Üniversiteli LGBTİ+’lar uzaktan eğitime rağmen bir arada

14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerine ilişkin hazırladığımız “LGBTİ+’ların Seçimi” başlıklı dosyamızda sıra üniversite kulüplerinde. Hazan Özturan, Galatasaray Üniversitesi Lion Kuir’den Sude, İstanbul Üniversitesi Eşitlik Topluluğu’ndan N., Muğla Queer’den Şilan ve Koç KUir’den B. ile üniversitede lubunya olarak örgütlenmeyi ve seçim sürecini konuştu. 

Dahil olduğunuz topluluk nasıl kuruldu, üniversitenizdeki faaliyetlerinizi nasıl sürdürüyorsunuz biraz bahsedebilir misiniz?

Sude – Lion Kuir:
GSÜ Lion Kuir, Gezi Parkı eylemlerinin sonrasında, 2014 yılında kuruldu ve resmi olarak ilk kurulan devlet üniversitesi LGBTİ+ kulübü oldu. En temel amacımız, üniversitedeki herhangi bir lubunyaya, onun için güvenli alan olduğunu hatırlatmak. Bunun için hem kurum içi hem de dışarıya açık etkinlikler yapmaya çalışıyoruz. Sadece bir araya gelmenin bile değerli olmasi üzerinden bir ağ örmeye çalışıyoruz. 

N. – İstanbul Üniversitesi Eşitlik Topluluğu: İstanbul Üniversitesi Eşitlik Topluluğu 2019’da Hukuk Fakültesi içinde kuruldu. Yıllar geçtikçe ve ismimiz duyuldukça, topluluk tüm okulu kapsar bir hale geldi. Kuruluşumuzdan bu yana hiç resmi bir topluluk ya da kulüp olma girişiminde bulunmadık. Elimizden alınan ya da hiç verilmeyen bir sürü hakkımız varken; istediğimiz şeyi kendi istediğimiz zamanda, hesap vermeden yapma özgürlüğümüz bunlardan olmasın istedik.

Şilan – Muğla Queer: Muğla Queer, Mayıs 2022’de kurulan bir öğrenci topluluğu. Hepimizin Muğla’da queer bir topluluk veya örgütlenme aramış olduğunu ancak bulamadığını öğrendik ve konuştukça buna ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu fark ederek bir araya geldik. Okuldaki (Muğla Sıtkı Kocaman Üniversitesi) resmi topluluklarla ortak etkinlikler düzenleyerek kampüs içinde faaliyetlerde yer alabiliyoruz. Diğer etkinliklerimizi de kampüs dışında güvenli olabilecek alanlarda gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

B. – KUir: Dürüst olmak gerekirse, birtakım ipuçlarına sahip olsak da bu konuda net bir bilgimiz yok. Bu yıl kulüp içerisinde bir arşiv çalışmasına giriştik ve bu sayede 2011-2012 eğitim-öğretim yılında kurulduğumuzu, 2013 İstanbul Onur Yürüyüşü’nde logomuzun bulunduğu kendi dövizlerimizle yürüdüğümüzü öğrendik.

LGBTİ+’ların karşılaştığı zorlukları dinleyip çözüm üretmeye; kampüs içi ve dışında homofobiye, transfobiye, bi+fobiye ve cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı birçok ayrımcılık biçimine karşı farkındalık yaratmaya ve dayanışma ağı örmeye çalışıyoruz. Yıl içerisinde ‘Tea Talk’ dediğimiz, deneyim aktarımları içeren konuşma çemberleri düzenliyoruz. LGBTİ+ aktivizmine emek veren konuşmacıları kampüste ağırlayıp, seminer ve workshoplar düzenleyip, bahar döneminde kampüste görünürlük amacıyla bir festival organize ediyoruz. 

Önce pandemi dönemi, ardından deprem sonrası uzaktan eğitime dönüş derken kampüse erişimin sürekli kısıtlandığı, barınma sorununun gitgide büyüdüğü bir dönemde üniversitede örgütlü LGBTİ+’lar olmak nasıl bir deneyim? Dahil olduğunuz topluluk örgütlülüğün sürekliliğini sürdürebilmek için bu dönem nasıl stratejiler üretti? 

Sude: Pandemide uzaktan online eğitim süreciyle birlikte birçok LGBTİ+ öğrenci, aile evlerine dönmek zorunda kaldı. Bu süreçte ailesine açılmamış, ailesinden saklı olan birçok LGBTİ+, uzunca bir süre boyunca kendini gizlemek zorunda kaldı; psikolojik, sosyal ve hatta fiziksel şiddete uğradı. 

Hepimiz bir bilinmezlik içinde evlerin içine kapalı bir haldeydik. Birçoğumuz üniversite hayatının yarısını online geçirdi, bazı arkadaşlarımız kampüse ilk defa 2. sınıftayken geldi. Örgütlenme alanımız olan üniversite erişilebilir olmayınca, herkes gibi biz de çeşitli alternatif yollar üretmeye çalıştık. Depremle birlikte birçok arkadaşımız ailelerinin evlerine dönmek zorunda kaldı. Yine aynı şekilde onların yanında olabilmek, bu fiziksel uzaklığın bizim için oluşturabileceği yalnızlık hissini azaltmak için sürekli iletişimde olmaya çalışıyoruz.

N.: Pandemi döneminde uzaktan eğitim adı altında aile evlerinde kıstırılma ve belki de gizlenme durumuyla ağır cebelleştiğimiz o korkunç dönemde örgütlülüğü istediğimiz kadar yaşatamadık. Deprem sonrası var olmak çok zorlaştı, okul ‘tadilat var’ gibi söylemlerle kampüsü öğrenciye kapattı. Bu süreçte topluluk dinamiklerinden ziyade okuldaki diğer kulüp ve topluluklarla taleplerimizi (yüz yüze eğitime dönülmesi, barınma hakkımızın geri verilmesi vb.) konuşup gerekli yerlere iletmek çatısı altında örgütlülük yürüttük. 

Şilan: Pandemide topluluk henüz yoktu, deprem sonrası ise topluluğumuzun kalabalık olmaması ve çoğumuzun aile evinde olması aktiflik açısından olumsuz bir etki yarattı. Çoğu lubunya gibi bizim için de kampüsler hem görünür olmak hem örgütlenmek için çok önemli bir noktada duruyor. Bundan uzak kalmak bireysel ve örgütsel olarak çok zorlanmamıza sebep oldu.

B.: Kampüsteki görünürlüğümüzün ve faaliyetlerimizin en aktif olduğu dönemin pandemi sonrası kampüse döndüğümüz dönem olduğunu söyleyebilirim. Birçoğumuz için kampüsler, aile evlerimizden ziyade, daha özgür olduğumuz ve kimliklerimizi daha rahat yaşadığımız yerler. Geçen yıl, çok uzun bir sürece yayılan emeklerimizin sonucunda kampüste cinsiyetsiz ve kapsayıcı tuvaletlerin açılması konusunda üniversite yönetimini ikna edebildik. Bu cinsiyetsiz tuvaletlerin sayısı bugün dokuz oldu. 

Deprem sonrası dönemde hepimizin tutmakta olduğu yastan dolayı etkinliklerimizin odağını biraz daha önümüzdeki seçimlere doğrulttuk. Tea Talk’lara devam ediyoruz, lubunyaların seçimdeki yerini ve lubunyalar olarak seçimden beklentilerimizi konuşuyoruz.

Seçim dönemi YSK’nın açıkladığı propaganda yasakları arasında “Fakültelerin, öğrenci yurtlarının, teknik ve idari birimlerinin bulunduğu etrafı kapalı ve giriş çıkışların kontrollü yapıldığı üniversitelerin kampüslerindeki tüm açık ve kapalı alanların öğrenciler ve personel tarafından ortak alan olarak tamamen kamu hizmeti için kullanıldığı dikkate alınarak, buralarda seçim propagandası ve seçim toplantısı yapılamayacak.” ifadesi yer alıyor. Bu yasak, depremden sonra uzaktan eğitime dönülmesi ile beraber düşünülünce üniversite oluşumları ve üniversitelerdeki LGBTİ+’lar için ne anlama geliyor?

Sude: Deprem yaşandıktan sonraki süreç yakından incelendiğinde, o hafta içinde ilk yapılan şeylerden biri üniversitelerin ikinci bir duyuruya kadar süresiz kapatılması oldu. Sonrasında ise üniversiteler online olarak devam ettirildi ve öğrenciler KYK yurtlarından çıkarıldı. Eğitim ilk başta feda edilen şey oldu. 

Kendi kulübümüz ve diğer üniversite topluluklarıyla birlikte verdiğimiz ilk tepkilerden biriydi verilen bu karara karşı çıkmak. Üniversitelerin bu şekilde kapanmasının altında yatan nedenin, deprem sonrası toplumda oluşan ve oluşabilecek öfkenin kontrol altına alınmak istenmesi olduğunu da görebiliyoruz. Sesimizi mümkün olduğunca kısmak, bizi kısıtlamak istiyorlar, çünkü bizce onlar da üniversitelerin en önemli örgütlenme yerlerinden biri olduğunun, öğrencilerin ve daha da önemlisi LGBTİ+ öğrencilerin hak aramaktan, hesap sormaktan asla vazgeçmeyeceklerinin farkındalar.

N.: Birçoğumuz üniversitelerdeki eğitimin yüz yüze olarak devam etmemesinin sebebinin gençlerin örgütlenmesinden duyulan korku olduğunu biliyoruz.. Özellikle, İstanbul Üniversitesi gibi aktif olarak siyasetle iç içe olan okullar büyük bir korku yarattığı için bizleri uzaklara atıp kendilerini rahatlatmak gibi çaresiz bir gayeleri var. Biz yıllardır asla yılmadan var olma mücadelesi vermiş lubunyalar olarak tabii ki susmayacağız.

B.: Üniversiteler ve kampüsler, lubunyaların çok daha özgür olduğu, düşüncelerini daha kolay dile getirdiği, kamusal hayatta kendine daha çok yer bulabildiği ve dayanışabildiği yerler. Bizim okulun yurtları KYK yurtları olmadığından, öğrenciler olarak yurtları boşaltıp evimize dönmemiz gerekmedi. Bu yüzden biz etkinliklerimize devam edebiliyoruz. Seçim odaklı etkinliklerimizde, lubunyalar olarak seçimden ne beklediğimizi, seçim sonrası hayatımızın ne anlamda değişmesini umduğumuzu konuşuyoruz, deneyimlerimizi paylaşıyoruz, seçim atmosferini analiz ediyoruz.

Üniversitelerde LGBTİ+’ların örgütlü olması neden önemli? Lubunyalarla beraber örgütlenmek sizlere neler öğretti? Kendi üniversitenizde veya diğer okullarda yaşanan siyasi gündemlerden neler öğrendiniz ve seçim sürecinde buralardan alınacak dersler var mı? 

Sude: Üniversite rektörlerinin dışarıdan atanması birçok üniversite için yeni olmasa da, Boğaziçi dayanışmasıyla birlikte sanırım hepimiz son noktaya geldik ve sesimizin daha gür çıkmasını istedik. Lubunyalar bu dayanışmanın en başat aktörleri oldular. Başından sonuna kadar biz de kendi üniversitemizde hem bu atamalara karşı hem de aynı dönemde kendi okulumuzdaki Fransa’dan gelen hocalarımıza karşı yapılanlar çerçevesinde örgütlendik ve sesimizi çıkardık.

Deprem sonrası üniversitelerin online olmaması gerektiğini savunurken aslında en temel argümanlarımızdan biri tüm yaraların kişisel ve toplumsal dayanışmayla sarılabileceği idi. Örgütlü olarak ses çıkardığımızda LGBTİ+’lar durdurulamaz gibi hissediyoruz ve bu, çok uzun zamandır hissetmediğimiz bir güven veriyor bize. Partilerin hepsinin bizce bundan çıkarmaları gereken birçok ders var ama en önemlilerinden biri, LGBTİ+’ların seslerinin ve görünürlüklerinin olmadığı bir siyasetin tabanda karşılık bulamayacağı olmalı.

N.: Yıllardır yürütülen LGBTİ+ örgütlenmesi bizlere öğretti ki ancak birlikte ve örgütlü olduğumuz zaman haklarımız için mücadele edebiliyoruz. Okulumuzda ve diğer okullardaki siyasi gündemi takip ettiğim kadarıyla LGBTİ+’ların yalnız bırakılmaya çalışıldığını biliyorum. Örgütlü olduğum bu dört yılda öğrendiğim en büyük şey korkmamak oldu. Mücadele verebilen lubunyalardan biri olabildiğim için çok mutluyum. Bu kötü akışı biz değiştireceğiz. 

Şilan: Üniversiteler ve kampüsler çoğu lubunya için görünür olabilmek, sosyalleşebilmek ve örgütlenebilmek için fırsat yaratan bir alan. Örgütlenme ve dayanışmanın alanını büyütmek, insanlara ulaşmak, kampüsteki bu fobiyle başa çıkmada kuvvet veriyor. Diğer üniversitelerdeki LGBTİ+ örgütlenmelerinden deneyim aktarımı yoluyla çok şey öğrendik. Her bölgenin ihtiyaçlarının ve lubunyaların yaşadığı zorlukların farklılık gösterdiğini ve topluluk içinde buna göre bir yol izlenmesi gerektiğini fark ettik.

B.: Daha önce bahsettiğim gibi kampüsteki cinsiyetsiz ve kapsayıcı tuvaletlerin yıllardır süren eksikliğinin ancak örgütlülüğümüzle üstesinden geldik. Gündelik hayatlarımızda, metroda, otobüste, kafelerde, barlarda ötekileştiriliyoruz; siyaset sahnelerinde, medyada, hayatın her yerinde hedef gösteriliyoruz. Bu bireysel olsak da oluyor, beraber olsak da. Ama bireysel olarak bunun üstesinden gelemeyiz, dayanışabilmeliyiz. Sadece bu sebeple bile lubunya örgütlenmesi çok önemli.

Peki siz bir topluluk olarak seçim süreci ve sonrasında beklentilerinizi konuşma fırsatı yakaladınız mı? Üniversiteli lubunyaların adaylardan ve partilerden beklentileri neler? LGBTİ+’ların bu seçimde temsil edildiğini düşünüyor musunuz? 

Sude: Hepimiz seçimden sonra LGBTİ+’lar için bu ülkenin demokrasi ve eşitlik ülkesine dönmeyeceğinin farkındayız. Seçim bize karanlıklardan aydınlığa çıkabilmek için yalnızca bir aralık sağlayacak. Seçim sonrasında, ortaya koyacağımız taleplerle ve dayanışmamızla bu aralığı genişletmemiz gerekiyor. Kadın hareketiyle birlikte en büyük hareket cephesine sahip gruplardan biri olsak da, bunun karşılığı siyasette yeterince yer bulmadı, çünkü açık kimlikli bir LGBTİ+ ile hiçbir zaman temsil edilmedik. Partiler, seçim, parlamento; bu kurumların ülke gündemiyle ilgili karar verme yetkisine sahip olduğu bir yerde onların kararlarına uymakla yükümlü olan kişiler olarak temsiliyetimizin olmaması, bizim sorunlarımızın konuşulmaması ve hatta maalesef eşit ve değerli görülmediğimiz bir durumda olmamız kabul edilemez. Onları seçip meclise gönderenler sadece cis-hetero erkekler değil, bizleriz de.

N.: Beklentimiz korkusuzca LGBTİ+’lar diyebilen, yaşadığımız zorlukları meclise götüren, haklarımızın eşitlenmesi için mücadele verecek, geçmiş yıllarda yaşanan şiddetler için özür dileyecek, yanlışlıkları söylemekten çekinmeyecek siyasilerin var olması. LGBTİ+’ların bu seçimde temsil edildiğini düşünemiyorum ne yazık ki. Önceki seçime kıyasen daha büyük bir çaba olduğunu görüyorum bu temsiliyet adına. Ama yeterli değil. 

Şilan LGBTİ+’lar ne yazık ki görmezden geliniyor halen. Birkaç milletvekili dışında kimsenin gündeminde var olamıyoruz. 

B.: LGBTİ+ların bu seçimde önceki seçimlere kıyaysa çok daha temsil edildiğini düşünüyoruz. Aynı zamanda bu temsiliyetin ne kadar gerçekçi ve içten olduğunu bilmiyoruz. Yalnızca oy toplamak için verilen vaatlere değil, uzun süreli ve LGBTİ+ kapsayıcı politikalara odaklanmak gerekiyor.

Uzun vadede beklediğimiz çok şey var: iktidar tarafından hedef gösterilmediğimiz, can güvenliğimizin tehlikeye atılmadığı bir ülke, gece mini etek giyerek korkmadan gezdiğimiz bir İstiklal, kampüslerde ve İstiklal’de rahatça gerçekleştirdiğimiz, kalabalık Onur Yürüyüşleri… Kısa vadede ise lubunyalar olarak adaylardan ve partilerden bizim haklarımızı diğer yurttaşlar gibi güvence altına almalarını kendilerine hedef edinmelerini bekliyoruz. Tabii bunu oyumuzu kazanmak için tokenizme başvurmadan yapmalarını istiyoruz. Trans cinayetleri ve intiharlarını gündeme getirmelerini, harekete geçmelerini istiyoruz. LGBTİ+lar olarak hayatın her alanında olduğu gibi barınma ve istihdamda da en çok zorluk yaşayanlardanız. Bu alanda politikaların hayata geçmesini istiyoruz. Ve tabii olmazsa olmaz, valiliklerin her etkinliğimize getirdiği yasakların kalkmasını ve özgürce yaşayabilmek için İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe konmasını istiyoruz. 

Sponsored by the Rosa Luxemburg Stiftung with funds of the Federal Ministry for Economic Cooperation and Development of the Federal Republic of Germany. The content of the publication is the sole responsibility of Velvele and does not necessarily reflect the position of RLS”.

Author

  • Hazan Özturan

    Biseksüel, feminist ve otistik aktivist. Merhaba! Spektrum ve Özgür Eller Otizm İnisiyatifi'nin kurucularından biri. Aynı zamanda editör, yazar ve sinema eleştirmeni. Galatasaray Üniversitesi ve Paris Cité Üniversitesi mezunu. İstanbul'da yaşıyor.