Göç, Türkiye’ye dair bir şeyler yazıp çizmek isteyen herkesin mutlaka yolunun kesiştiği bir konu. Zira, Cumhuriyet tarihinin en belirleyici olayları hep büyük bir insani yıkımla başlıyor ve bir yerden bir yere gidenlerle/gitmek zorunda kalanlarla devam ediyor. Ermeni Soykırımı, Mübadele, Kürtlerin zorla topraklarından edilmesi, azınlıkların Türkleştirilme politikalarıyla hem iç hem dış göçe zorlanması gibi olaylar, Türkiye devletinin göçle yoğrulmuş homojen bir toplum yaratma politikasına hizmet eden ve tarihçiler tarafından ayrıntılı bir şekilde tekrar tekrar belgelenmiş gerçeklikler. Kapitalizmin direttiği şartlar doğrultusunda Türkiye’deki şehirlerin plansızlık, programsızlık ve sosyal politika eksiklikleri nedeniyle yaşanması oldukça zor yerler haline gelmesi de yine iç göçün yarattığı bir olgu. 1960’lardan itibaren, Almanya başta olmak üzere, Avrupa ülkelerine giden Türkiyeli göçmenlerin hem Avrupa’yı hem de ardında bıraktıkları ülkeyi değiştirmiş olmaları da Modern Türkiye tarihinin bir parçası. 2000’li yıllardan beri ise gerek ekonomik krizler, gerek yaşam tarzlarına müdahaleler nedeniyle büyük bir dış göç dalgası yaşanmakta. TÜİK’e göre son üç senede toplam 1 milyon 38 bin kişi Türkiye dışına taşınmış. 6 Şubat Depremleri sonrasında yaşanmakta olan göç dalgalarının boyutunu ve etkilerini ise hala ölçebilecek durumda değiliz. İklim krizi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de göçü tetikleyen önemli bir unsur haline geldi. Gelecekte bilmediğimiz sebeplerden de göç ya da tersine göç edeceğiz. Göç dünün, bugünün ve geleceğin bir parçası.
Ülkenin göçle yoğrulmuş gerçekliğine rağmen Türkiye’de yaşamayı seçen ya da buna mecbur kalan göçmenlerin hayatları hiç kolay değil. Ülkedeki göçmen karşıtı nefret hem söylemiyle hem de ortaya çıkardığı şiddetle göçmenlere sürekli zarar veriyor. Türkiye’de yaşayan göçmenlerin can güvenliği büyük ölçüde tehlikede. 17 yaşındaki Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga’nin Karabük’te ve daha dokuz yaşında olan Gina Mercimek’in Kilis’te katledilmesi göçmen karşıtı şiddetin dehşet veren yüzünü hepimize yeniden gösterdi. 6 Şubat Depremlerinin hemen ardından başlayan mülteci karşıtı nefret ve şiddet de hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor. Buna ek olarak Türkiye’deki göçmenler hayatlarını sürdürürken barınma, sağlık, istihdam alanlarında sürekli ayrımcılığa uğruyor, sosyal ve kültürel haklarından mahrum bırakılıyor. Göçmenlerin hayatlarını zorlaştıran bu durumun artık değişmesi gerek.
LGBTİ+’lar için büyük şehirlere göç bazen özgürlüğümüzü ve kendimiz olmayı elde etmek için, bazen de hayallerimizi gerçekleştirmek için en önemli adımlardan biri. Göçmenlere gösterilen ayrımcılığı ve şiddeti LGBTİ+’lar olarak çok iyi tanıyoruz. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın “Antep, Maraş, Hatay ve Malatya Merkezli Depremler Sonrasında 6 – 27 Şubat 2023 Tarihleri Arasında Yaşanan İnsan Hakları İhlalleri Raporu”nda açıkladığı gibi depremlerden sonra göçmenler ve LGBTİ+’lar en çok ayrımcılığa uğrayan gruplardan ikisi oldu. Bu nedenle biz de Velvele olarak hak ihlallerinin, ayrımcılığın ve şiddetin önüne geçebilmek için en iyi bildiğimiz şeyi yapmaya karar verdik. Önümüzdeki iki ay boyunca Velvele’de göç dosyasını açıyor ve Türkiye medyasında eksik olan soruları sormaya amaçlıyoruz: Binbir sebepten dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalan ya da Türkiye’ye yeni bir hayat kurmaya gelen göçmenlerle birlikte yaşamı nasıl kurarız? Göç deneyimi hayatlarımızı nasıl etkiliyor ve bizler Türkiye’de veya başka yerde yaşayan göçmenler olarak hayatta kalmayı, dayanışmayı ve birlikte daha güzel bir şekilde yaşamayı nasıl becerebiliriz?
Bunlara ek olarak göç, Türkiye’deki LGBTİ+ topluluğunun iç tartışmalarında sürekli karşımıza çıkan bir unsur. Baskı altındaki kimi LGBTİ+’lar aldıkları tehditler ve/veya yaşadıkları şiddet nedeniyle yurtdışında yaşamaya mecbur bırakılıyorlar. Bu gerçekliğe rağmen ülkeden göçmek zorunda kalmış ya da kendine yeni bir hayat kurmuş LGBTİ+’ların Türkiye’deki hak mücadelesinin ne denli bir parçası olduğu, Türkiye’de yaşananlara dair ne ölçüde söz söylediğine ilişkin hararetli, zaman zaman da heves kırıcı tartışmalar var. Dosyamızda, bunun hem dünya tarihinde hem de Türkiye özelinde neden böyle olamayacağını, diasporada yaşayan Türkiyeli LGBTİ+’ların hayatlarını okumak isteyen herkese anlatmak istiyoruz.
***
Velvele olarak, “Göçü Konuşmak” dosyamız kapsamında LGBTİ+’ların hem Türkiye hem de yurtdışındaki göçmenlik deneyimlerini sayfalarımıza taşıyacağız. Amacımız hem Türkiye’de yaşamayı seçen veya yaşamak zorunda kalan LGBTİ+’ların hem de Türkiye’den gitmek zorunda kalanlarımızın hikayelerini sizlerle buluşturmak. Türkçe yayın yapan platformlarda ama özellikle de LGBTİ+ topluluğunun içerisinde göçmenliğe dair daha fazla konuşmamız gerekiyor. Çünkü konuşmadıklarımız yeni önyargıları ve çatışmayı doğuruyor. Biz de bu tartışmaları daha geniş bir alana yaymayı ve görünür kılmayı arzuluyor; ırkçılığa karşı bir arada yaşamı savunanların seslerini ve hikayelerini bir araya getirmeyi amaçlıyoruz.
Eleştirileriniz, katkılarınız ve önerileriniz için email adresimizi (iletisim@velvele.net) kullanabilir ve ya Twitter ya da Instagram‘dan bize ulaşabilirsiniz.
Velvele Yazı İşleri

Sponsored by the Rosa Luxemburg Stiftung with funds of the Federal Ministry for Economic Cooperation and Development of the Federal Republic of Germany. The content of the publication is the sole responsibility of Velvele and does not necessarily reflect the position of RLS”.