Esmeray’ı LGBTİ+ ve feminist çevrelerdeki herkes bir şekilde tanır. Senelerce kendi hikayesinden uyarladığı “Cadının Bohçası” ve ardından “Kestirmeden Hikayeler” oyunları ile sahnelerde buluştu birçoğumuzla. Kendisi feminist, LGBTİ+ hakları aktivisti ve oyuncu. 9 Nisan’da Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) İstanbul 2. Bölge 3. sıradan milletvekili adayı olarak duyurulan Esmeray’la buluştuk ve LGBTİ+’ların politik mücadelesi, partilerin LGBTİ+’lara dair gündemleri ve seçim vaatleri üzerine konuştuk. Esmeray’ın artık bir nevi maskotu sayılabilecek köpeği Şeker, danışmanı Gizem ve TİP’in İstanbul 2. Bölge’den milletvekili adayı Talya Aydın da bizimleydi.
2014 yerel seçiminde İstanbul’da yedi LGBTİ+ arkadaşımızın (Çelik Özdemir, Sedef Çakmak, Boysan Yakar, Asya Elmas, Ebru Kırancı, Niler Albayrak ve Şevval Kılıç) CHP ve HDP’den meclis üyeliği için mücadele etmesinin önünü açan, şimdi bu görünürlük üzerine konuşabilmemizi sağlayan ilk olaylardan biri, 1997’de trans hakları aktivisti Demet Demir’in ÖDP’den aday olmasıydı. 2014 seçimi sonrasında maalesef sadece bir kişi (Sedef Çakmak) Belediye Meclis üyesi oldu. Sıcak bir bahar günü Taksim’de buluştuğum Esmeray, adaylığının en önemli kısmının “LGBTİ+’ların politik arenadaki görünürlüğü” olduğunu söyleyerek başladı sözlerine. Daha önce farklı feminist (Amargi), LGBTİ+ (Lambdaistanbul) ile muhalefet örgütlerinde (ÖDP, HDP) yer aldığını ve politika yaptığını bildiğimiz Esmeray, önce TİP ile ilgili onu “cezbeden kısımları” anlattı:
“Parti ilk görüşmelerde şunu bana hissettirdi, daha önceki siyasi deneyimlerime kıyasla: “Birlikte yapalım.” Bunu daha önce hissettirmemişlerdi bana. Daha destekçi pozisyonundaydım diğer örgütlerde, bir soru sorulduğunda ‘Onlar bizim rengimiz’ gibi cevaplar veriliyordu. TİP’te öyle yaklaşmadılar bana, bir kanal açtılar.”
Esmeray, LGBTİ+’ların, ama özellikle transların TİP’te görece yeni yeni yer almaya başladığını de belirtti ve ekledi:
“Parti daha çok LGBTİ+’ların görünürlüğü temelinde çalışıyor ve hedefi seçime olabildiğince LGBTİ+ görünürlüğü ile katılım sağlamak. Ayrıca seçilebileceğim bir yerde aday gösterildim, bu gerçekten çok önemli bir şey.”
TİP’in seçim beyannamesi, “Türkiye’de LGBTİ+’ların yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, konut dokunulmazlığı, düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme ve barışçıl toplanma hakları”nın güvence altına alınması için çeşitli planlar içeriyor.
LGBTİ+’ların gündemini meşgul eden önemli meselelerden biri olan nefret suçu yasasının uygulanması için TİP’in neler yapmayı düşündüğünü sordum:
“Nefret suçu yasasının kabul ettirilebilmesi için parlamenter sisteme geri dönmemiz lazım. Bunun için de AKP seçilmemeli ya da muhalefette kalmalı. Yani aslında Anayasa’da var (Anayasa 10. Madde ve TCK 122. Madde) ama yasalar LGBTİ+’ları kapsayacak şekilde uygulanmıyor. Kapsayabilmesi için açık bir şekilde LGBTİ+’ların varlığını kabul edilmesi ve 10. Madde’ye eklenmesi gerekiyor. LGBTİ+ olmak bir hakaret değil, bir yaşam biçimdir. Anayasa’daki 10. Madde’de geçmeli LGBTİ+ ibaresi. Parlamentoya girmemiz ve bu konuyla ilgili bizimle hareket edecek vicdanı olan insanlarla birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Burada sadece CHP ile değil, tüm partilerle işbirliği yapmamız, bunun herkesi etkilediğini göstermemiz gerekiyor.”
Fakat LGBTİ+’ların maruz bırakıldığı fiziksel/cinsel şiddet, tehdit, nefret cinayeti bu kapsamda sistematik olarak değerlendirilmek yerine münferit vakalar olarak ele alınıyor.

Esmeray, feminist hareketle tanışınca trans kadınların maruz kaldıkları şiddetin kadına yönelik şiddetin ve patriyarkanın bir parçası olduğuna emin olmuş. Bu yüzden feminizmi LGBTİ+’lara, kadınlara yönelen şiddetin çözümü için merkezde gördüğünü söyledi. Ayrıca Esmeray’ın ana meselelerinden biri, kadınlar için şiddet kadar önemli bir gündem olan görünmezleştirilen emek:
“Benim emek eksenli ekonomiyle derdim var. Emeğin sömürülmesiyle ilgili bir derdim var. Özellikle kadınlara yüklenen ev içi emeği görünür kılmamız lazım. Bu kadınların emekli olabilmesi, maaş alabilmesi için çalışmalıyız.”
Feministlerin ve LGBTİ+’ların gündemini iki yılı aşkın süredir meşgul eden İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar imzalanması için nasıl planları olduğunu merak ediyorum. Esmeray’ın sesi yükseliyor: “Ya o sözleşme tartışılır mı? O sözleşme olmadan olmaz.” CHP’nin içinde olduğu Millet İttifakı’nın da bu sözleşmeye sahip çıkması gerektiğini belirtiyor. CHP ve İttifak sözleşmeden açık açık bahsetmediği için eleştirilmişti. Koalisyonun mutabakat metninde net olarak bahsedilmeyen İstanbul Sözleşmesi’nin “Uluslararası anlaşmalar tekrar imzalanacak, yürürlüğe girecek” maddesi içinde olduğunu umuyoruz.
Esmeray devam ediyor: “CHP’nin içinde feministlere, LGBTİ+’lara yakın olan muhalefetle ortak olup bunu imzalatmaya çalışacağız. Tartışılacak bir şey değil. Sözleşme bizim, onu geri alacağız.”
LGBTİ+’ların, özellikle transların pratikte çözülmesi gereken en hayati iki sorunu istihdam ve barınma. Kaos GL’nin 2022 tarihli “Türkiye’de Özel Sektör Çalışanı ve Kamu Çalışanı LGBTİ+’ların Durumu” raporuna göre, LGBTİ+’ların kimlikleriyle ilgili açık olamaması da bir şiddet ve ayrımcılık biçimi olarak görülmeli.
“Kamu çalışanı LGBTİ+’ların %63’ü işyerlerinde nefret söylemiyle karşılaşıyor.”
Bu araştırmaya katılan her beş katılımcıdan dördü çalışma hayatında ya ayrımcılığa maruz kaldı ya da kimliğini gizlemek zorunda bırakıldı. Kamu çalışanı LGBTİ+’ların sadece yüzde 6,5’i işyerinde açık davranabiliyor. Esmeray istihdam konusuna dair söze şöyle başlıyor:
“İnsanların nasıl yaşamak istediğine dair beyanlarını temel alarak mücadele edeceğiz. LGBTİ+ların istihdam için ve yasal güvence için talepleri dinlenmeli. Seks işçilerinin de talepleri dinlenmeli, bunun için politikalar üreteceğiz, istihdama katılım için acil eylem planları uygulanmasını isteyeceğiz.”
Türkiye’de her ne kadar kanuni olarak seks işçiliği yapmak yasak veya suç olmasa da, bu mesleği yapmanın ön koşulu olan eylemler (sokakta müşteri bekleyen seks işçileriyle ilgili ‘rahatsız etme, emre aykırı davranış, kimlik bildirmeme, gürültü gibi gerekçelerle Kabahatler Kanunu kapsamında para cezası kesilmesi veya fuhuş yapıldığı gerekçesiyle kapatılan, mühürlenen evler…) fiili olarak suç kabul ediliyor. Buna ek olarak, uzun süre seks işçiliği yapan trans kadınlar her anlamda çok baskı gördükleri ve yıprandıkları için mesleklerini icra etmeleri na-trans meslektaşlarına göre çok daha kısa oluyor; emeklilik haklarının olmaması da cabası. Eğer bir şekilde kendi mülklerini alacakları kadar para kazanamamışlarsa, barınma sorunuyla karşı karşıya kalıyorlar. Esmeray bununla ilgili yapılması gerekenleri şöyle özetliyor:
“Seks işçiliğine devam etmeyen veya bırakmak isteyen trans kadınların rahat edeceği sığınma evleri, misafirhaneler olmalı, bunun için özel önlemler alınmalı. Bu insanların yarı zamanlı başka işlerde istihdam edilmesini sağlamak da çok önemli. Sabahtan öğlen 3’e kadar çalışabilir örneğin. Bunun yollarını açmak gerekiyor. Avrupa’da da buna benzer örnekler var.”
Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD), 14 Mayıs seçimlerine yönelik ihazırladığı “LGBTİ+ Hakları Sözleşmesi”ni çoğunluğu Yeşil Sol, TİP ve İDP’den milletvekili adaylarına imzalattı. Bu, bize muhalefeti örgütlemeye çalışan partilerin LGBTİ+ özneler ve örgütlenmelerle dirsek temasını önemsediğini gösteriyor. Esmeray bu temasın ve dayanışmanın uzun vadede de sürmesi gerektiğini belirtiyor.
“Özellikle Ankara’da gittiğim derneklerin hepsinden destek aldım. Sadece orada kalmamalı tabii, sokağın sesini Meclis’e götürmeliyiz. Çünkü bu sorunları yaşayan insanlar orada. Derneklere bile ulaşmaları çok zor oluyor bu insanların. Bu talepleri Meclis’e götürmek istiyorum.”
LGBTİ+ dernekler ve aktivistler belirli dönemlerde hak savunuculuğu alanında kriminalize ve izole edilmeye çalışılırken, LGBTİ+ hak savunuculuğuna duyulan ihtiyaç da günden güne artıyor. Osman Kavala’nın Gezi Davası kapsamında tutuklanması ve Açık Toplum gibi fonların dava iddianamesinde adının geçirilerek “devleti bölecek çalışmaları finanse etmekle” itham edilmesi, Türkiye’de sivil toplumu iktidarı destekleyen medyanın hedefi haline getirdi. Özellikle Temmuz 2019’dan beri, sivil toplum kurumlarının gündemini en çok meşgul eden konu fonlar ve bu fonlar üzerinden hedef gösterilmeleri oldu. Bu süreçten fon ararken en çok etkilenen gruplardan olan LGBTİ+ dernekleri, Temmuz 2019’dan beri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve iktidara yakın medya odakları tarafından ‘Batı kaynaklı fonlarla ülkenin aile yapısına zarar vermekle ve ahlaksızlık yaymakla’ suçlandı. Kaos GL, SPoD gibi pek çok LGBTİ+ derneği,
barolar ve insan hakları örgütü bu duruma tepki gösteren açıklamalar yaptı. İstanbul Sözleşmesi’nin ve LGBTİ+’ların Türk aile yapısını tehdit ettiğine inanan Türkiye Aile Meclisi adlı oluşum bu süreçte Soylu’ya, “LGBTİ+ derneklerin terör kapsamına alınması gerektiği” yönündeki tekliflerini yazılı olarak iletti. Esmeray’a bu süreçle ilgili düşüncelerini ve hak savunucularının korunması için neler yapabileceklerini sordum:
“Öyle bir hükümetle karşı karşıyayız ki kendilerinden olmayan herkesi düşmanlaştırıyorlar, aynı kategoriye koyuyorlar. Birileri ‘FETÖ’cü’, birileri ‘PKK uzantısı’ oluyor. E, LGBTİ+’lar için ne diyecek? ‘Avrupa uzantısı, oralardan fon alıyor,’ diyecek.
“Partinin bu konuda atılımı şu olacak: derneklerin güvenliğini sağlamak için politikalar üreteceğiz. Yasal süreçlerini takip edeceğiz. Gerekirse orada derneklere siper olacağız fiziksel olarak, burası bizimdir diyeceğiz.”
Esmeray, aslında LGBTİ+ dernekleri için gereken kaynak ihtiyacının yerel kaynaklarla çözülmemesi için de hiçbir gerekçe olmadığını düşünüyor:
“Örneğin Kültür Bakanlığı veya ilgili bakanlıklardan da LGBTİ+’lara kaynak çıkarılabilir, bunun yolu açılabilir. Madem dernekler açıldı, bu devlet de buna onay verdi, kaynak aktarmak da sorumluluğu olmalı. Bunları pratiğe dökmek için elimizden geleni yapacağız.”

Herkesin merak ettiği, akıllardaki en önemli soruya geçiyorum sonra: İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü ve etkinlikleri ne olacak? Esmeray gülerek cevap veriyor:
“Seçim iyi giderse yürüyeceğiz tabii ama resmi olarak başvuru yapılırsa eylem yeri olarak Yenikapı gösterilecek. Oraya gitmek de hareket olarak isteyeceğimiz bir şey değil. Bizim yerimiz İstiklal Caddesi, Taksim! Ya da belki açıklamayı orada yapıp akşam turlamaya Taksim’e geliriz. Neden olmasın?”
Seçim gündemi dolayısıyla düzenlenmesi bir süre askıya alınan ve “Başörtüsüne Anayasal Güvence ve Ailenin Korunması”nı hedefleyen 41. Madde’de yapılması planlanan değişiklikten ve bunun LGBTİ+ harekete olası etkilerinden bahsediyoruz. Bu maddeye “Evlilik birliği, ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” hükmünün eklenmesi planlanıyordu. Pek çok feminist ve LGBTİ+ örgütlenme bu düzenlemenin LGBTİ+ ilişkileri kriminalize etmek ve hedef göstermek için kullanılabileceği yönünde endişesini dile getirmişti. Esmeray bu konuyla ilgili şunları söylüyor:
“Zaten çekirdek aile ve heteroseksizm bu sistemi var eden en önemli aygıtların başında geliyor. Tabii ki onları güçlendirmek isteyecekler. AKP’nin sarıldığı en önemli şeylerden biri aile. Parlamento daha demokratik bir şekilde kurulursa bu yasa tasarısının bir hükmü kalmayacak.”
Esmeray her zamanki gibi formunda; enerjisi ve performansı yüksek, ağzı laf yapıyor. Onun milletvekili olduğu bir Meclis’in çok sesli ve çok kültürlü bir yer olacağı da muhakkak. Röportajı bitirirken, LGBTİ+’ların baskı dönemlerindeki mücadelesini çok kollu bir ahtapotla mücadeleye benzetiyor:
“Biz ne yapıp edip kendimizi bir yerlerden çıkarıyor, ‘Burdayım!’ diyoruz.”
Sahiden kriminalize edilen LGBTİ+ hareketi, istihdam, barınma gibi temel haklarına erişmekte zorluk çeken LGBTİ+’lar düşünüldüğünde yaşadığımız süreç ahtapottan daha iyi görselleştirilemezdi! LGBTİ+ görünürlüğü 90’ların sonundan beri her seçim döneminde muhalefet partilerinin gitgide daha fazla önemsediği bir mesele haline geldi. Bunun muhtemelen güçlenen, etki alanı büyüyen LGBTİ+ hareketiyle yakından ilgisi var. Fakat artık görünürlükten fazlasına, eğitimde, istihdamda eşit olmaya, şiddetin, hedef göstermelerin odağında olmamaya, yani gerçekten eşit yurttaşlar olarak muamele görmeye ihtiyacımız var. Bunun bu seçimle gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ise hep beraber göreceğiz.
Esmeray’ın seçim çalışmalarını, oyun takvimini ve katılacağı miting ve programları Twitter hesabından takip edebilirsiniz.

Sponsored by the Rosa Luxemburg Stiftung with funds of the Federal Ministry for Economic Cooperation and Development of the Federal Republic of Germany. The content of the publication is the sole responsibility of Velvele and does not necessarily reflect the position of RLS”.
2 Comments
Comments are closed.