Yeryüzü Ağacı’nın değerli okuyucuları, merhaba.
Ahmet Güntan “ASMA KAYITLARI.” şiirinde şöyle diyor:
Asma merkezî sinir sistemi var gibi bıyıklarıyla tutunuyor
kendini öyle ( gözün görmediği ama takip edilebilir bir
hızla ) yukarı çekiyor. İki dalın bıyıklarıyla birbirine
tutunduğu da oluyor.
Asmanın bıyıkları var diye orada Arzu göremezsin.
Hem Türkiye’de hem de dünyada zalimlerin hükümleri tüm hızıyla sürerken, Güntan’ın dizeleri asmanın hızından, hayata tutunuşundan ve kendi kendine var olmasından 21. yüzyıl insanları olarak öğrenebileceklerimizi bana yeniden hatırlattı. Gözün görmediği ama yüreğin bildiği hayat anlarını şiirlerde yakalamak ne güzel. Bu ay siz okuyucularımızla buluşturduğumuz iki şiir de böyle anları hikayeleştiriyor.
Mesut Kondu’nun şiiri “Beyoğlu’nun En Güzel Ablası”, birbirimize yaklaşmanın ve yaşadığımız heyecanlara eşlik eden güzelliklerin haritasını çıkarıp okuyucuya sunuyor. Kondu’nun şiirinde anlattıklarının size tanıdık gelmesi için olayları birebir yaşamış olmanıza gerek yok. Şiirin anlatımının gücü de buradan geliyor. Ben bu şiiri büyük bir heyecanla, tekrar tekrar okudum ve her yeni okuma beni başka bir manaya götürdü. Siz okuduğunuzda doğacak anlamları da bu nedenle çok merak ediyorum.
Ekim seçkimizin bir diğer konuğu Bengi Beng, şiiri “BEN DE DİŞLERİMİ KOYDUM”da tekinsiz ama içten bir hikayeyi anlatıyor. Şiirlerindeki üslubu korurken hikaye anlatabilen şairlerin dizelerini hep gıptayla okumuşumdur, Beng’in şiiri de bana benzer şeyler hissettirdi. BEN DE DİŞLERİMİ KOYDUM’un bir diğer güzel yanı Lubuncaya bir aşk mektubu olması; belki biraz istemeden ya da farkında olmadan… Beng’in daha çok yazacağı, başkalarına dizeleriyle cesaret vereceği günleri iple çekiyorum.
Her zamanki çağrımızı yineleyelim. Eğer sizler de Yeryüzü Ağacı’na konuk olmak istiyorsanız iletisim@velvele.net adresine şiirlerinizi gönderebilirsiniz. Yeni şiirlerde buluşmak üzere, sonbaharın keyfini çıkarın.
İlker Hepkaner
Velvele Edebiyat Kolu
Beyoğlu’nun En Güzel Ablası
Mesut Kondu
– Sayın ağabeycim,
bu kasımpatılar Beyoğlu’nun en güzel ablasından size
bir de notu var size
size benim iletmemi istedi:
alıp bu kasımpatıları münasip bir yerinize ehem ehem öhem…
ve yahut da annenizin mezarına dikecekmişsiniz
gözleriniz önce fal taşı gibi açılıyor
sonra da vücudunuzu belinizden büküp bir kahkaha atmaya hazırlanıyorsunuz
derken bedeninizi hızla doğrultup
başınızı yukarı kaldırıp gözünüzü kapatarak
hazırlandığınız kahkayı ovaya
semaya
arş dediklerine
yıldızlara
aya
dünyalara
sokakta kulağıma patlatıveriyorsunuz
ve sonra
bir bacağınızı dizinizden kırıp
ellerinizi cebinize sokarak
– bu kadın beni çıldırtıyor
diyorsunuz
ağzınızın suyu akıyor
gözlerinizde şehvetin ışıltısı var
size:
– Beyoğlu’nun en güzel ablası size kızgın galiba, diyorum ağabey
– sen boş ver, diyorsunuz bana
kızınca daha güzel, diyorsunuz içinizden
duyuyorum
kızışmışsınız
– üzülmüş, diye ekliyorum
bana doğru yaklaşıyorsunuz
traştan sonra yüzünüze sürdüğünüz bu ağır mentol kokusu beni mahvediyor
yatak odası sesi diye bilinen o sesle bana:
– sen şimdi bunları geri iade et diyorsunuz, çok iyi düzeyde Türkçe‘nizle
orkide götür,
notu neymiş bu defa göreceeezsss
– çok fenasınız abi, diyorum size benim yatakta kullandığım o sesle
kadınların dilinden anlıyorsunuz valla, diyorum size eeen kırıtık,
ennn kızoğlan kız hâlimle:
– peki, diyorum sonra…
benden uzaklaşıyorsunuz
– peki, çiçekçi ağabey kasımpatıları geri almazsa…
– siktir et
bana bir bangonot uzatıyorsunuz gıcır
jilet gibi bir hareketle cüzdanınızın deri ve el kiri kokusunun içinden
– bununla alırsın, diye ekliyorsunuz
– kasımpatıları ne yapayım peki
– çöpe at
anana ver
teyzene ver
halana ver ne bileyim
benden daha da uzaklaşıyorsunuz
mercedes’in kapısını açıp arkadaşınızın yanına ön koltuğa oturacaksınız ve gaza basacaksınız
işte şimdi camı açtınız
– bir diyeceğiniz mi vardı canım abijim
– Lan Kasım, sen de kalsın onlar da
koklarsın,
dediniz
sesiniz kulağımda
ovada
semada
arş dediklerinde
yıldızlarda
ayda
dünya üzerinde bu toprak yolda duyuldu çın çın
çıııınnn…
yazıldı
pis gülümsemeniz hanenizin kapısının üzerine çizildi
X
tozun talazın içinde artık benden çok uzak
Allah‘a yakınsınız
Mercedes’in içinde tam gaz gidişinizi seyredip
egzoz dumanınızı koklarken size
– kasımpatıları bir yol kenarına dikeceğim Hıdır ağbi, diyorum
senden diye değil
senden diye değil
senden diye değil
ama Beyoğlu’nun en güzel ablası için
Mesut Kondu kimdir?
İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum. İngilizce’den Türkçe’ye “Çikolata Dağları’da Günbatımı”, “Vahşi İnsanlar”, “Go!” adlı roman çevirileri yaptım. 2023 yılı içinde ardiskitap’tan “Bu Güzel Hayvan” adlı şiirsel düzyazı formunda bir kitap yayınladım.
BEN DE DİŞLERİMİ KOYDUM
Bengi Beng
Sen bana bakır bir kacakta memelerini sunmuştun
Onlar parlak bir sunakta kürek kemiklerini
Bilsen kürek kemiklerini nasıl da kullanırlar
O yıllanmış orospular
Necla vardı hani acele bizi masaya buyur etti tok çatallı sesiyle
Elinde yine cigara
Napan?
Fukaranın keyfi cigara
Sen ben, Necla, diğer gacılar
Masaya kadar sarkadurmuş maydanozlar
Kahkahalar patlıyor ikramlar pay ediliyor bir yandan
Ben napam?
Dişlerimi koydum
Bakın hepsi tertemiz, yerli yerinde
Otuz ikinci nerde diye sorma o damağım ininde
Yirmime yeni varmışım kime ne?
Necla bir şaplak atıverdi sırtıma
Utanmıyon mu be sıska
Al götüne sok tekini
Ah keşke o yapaydı bu dediğini
Severdim deli deli, yaşım yirmi, o en az elli
Asırlardır çarka çıkardı
Hayat çarkına sıçmışsa bile durma
Biri battı mı bir yan sokak şimdi ekmek teknesi
Pek sallantılı, kürek kemikleri boşuna büyümedi
Kaptanı vardı tüysüz bir laço, genç irisi
Teknede o oldu mu anlardım, bir başka olurdu inişi
Sanki deniz tutmuş,
Olur mu hiç, besbelli
O tutmuş
Abe sen tüysüz genç irisi
Abe Allahın çulsuz mantisi
Ne diyorduk bak konuyu hiç ettik
Necla çıktı güverteye
Yaktı cigarasını salladı saçlarını
Nasıl da terlemiş
Bilsen her bir damlasını öpesim gelir
O eğlenir benimle, sıska der habire sırtın mertek gibi
Oturup ağladım bir gece dua ettim tanrıya
Biraz daha serpileyim, Necla’nın gözüne gireyim
Her anlamıyla
Cevap vermesin mi pis balamoz,
Orospunun duası kabul mu olur bre ibiksiz horoz (olmazzzz)
Yaa Nesli, işte böyle
Yalan yok seni sevdim
Epey sevdim
Saç tellerin ıslandı mı telaştan yine ayırmak istedim
Ama unutma Necla başka
O kaptanı olacağım teknenin biricik efendisi
Bengi Beng kimdir?
Ben her göbek bağımı şiirin kıyısına gömdüm. Tonlarca kez doğdum, binlerce kez öldüm. Kendimi her sabah kabuk kabuk soydum. Annemin fallusu, babamın namusu, hakikatin namlusu oldum. Şiir beni hep doğurur, hep öldürür. Bu böyle sürer gider, bengi bir döngüdür. Gelin beraber dönelim. @gereksiz_izm_ instagram hesabımda da şiirlerimi bulabilirsiniz. Sevgiler.
Görsel: Fernanda Peralta