bulmak için gidebileceğimiz yer çok: YouTube, Netflix, sosyal medya, hatta buluşma-koli uygulamaları. Her çevrimiçi mecranın bu soruya verdiği cevapta bize önerdiği ayrıntı farklı. Görselliği biraz geriye atmak istediğimizde, başka hayatları biraz da lubunyaların kendi sesinden dinlemek istediğimizde edebiyat karşımıza eski bir dost gibi çıkıyor.
Çıkmasına çıkıyor ancak edebiyatın lubunya olanı Türkiye sınırları içerisinde pek şanslı değil. Birçok yazar, şair yayın dünyasının ve hatta edebiyatın sınırları çizen, kurallarını belirleyen heteroseksist aklın duvarlarına çarparak ya yok oldu, ya da yıldı ve vazgeçti. Kim bilir ne yetenekleri okuma fırsatından mahrum bırakıldık diye düşünmek bizi kahrediyor.
Türkiye’deki “hetero akıl” yayıncılıktan nasibi elbette sadece yerli kalemler almadı. Bugün, 2020 yılında hala birçok yabancı lubunya yazar Türkiye’deki editör ve/veya yayıncıların fobilerinin kurbanı oluyor. Kimileri asla yayımlanmıyorlar, kimilerinden de zaten hiç haberdar bile olamıyoruz. Bu heteroseksist duvarı aşabilenlerin sayısı çok az ve birçoğu da jargon ve tarih bilmeyen çevirmenlerin elinde mundar oluyor.
Böyle hayıflanırken acaba bu duruma nasıl müdahale edebiliriz, bu konuyu nasıl gündemleştirebiliriz diye düşünmeye başladım. Kafamda dönenleri Bawer Murmur‘a açtım ve Velvele’de lubunya edebiyatla ilgili bir şeyler yapmak istiyorum dedim. Heyecanla kabul etti, bana güvendi ve sitenin sayfalarını sonuna kadar açtı. Bir de üstüne Velvele Edebiyat Kolu ilan etti.
Edebiyat Kolu’nun ilk projesini Türkçe’ye daha önce çevrilmemiş şairler olarak belirledik. Çevirdiğim şairlerin bazılarını yıllardır takip ediyorum. Şairlerden bazıları da bir anda karşıma çıkarıp dizeleriyle bana yeni bir hayatı gösterenler. Hepsiyle iletişim kurup, fikri anlattım ve izinlerini aldım. Yapmak istediklerimizi duyduklarında verdikleri pozitif tepkiler ve heyecan motive edici, cesaretlendiriciydi.
Tabii şunu da söylemem gerek: Uzun zamandır şiirle açık bir hesabım vardı. İlk gençliğimde yazdığım şiirleri, şair olma hayallerini yukarıda bahsettiğim edebiyat dünyasının heteroseksizmine kurban etmiş, kırılan hevesimi tamir etmekte zorlandığım için arkamı dönüp gitmiştim. Bu çevirilerle ben de ilk göz ağrıma ve heyecanıma geri dönmüş oldum. Bana güvenip dizelerini emanet eden şairlere ve sayfalarını bana teslim eden Velvele’ye buradan teşekkür ederim. En çok da bana şiiri neden sevdiğimi yeniden hatırlattıkları için…
Şiir çevirileri ilk adımımız. Bu yazı da Velvele’nin yeni köşesini tanıtmamıza da vesile olsun. Edebiyat Kolu’nun lubunya hayatın içinden gelen şiir, öykü ve roman bölümlerinizi veya iznini yazarından/şairinden alıp başka dilden yaptığınız çevirileri bize gönderebileceğiniz* bir havuza dönüşmesini umuyoruz. Ve daha güneşli günlerin habercisi, sansür ve yasakların sözünü kesemediği şairlerin ve yazarların buluşma noktası da yaparız burayı, kim bilir.
Kelimelerin duruluğu da büyüsü de üzerinizde olsun. Onur Ayı’mız mutlu olsun!
Velvele Edebiyat Kolu’na katkı ya da sorularınızı iletisim@velvele.net adresine gönderebilir, Twitter’da @velvelemelvele ve @hepkaner adreslerinden bize ulaştırabilirsiniz.
Görsel: Dusty O “Trannyshack” (2016)
3 Comments
Comments are closed.