Velvele’de son iki ayda yayımladığımız röportaj, fikir yazısı ve raporlarla, Türkiye’nin geleceğinin şekilleneceği 14 Mayıs seçimlerinin LGBTİ+’ların yaşamları üzerindeki hayati önemini seçim dosyamızda ile ön plana çıkarmaya çalıştık. Herkes gibi seçimle yattık, seçimle kalktık. Oysa beni Velvele’deki yazılarımdan ve Sezgin İnceel’le hazırlayıp sunduğum Yine Yeni Yeniden 90’lar podcast’inden tanıyanların bildiği gibi yatıp kalkacağım alan tercihimi genelde popüler kültürden yana kullanırım. Seçimlerin nabzını tutup, hak savunuculuğu yapan birçok örgüt ve yayıncının gece gündüz demeden verdiği mücadeleye dikkat çekerken, siyasetin boğuculuğunun popüler kültüre yansımalarını es geçiyordum ki arkadaşım İbrahim Akın Gürses beni uyandırdı. Geçenlerde muhabbet ederken bana “Melike Şahin’in son şarkısı ‘Pençe’ seçim şarkısı gibi” dedi ve ufak bir aydınlanmanın ardından “Hiç öyle düşünmemiştim, aslında başka şarkılar da var” diyerek bu yazının başına oturdum.
Bu seçimle özdeşleşen şarkılar oldu. Ancak çok değerli olsalar da Yeşil Sol Parti Gençlik Meclisi’nin hazırladığı “Hatin Em”, Kadın Meclisi’nin yayınladığı “Dîsa Jin, Dîsa Jiyan”, Kılıçdaroğlu ekibinin Levent Yüksel’in klasikleşmiş şarkısı Tuana’dan uyarladığı “Sana Söz” veya TİP’in Sezen Aksu’dan aldığı “Karşıyım” şarkısını incelemeyeceğim. Zira bu yazının konusu, iktidara isyanını bazen açıkça ilan eden, bazen de metaforlar ya da betimlemelerle sözlerinin arasına sıkıştıran bir başka seçim şarkıların. Bu Pazar seçimde oy vermeye giderken; mührü, bizi güzel yarınlara taşıyacak adaylara masayı kırarcasına basarken ve umuyorum ki demokratik yollarla seçtiğimiz bu isimler mazbatalarını teslim aldıktan sonra yapacağımız kutlamalarda dilimizden düşmeyecek o şarkılar ve benim çıkardığım derin manalar aşağıda…
Mabel Matiz (ft. Hello Psychaleppo) – Uçkun
Canımız Mabel Matiz, Halep kökenli müzisyen Hello Psychaleppo ile “Uçkun”u LGBTİ+’ların seçim marşı olsun diye mi yaptı, bilmiyorum. Ancak son yıllarda içinde bulunduğumuz zorlukları ve buna rağmen koruduğumuz umudu daha güzel anlatan bir şarkı henüz yapılmadı. Mabel Matiz geçen Temmuz ayında yayınladığı “Karakol” nedeniyle iktidar yanlısı trollerin ve medyanın hedefi haline gelmiş, şarkının klibi RTÜK sansürüne takılmıştı. Buna rağmen geri adım atmayan Mabel Matiz “Fan” ile el yükseltti. Geçen hafta yayımladığı Uçkun‘da sanatçı kimliği ve cesareti nedeniyle yaşadığı zorluklara da değiniyor ancak bence şarkının en can alıcı yeri, içimiz şişmesine rağmen yeşerttiğimiz ümitlerimizi seslendirdiği şu kısım:
”Adalet olmuş ademin elinde silah
Ne yerimiz kaldı anlatacak ne külah
Tanrım hayırla göndersin bize bi felah
Vatanım! bi’ gün yüzü gör! İçim şişti ha!
“Kuru soğan ekmek arası zaruri
Bize bi’ barış gerek hem de umumi
Ne olursan ol demiş ya hani Rûmi
Ötesi yalan olur insanlık istifa!“
Ahmed Arif şiiriyle başlayan ve özellikle 90’larda Kürtlere yönelik çok fazla şiddet olayına sahne olmuş şehirlerden biri olan Mardin’de çekilen klipte Mabel Matiz’in bahsettiği umumi barış talebimizi unutmadan seçim sonrasında da mücadeleye devam edeceğiz. Uçkun’u 15 Mayıs’ta başlayacağını umduğumuz yeni hayatımızda da bol bol dinleriz diye düşünüyorum.
Can Bonomo – Beni Sal
Eski Türkiye’nin hoş hatıralarından Eurovision Şarkı Yarışması’na son kez katıldığımız 2012 senesinde ülkemizi temsil eden Can Bonomo, Nisan ayı sonunda “Beni Sal”ı yayımladı. 2012’de Avrupa yedincisi olduğumuz “Love Me Back”te sanatçı, aşık olduğu insana ilişkileri başlarsa ne güzel şeyler yapacaklarını anlatıyordu. Beni Sal ise romantizmden uzak ve toplumsal bir ilişkinin artık tükenmişliğine işaret ediyor. Bonomo’nun yeni şarkısı 21 yıllık AKP iktidarından bunalan bir toplumun artık bu ilişkiyi neden bitirmek istediğini sakin sakin anlatıyor.
“Sen gibilere güven olmaz
Sen gibilere güven olmaz
Dengini bul beni sal da
Ben de bi’ rahat edeyim
“Gökte uçan kuş bile üzüldü halime, üzüldü halime
Düştüm her gün derdime zor geldim kendime
“Böyle şehadet olmaz böyle şehadet olmaz
Allah’ından bul da ben de bi’ rahat edeyim“
Şarkının diğer kısımlarında güvensizlik, fikirsizlik, cehalet ve adaletsizlik temaları ön plana çıkmış. Şarkıya 21 yılın sanatsal bir özeti desek yerinde. Umarım seçim sonrası kendimizi yeniden “beni sal” derken bulmayız ve Can Bonomo’nun şarkısı 15 Mayıs’taki ruh halimize dair değil de, Yeni Türkiye’nin son günlerine dair bir şarkı ve hatıra olarak kalır.
Melike Şahin – Pençe
Pop müzik hakkında yazı yazarım da Diva Bebemizden bahsetmez miyim?
Yazının başında dediğim gibi, İbrahim olmasa “Pençe“nin ve diğer şarkıların bir başka seçim şarkıları olarak okunabileceğini akıl edemeyecektim. Ancak akıllı arkadaşlar edindim, hepsi bana güzel yazı fikirleri verdiler. Pençe‘yi çıktığı ilk günden beri çok aşina olmadığım, tüketici bir aşkın hikayesi olarak dinliyordum. Fakat sonra gördüm ki şarkı, Beni Sal‘daki gibi, toplum ve onu idare eden/yöneten kesim arasında tükenen bir ilişkiyi de anlatıyor olabilir. Sıkı bir Diva Bebe fanı olarak gittiğim konserlerde Melike Şahin’in şarkıyı geçen Kasım gibi kaydettiğini söylediğini hatırlıyorum. Hatta izlediğim son performansı olan 10 Mart Volkswagen Arena konserinde seçimlere dair kimi harika mesajlar verse de Pençe‘nin toplumsal tükenmişliğimize dair olması hakkında bir şey söylememişti. Ancak sanatın anlamının yaratılmasında izleyiciye üreticiden daha çok pay biçmenin bazen demokratik, bazen de özgürleştirici bir yanı olduğunu hep savunurum. Bu nedenle Pençe’yi de, özellikle aşağıdaki sözleri nedeniyle bir başka seçim şarkısı olarak ilan ediyorum!
“Ah açılınca perde solumdan
Hatırladım kendimi
Her tarafımda zehirli oklar
Atarken üşenmedin
“Bak düştü davam
Şükür sonunda
Yol benim
Yollar benim“
Melike Şahin yola sol şeritten devam ederken ekliyor:
“Ah yakışıyor mu kaptan?
Bu fiyakalı laflar
Kaygılarımız apayrı
Kendi dümenine katlan“
Pençe yönünü şaşırmış bir kaptanı kendi yoluna uğurlamanın şarkısı. 14 Mayıs’ta bizleri yok sayanları, dışlayanları, hor görenleri, hedef gösterenleri kendi yollarına uğurlarken Pençe‘yi hep bir ağızdan söylüyor muyuz?

Sponsored by the Rosa Luxemburg Stiftung with funds of the Federal Ministry for Economic Cooperation and Development of the Federal Republic of Germany. The content of the publication is the sole responsibility of Velvele and does not necessarily reflect the position of RLS”.