“Kaos GL bu iktidardan önce de vardı, sonra da var olacak!”

14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerine ilişkin hazırladığımız “LGBTİ+’ların Seçimi” başlıklı dosyamızda bu kez Kaos GL’yi ağırlıyoruz. 

Velvele editörlerinin sorularını dernek adına Yıldız Tar yanıtladı. 

Derneğinizin seçim süreci için yaptığı hazırlıklar neler? Diğer LGBTİ+ dernekleriyle ve/veya STK’larla ya da siyasi partilerle ortak bir çalışma yürütecek misiniz? Derneğiniz bu konuda halihazırda neler yapıyor anlatabilir misiniz?

Maalesef ki son yıllarda seçim demek, LGBTİ+’lara nefret kampanyaları demek. Haliyle, seçim hazırlığı olarak ilk yaptığımız şey olası nefret kampanyalarına karşı LGBTİ+’ların örgütlü mücadelesini, LGBTİ+ toplumunu ve ittifak zeminlerini güçlendirmek için neler yapabileceğimizi planlamak oluyor. Daha önceki seçim süreçlerinde olduğu gibi bu seçim sürecinde de ilk hazırlığımız bu oldu. Özellikle nefret mitingleriyle “LGBTİ+ dernekleri kapatılsın” bir talep gibi ortaya sürüldüğü ve Anayasa süreci ise LGBTİ+ varoluşunu suçlu olarak göstermek üzereortaya atıldığı için seçim sürecinde iktidarın iki eksenden saldırmaya devam edeceğini öngörmek güç değil.

Bunların ilki, LGBTİ+’ların örgütlü mücadelesi üzerindeki baskıyı arttırmak. Örgütlülük belki biraz demode bir kavram gibi gelebilir ama Kaos GL 1994 yılından beri örgütlü mücadelenin değişimi getireceği inadını taşıyor. Tek tek kişilerin yaptıkları elbette kıymetli ve elbette her yürüyüşümüz onur yürüyüşü ama birlikte yaptığımızda, birlikte düşündüğümüzde, riskleri aşmak için birlikte plan yaptığımızda daha emin adımlarla ilerleyebiliyoruz.

Bugüne kadar hiçbir siyasi partiyle, o siyasi partiye LGBTİ+ hakları konusunda eğitimler yapmak veya LGBTİ+ hakları konusundaki talepleri taşımak dışında ortak bir çalışmada yer almadık. Bundan sonra da yer almayacağız. Bir hak örgütü olarak bizim rolümüz ve görevimiz, her siyasi partinin LGBTİ+ haklarını gündemine hak temelli bir şekilde almasını sağlamak.

Öte yandan Kaos GL olarak tek başımıza ilerlemek yerine diğer demokrasi güçleriyle birlikte hareket etme geleneğimiz var. Bu geleneği şu anda bileşeni olduğumuz Kadın Koalisyonu, İnsan Hakları Savunucularıyla Dayanışma Ağı, Ankara Deprem Dayanışma Platformu gibi sivil platformlarda yer alarak sürdürüyoruz. Geçtiğimiz yıllarda Kadın Koalisyonu ile yerel yönetimler üzerine çalışmalarımızda ciddi sonuçlar alabildik. Bu seçimlerde de, demokrasi ve insan haklarını zemin alan ve bu zemini genişletme niyetinde olan bu platformlar üzerinden ilerleyeceğiz.

Biz bir yandan da medya örgütüyüz. KaosGL.org üzerinden günlük haber yayıncılığımız dolayısıyla LGBTİ+ hareketinin ve toplumunun nabzını tutma sorumluluğumuz var. Bu sorumluluk, özellikle seçim gibi tartışmalı ve hararetli dönemlerde daha da önemli hale geliyor. Gazeteciliğin temel kuralı olan temas-mesafe kuralını ihmal etmeden, hem LGBTİ+’ların tüm çeşitlilikleriyle siyasete katılımına destek olmak hem de siyasi parti ve adayları izlemek haber merkezimizin temel gündemi olacak seçim sürecinde. Gözümüz, adayların üzerinde.

Şu ana kadarki seçim sürecinde ve gündeminde LGBTİ+’ların temsiliyeti, seslerinin duyulması ve yaşadıkları hak ihlalleri seçim gündemine ne kadar yer buluyor?

Hiç desek yeridir. Seçim öncesinde Anayasa gündeminde LGBTİ+’lar hakkında en çok konuşan AKP-MHP ittifakıydı. Seçim zamanları, normalde LGBTİ+ haklarını savunan siyasi yapıların biraz daha sessizleşme eğilimi taşıdığı dönemler oluyor. Herkesi bir oy kaygısı sarıyor. Bu oy kaygısına, “LGBTİ+’ların oyu şu kadar” gibi ikameci bir yaklaşımla cevap vermeyi tercih etmiyoruz. Mesele, LGBTİ+’ların oyu değil; asgari demokrasi ve insan hakları meselesi. Çizgimizi burada tutmaya ve bunu hatırlatmaya devam etmemiz gerekir.

Bu seçimin tarihi önemini malum. Hem ülkenin kendisi hem de sivil toplumu için çok önemli bir eşik olduğunu söylemek yanlış olmaz. İktidarın LGBTİ+’lara açtığı savaş da sürüyorken, seçimin LGBTİ+’lar için ne anlam ifade ettiğini düşünüyorsunuz? Refah Partisi’nin Cumhur İttifakı’na katılma şartının LGBTİ+ derneklerinin kapatılması olduğunu da hatırlayarak soruyoruz bu soruyu: LGBTİ+ topluluğunu bekleyen senaryolar neler? Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Devlette oyun da bitmez, senaryo da. Her bir olasılık için ayrı planlar yapıyoruz. Ancak bir yandan da enseyi karartmamak lazım. İktidarın LGBTİ+ düşmanlığı, muhalefete fırsat da veriyor. İktidarın baskısını faş edip, tek cümle kurup, “LGBTİ+ hakları insan haklarıdır” diyerek meseleyi kapatma ihtimalleri var. Bu ihtimali kullanmak gerekiyor. Türkiye’de her seçim hayati, her seçim hayat memat meselesi. İktidar, gölgesinde ot bitmesin istese de Kaos GL olarak bu iktidardan önce de vardık, sonra da olacağımıza kimsenin şüphesi olmasın. LGBTİ+’lara savaş, tek taraflı bir savaş. Toplumsal barış mücadelesi bugün değilse yarın elbette kazanacak. Bu, slogandan öte bir hakikat.

Derneğinizin adaylardan ve partilerden beklentileri neler? LGBTİ+’larla ilgili hangi konuların öne çıkarılmasını talep ediyorsunuz?

Destek ve temsiliyetin ötesinde bir çalışma bekliyoruz. LGBTİ+ eşitliğinin ve özgürlüğünün, genel toplum ve siyaset yapısı ile bir arada ele alınarak geliştirilmesi gerekiyor. Siyasal düzlemlerdeki LGBTİ+ temsiliyeti, sadece mevcut iktidar yapısına eklemlenme boyutuyla kalmamalı, heteronormativite eleştirisinin insanlığa kazandırdığı sistematik dönüşüm potansiyelini korumalı, yaymalı ve ilerlemeci alternatif yaklaşımları siyasetin merkezine yerleştirmelidir. Dolayısıyla LGBTİ+ varoluşunu salt bir kimlik meselesi ve onun siyasi düzlemdeki varlığı anlamında ele almıyoruz.

Sistematik öncelikler arasında çoğulculuk, toplumsal cinsiyet eşitliği ekseni, kurumsallaşma, katılımcılık, şeffaflık ve yerelliği sayabiliriz.

Çoğulculuk bağlamında, toplumun, evrensel insan hakları ile demokratik nosyonlara bağlı olmalarını; hiçbir kesimine yönelik dışlayıcı politikalar ve söylemler üretmemelerini bekliyoruz. LGBTİ+’ların veya diğer toplumsal kesimlerin eşit ve evrensel insan haklarının, hakları ve özgürlükleri bir bütün olarak ileriye götürme amacı taşımayan siyasi çekişmelere malzeme edilmesine karşı özel önlemler almalarını talep ediyoruz. Bununla birlikte, kimlik siyasetine hapsolmamaları ve meseleyi buraya hapsetmemeleri de önem taşıyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliği ve çeşitliğini siyasetlerinin ana ekseni kabul etmeleri bir diğer talebimiz. Eşit eğitim, istihdam ve sosyalleşme olanakları başta olmak üzere, cinsel kimlikler arası tam, fiili eşitlik için her türlü elverişli bağlamı yaratmak üzere yasamanın gücünü kullanacaklarını duymak istiyoruz. Eşitlik idealini en pratik çözümler ile somutlaştırmaları, ivedilikle uygulamaları; statükodan, yani eşitsizlikten yana dirençleri ifşa etmeleri gerekiyor. Adaylara ve partilere çağrımız şu: Ataerkil iktidardan beslenenlerin kendi çıkarları doğrultusunda idealleştirdiği cinsiyet normlarına uymayan insanları kamusal hayattan ve siyasetten ilişkisizleştirmelerini, değersizleştirmelerini, güçsüzleştirmelerini ve onları belirli toplumsal rollere indirgemelerini asla kabul etmeyin. Yasama, denetleme ve liderlik  üstlenme faaliyetlerinizi bu eksenden kurun; aldığınız her küçük ya da büyük kararda ataerkinin bertaraf edilmesine katkı koyun.   

Demokratik yönetimin temsiliyete indirgenmesine, kurumsal yetkinin kişisel iktidarlara hizmet etmesine karşı çıkmaları gerekiyor. Siyasi liderliğin ve kamu yetkisinin kullanımının kişiselleşmesinin önüne geçmek, meselelere kişisel değil, yapısal bakmak; önem taşıyor.

Birey-devlet, “yöneten-yönetilen”, vekil-müvekkil ilişkisini dönüştürmeye kendi partilerinden başlayabilirler.

Yerel ölçek, politikaların somuta dönüştüğü, insan hayatına dokunduğu boyuttur. Çoğulculuğun, cinsiyet eşitliğinin, kurumsallaşmanın, katılımcılığın ve şeffaflığın sağlanabilmesi için yerel yönetimlerin, merkezi vesayete karşı güçlendirilmesi bir önkoşuldur. Yerel ölçek, insani ölçektir; temsiliyet ihtiyacını en aza indirir ve demokratik yönetim, daha çok sayıda hak sahibi tarafından erişilebilir, denetlenebilir, katılabilinir kılınır. Yerelin öncelikleri bir an önce hayata geçirilebilir.

İnsanların cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelinde korunmaları ve toplumsal hayata tam katılımları için kamu politikaları aracılığıyla desteklenmeleri, LGBT’ler için yeni ya da özel hakların yaratılması değil, mevcut insan hakları ve demokrasi standartlarının LGBT’leri içerecek şekilde genişletilmesi anlamına gelir. Bu boyutuyla, bir toplumsal kesim olarak LGBT’lerin insan hakları ve demokratik yetkinlikleri, yukarıda söz edilen sistematik bileşenlerin uyumlu bütünselliği çerçevesinde başarılabilir.

Acil önlem gerektiren talepleri ise şöyle sıralayabiliriz:

  • Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ve merkezi ve yerel parti teşkilatınızda LGBTİ+ kişilerin görünürlüğünü destekleyin; partinizin ve kendinizin LGBTİ+’ların insan haklarına dair desteğini her fırsatta en açık biçimde beyan edin; merkezi ve yerel organlarda meselelere dair uzmanlık geliştirin, sorumluluk dağıtın. Hükümetler, siyasi partiler, adalet sistemi, özel sektör, sivil toplum, akademi ve medya kuruluşları arasında her türlü işbirliğine açık olun, olanak yaratın.
  • LGBTİ+’lara yönelik önyargılar ve basmakalıp görüşlerle ile bilgi temelinde mücadele ederek toplum genelinde tavır ve tutum değişikliği yaratın. Marjinalleştirmeyi ve damgalanmayı engelleyecek yasal ve politik adımlar atın. Eğitim müfredatlarına ve programlarına cinsel yönelimler ve cinsiyet kimlikleri ile ilgili doğru bilginin dahil edilmesini sağlayın. Öğretmenler, sağlık personeli, işverenler, sendikalar, sosyal hizmet uzmanları, kolluk kuvvetleri, medya ve yargı mensupları başta olmak üzere kamu sektörü ve özel sektör personelinin LGBTİ+’lara dair bilgi ve beceri düzeylerini artırın.  
  • Yasama yetkinizi, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin yasalar nezdinde tanınması ve LGBTİ+’ların hukuki kimliklerinin teslim edilmesi için kullanın. Anayasa’da, ayrımcılık karşıtı mevzuatta ve nefret suçları düzenlemesinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin tanınması ilk aşamada en temel dayanaklarınızdır.   
  • Nefret suçları ve nefret söylemleri dahil her tür fiziksel ve psikolojik şiddet biçimi ile, LGBTİ+’lar ile işbirliği içinde mücadele edin. Şiddet olaylarına karşı parlamenter ve hukuki savunuculuk mekanizmalarını çalıştırın. İddiaları araştırın ve davaların etkili, hızlı ve evrensel insan hakları kriterleri ışığında ele alınmasının takipçisi olun. Kamu yetkililerinin görev ihmali bulunduğu, göz yumduğu veya bizzat işlediği iddia edilen vakalara özel ilgi gösterin. LGBTİ+’lara yönelik homofobik ve transfobik şiddetin yaygınlığına, doğasına ve nefret saikli vakalara ilişkin verilerin toplanmasını ve analiz edilmesini sağlayacak yasama ve denetim faaliyetleri yürütün. LGBTİ+ kişilere karşı nefreti ve şiddeti teşvik etmenin, makul göstermenin, “hassasiyetlere” bağlayarak muğlaklaştırmanın ya da hafifletmenin ten rengi ırkçılığından hiçbir farkı yoktur ve kim tarafından hangi ortamda yapılırsa yapılsın yasaklanmalı ve kamuoyu önünde reddedilmelidir. 
  • LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılıkla mücadele, her tür insan hakları ihlallerinin önlenmesi için zemin işlevi görür. Kamu politikaları ve diğer toplumsal tedbirler yolu ile özellikle istihdam, eğitim, barınma, sağlık alanlarındaki ayrımcı vakaları görünür kılın ve ayrımcılık karşıtı mevzuat kapsamına alın. Merkezi ve yerel yönetimlerin LGBTİ+’lara yönelik kamu hizmetlerinin kalitesini artıracak önlemler alın; yurttaşların bu hizmetlere fiili ve eşit erişimini ısrarla takip edin. Özel sektöre, LGBTİ+’ları ayrımcılığa karşı kendi bünyelerinde korumaları ve desteklemeleri için çağrıda bulunun. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığın yaygınlığına, doğasına ve vakalara ilişkin verilerin toplanmasını ve analiz edilmesini sağlayacak yasama ve denetim faaliyeti yürütün. Kamu politikalarındaki ve harcamalarındaki ayrımcılıkları ortaya çıkarın; ayrımcılığın gündelik sonuçlarını yetkililere ve kamuoyuna duyurun. 

Derneğiniz seçim sürecinde herhangi bir parti ya da adayla işbirliği yapacak mı? Seçimde aktif bir rol üstlenmek gibi bir planınız var mı? Adaylara taleplerinizi iletecek misiniz yoksa kendilerinin sizinle irtibat kurmasını mı tercih edeceksiniz?

Sorunun ilk kısmına cevabımız, hayır. Herhangi bir parti ya da adayla işbirliğini ilkesel olarak tercih etmiyoruz. Aday, LGBTİ+ aktivisti olsa dahi bizim açımızdan diğer adaylardan tek farkı, LGBTİ+ kimliğinden dolayı uğradığı ve uğrayacağı ayrımcılıktır. Bu ayrımcılığa karşı dayanışmanın ötesinde, kendimizde LGBTİ+ toplumunun adayı şu kişidir deme haddini görmüyoruz. LGBTİ+ hakları konusunda her siyasi partinin atacağı olumlu adımı güçlendirme; LGBTİ+’ları hedef gösteren her adıma karşı ise dayanışmayı örgütlemek seçim siyasetimizin özeti diyebilirim.

LGBTİ+ haklarını savunan adaylar genelde gökten zembille inmiyor. Bugüne kadar seçimlerde aday olup LGBTİ+ haklarını savunacağını beyan eden herkesle öncesinde yolumuz kesişmişti zaten. Bu bir platformda birlikte çalışmak olur, bir panel olur, bir eylem olur veya son yıllarda sıkça olduğu gibi adliyeler olur. Haliyle, böyle bir arka plan olunca seçim süreci de sonrası da daha kolay iletişim sağlanabilen süreçler oluyor. Hem Ankara’da olmanın hem de birçok şehirde ağlar şeklinde örgütlenmenin, özellikle sendikalar ve feminist hareketle işbirliklerinin sağladığı çok avantaj da var. O da, diplomasi ziyaretlerinin ötesinde bir bağ kurarak ilerleyebilmek.

Taleplerimizi ayrı ayrı adaylara iletmek gibi bir gündemimiz yok. Doğrudan siyasal katılım çalışan SPoD, ÜniKuir ve Genç LGBTİ+ örgütleri varken, alanı kapatmak değil o alandaki çalışmalara destek olmak gerekir. Haliyle, bu üç örgütle dayanışmayı tercih ediyoruz. Ancak bir yandan da taleplerimiz yeni değil. Maalesef senelerdir aynı şeyleri söylemek zorunda kalıyoruz.

Velvele’nin seçim dosyasındaki diğer içerikleri okumak için tıklayın.

Sponsored by the Rosa Luxemburg Stiftung with funds of the Federal Ministry for Economic Cooperation and Development of the Federal Republic of Germany. The content of the publication is the sole responsibility of Velvele and does not necessarily reflect the position of RLS”.

Author