Heartstopper: LGBTİ+ Çocuklara Sevgi Dolu Bir Mektup

Alice Oseman’ın Türkçeye Kalp Çarpıntısı adıyla çevrilen tatlı çizgi romanı Heartstopper, LGBTİ+’lara yönelik bizzat hükümetin kendisi öncülük ettiği, epeydir sürmekte olan fobik ve muhafazakar savaştan nasibini alalı çok olmadı.

İlk önce kitabın D&R, Idefix, Kitapyurdu gibi dijital satış sitelerinden kaldırıldığı haberi geldi. Ne oluyor diye anlamaya çalışırken de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kitabı “muzır neşriyat” ilan etti ve satışının poşete konularak yapılmasına karar verdi. (“Pornografi” dosyası 2006 yaz döneminde piyasaya sürülmek üzere henüz matbaadayken pornografik bulunan ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kararıyla “genel ahlakı korumak” için toplatılan, ardından da poşette satılmasına karar verilen Kaos GL dergisi entered the chat room.)

Bu uygulama ve yasaklar, tıpkı daha önce LGBTİ+’lara yönelik yaptırımlar gibi ters tepti ve kitap Türkiye’de daha fazla konuşulmaya başlandı ve bu satışlara da yansıdı. Yasakçı siteler ve bakanlık muradına erdiklerini sanadursun, Heartstopper bu kez de odalarımıza kadar girecek bir yol buldu kendine.

Oseman’ın romanından uyarlan dizi, son yıllarda özellikle muhafazakar medyanın, hükümetlerin, kilise ve Diyanet gibi dini kurumların hedefine koyduğu LGBTİ+ çocuklara sevgi ve şefkat dolu bir mektup yazıyor adeta. Bu karanlığın içinde, LGBTİ+ çocuklara ne yanlış ne de yalnız olmadıklarını hatırlatıyor. Ne iyi ki…

Göz kamaştıran künye

Netflix’te yayımlanan sekiz bölümlük Heartstopper’ın yönetmeni daha önce Doctor Who, Black Mirror ve Broadchurch gibi yapımlardan da aşina olduğumuz Euros Lyn.

Dizinin senaristi, romanın yazarının kendisi. 1994 doğumlu Alice Oseman ses getiren ve çok satanlara giren Heartstopper’ın diziye uyarlanması konusunda bana göre akıllıca bir karar vermiş ve senaryoyu başka birine emanet etmek yerine, direksiyona kendisi geçmiş. Bu sayede, kitabında yakaladığı tatlı anlatıyı diziye de taşımayı başarmış.

Heartstopper’ın en güzel yanlarından biri cast’ı. LGBTİ+ oyuncularla dolu kadrodan bahsetmeye elbette ki ilk olarak başroldeki genç aşıklarımız Joe Locke ve Kit Connor’la başlayacağım.

2003 doğumlu Locke, açık bir gey. Heartstopper oyuncunun ilk işi ve şimdiden devasa bir hayran kitlesi edindi. Hayat verdiği Charlie’nin kırılganlığını, sevgi dolu yüreğini, korkularını ve o korkulara rağmen sarıldığı cesaretini abartısız bir oyunculukla yansıtıyor. Onu sevmemek zor. Nick’in ona her sarılışında, elini tuttuğunda, bir şey söylediğinde yüzünde beliren mutluluğu tarif etmeye cümlem yok. O anlarda zırıl zırıl ağladım.

Connor 2004 doğumlu ve Balık burcu. Burcunun konumuzla alakası yok ancak benimle var; bahsetmemek olmazdı. Locke’nin aksine, Connor cinsel yönelimine ya da cinsiyet kimliğine dair henüz bir şey bilmiyoruz. Dizide canlandırdığı karakter gibi biseksüel olduğuna dair söylentiler olsa da beyan esastır diyor, kendisi açılana kadar bekliyoruz.

Connar’ın oldukça şaşalı bir kariyeri var hâlihazırda. The Frankenstein Chronicles, Rocketman ve His Dark Materials’in de aralarında olduğu birçok yapımda oynadı. Heartstopper’ın “yıldız” isimlerinden biri diyebiliriz. Nick rolünün de hakkını vermiş. Dolaptan çıkma sancıları, Charlie’ye olan aşkı ile toplum arasında sıkışmışlığını ince ince işleyerek ilerlettiği karakterin özgüleşme sürecini çok tatlı aktarmış. Çocukluğunda hiç yaşıtı birine aşık olmamış benim bile Nick gibi bir manitam olsaydı keşke diye hayıflanmasına neden oldu. 

İkilinin hayat verdiği Charlie ve Nick, LGBTİ+ dizi/sinema tarihine şimdiden adlarını altın harflerle yazdıran lubunya aşıklarımız oldular bile. Yakaladıkları enerji, içimize işleyen hikayedeki birbirini tamamlayan aşıklar olarak gönüllerimiz fethettiler. Onları yan yana gördüğümüz neredeyse tüm anlarda ekrandan odalarımıza, kalplerimize sızan sıcaklık paha biçilemez. 42 yaşında bir lubunya olmama rağmen gözlerim nemli nemli izledim hikayelerini. Çünkü abla biliyosun…

Mutlu trans kız, mutlu lezbiyen çift 

Heartstopper’ı lubunya klasikleri arasına yerleştiren etkenlerin başında keşke lisede benim de olsaydı dediğim arkadaşları var.

Açık ara favorim olan Elle’den başlayalım. Siyah trans kadın oyuncu Yasmin Finney’in canlandırdığı Elle, ekranlarda gördüğümüz en pozitif trans karakterlerden biri olabilir. Dizi ve filmlerde trans karakterlere reva görülen hazin son, yalnızlık, depresyon, şiddet gibi şeylerden uzak, kızlar okulunda okuyan, arkadaş grubunun aklıselim üyesi, herkesin dostu.

Elle’in aşık olma serüveni de çok tatlı işlenmiş dizide. En önemlisi ise tüm hikayesi sevildiği bir ortamda geçiyor ve bu da onu daha da unutulmaz kılıyor.

Ekranlarda pozitif LGBTİ+ temsilleri görmek gibisi yok. Ama özellikle, son yıllardaki sağcı odakların nefretinin hedefinde olan trans ve nonbinary’lerin böylesi hikayelerle karşımıza çıkması çok çok mühim. Heartstopper bu konudaki tavrıyla da sınıfı geçiyor. “Otur! Yıldızlı 5!” 

Dizinin al ciğerine sok çiftlerinden bir diğeri de Tara ve Darcy. Açık queer oyuncu Corinna Brown ve nonbinary oyuncu Kizzy Edgell tarafından canlandırılan lezbiyen aşıklar, birbirlerini bulma, sevme ve okulda açılma serüvenleri ile dizinin pozitif temsil konusundaki göz kamaştırıcı ögelerinden biri. Birbirlerine olan sevgileri, arkadaşlarıyla kurdukları ilişkilerdeki destekleyici tavırları ve yaşadıkları korkular ve çelişkilerle izleyen çocuk ve ergen lubunyalara cesaret vereceklerine şüphe yok. Diziye bir alkış da lezbiyen aşıklardan birini öldürmediği için. Bıktık, anlıyor musun, bıktık!

Herkese Sarah Nelson gibi bir anne!

Heartstopper’ın belki de en büyük sürprizlerinden biri ise Nick’in annesi rolünde karşımıza çıkan başımızın tacı Olivia Colman. Nasıl oldu da bu cast’a katıldı hiçbir fikrim yok ancak umurumda da değil. Onu reklamlarda görmek bile çok keyifliyken, dizide, hem de okullarda ders olarak okutulması gereken ebeveyn rolünde izlemek nefisti. Nick’in ona açıldığı sahne eğitim müfredatına girmeli.

Colman’ın canlandırdığı anlayışlı anne Sarah Nelson ekran süresinin kısalığının aksine, çok çok önemli bir rol. Öncelikle, dünya genelinde sağcı gruplar tarafından LGBTİ+’lara karşı başlatılmış savaşta lubunya evladından yana bir ebeveyn görmek AKP’ye yaramaz ama her türlü bizim hanemize yazılır. Evladını anlama çabası, o açıldığında daha önce kendisiyle konuşması için gereken ortamı yaratmadığı için özür dilemesi gibi detaylar film ve dizilerde sıklıkla karşımıza çıkan şeyler değil. Ve Nick nihayet ona açıldığında onu rol çalmadan bağrına basması ve tabii ki “sadece erkeklerden hoşlanıyorsan da ok” demesi gibi birçok olumlu şeye imza atıyor Colman bu kısa sürede. Her lubunyanın isteyeceği bir anne portresi çiziyor ve hepimizi Nick vasıtasıyla şefkatle kucaklıyor. Sarah Nelson gibi ebeveynlere daha çok ihtiyacımız var. Heartstopper umuyorum ki bunun önünü açacak yapım olur.

Ünlü açık gey oyuncu Stephen Fry’in de okul müdürü rolünde bir bölümde ekranda belirdiğini not düşeyim.

Çizim: Arel Talu

Temsiliyet mühim!

Heartstopper cast’ı ezilen grupların ekrandaki temsiliyetlerinin neden önemli olduğunu bir kere daha gösteriyor. Olumlu yazılan, sonunda öldürülmeyen, sokağa atılmayan, işsiz bırakılmayan, sevgisizliğe ve yalnızlığa mahkum edilmeyen LGBTİ+ karakterlere ihtiyacımız var. Varlığımızın her gün trollerce, devlet görevlileri, din adamları, faşist köşe yazarları ve gazeteleri tarafından inkar edildiği ya da sorgulandığı bu dönemde, bize, ama en çok da LGBTİ+ çocuklara kendilerini yalnız hissettirmeyecek hikayelere gerek.

LGBTİ+’ların sonunda mutlu oldukları, yer yer sıkıcı da olan yapımlara dahi ihtiyaçları var. Özellikle de LGBTİ+ çocukların… Heartstopper senaryosundaki bazı aksaklıklar ve inandırıcı gelmeyen bazı detaylar nedeniyle eleştirildi belki, fakat bu açığı başarıyla dolduruyor. Daha şimdiden yarattığı olumlu etki nedeniyle çok kıymetli bir yapım oldu ve sanıyorum ki gördüğü ilgi, başka örneklerin de yolunu açacak. Çocukluğunu Zeki Müren ve Bülent Ersoy’la, bu dünyada üçümüzden başka lubunya yokmuş sanarak geçirmiş bir lubunya olarak, Glee izleyen çocuklara bile çok imrenmişken, Heartstopper’ı izleyecekler için delicesine seviniyorum. Verdiğimiz mücadele sayesinde bunları izleyebildiklerini düşünmek de iyi geliyor doğrusu.

Temsiliyet mühim! Ekranlarda, kitap sayfalarında, podcast’lerde, radyo programlarında, etkinliklerde, panellerde, eylemlerde, kısacası her türlü iletişim ve üretim aracında hikayelerimizden bahsedilmesi, bunun -mümkünse- bu hikayelerin özneleri olan bizlerin ağzından anlatılması mühim. Varlığımıza yönelik ilan edilmiş gerici savaşta, mücadelemizi temellendireceğimiz yer de bu olmalı. Yoktur diyenlere inat, LGBTİ+ çocukların varlığını daha yüksek sesle haykırmalı, kendi çocukluk hikayelerimizi anlatmalıyız.

Yetişkin LGBTİ+’lar olarak bu bizim birincil sorumluluğumuz ve görevimiz gibi geliyor. Tıpkı bizden önceki nesillerin yaptıklarını hatırlamalı, bugün onlardan çok daha fazlasını yapmalı, LGBTİ+ çocuklara hem yalnız hem de yanlış olmadıklarını hissettirmeliyiz. Bu mücadeleyi ileriye taşıyacak olanlar onlar. Bugün yaşadığımız nefret ve inkar dalgasından en az zararla çıkmalarını sağlamak için imkanlarımız ölçüsünde mücadele etmeli, mücadeleyi bu yönde yükseltmeliyiz.

Bu yazıyı, tıpkı romanın ve dizinin de tatlı tatlı vurguladığı gibi, silinmez, değiştirilemez, manipüle edilemez bir gerçekle sonlandıracağım:

LGBTİ+ ÇOCUKLAR VARDIR!

Not: Drag Race Halk Kütüphanesi’ni hazırlayıp sunduğum arkadaşlarım Suzan Avcı ve Aliye Rona’nın, ay pardon, Umut Çağın Taş ve İlker Hepkaner’in yeni podcast platformu Burada Serbest’izin yeni serilerinden Kumandayı Uzatır mısın?’ın ilk bölümünü dinlemenizi de tavsiye ediyorum. İkili, Umur ve konuğu İlker serinin ilk bölümünde Heartstopper’ı konuşuyorlar.

Sponsored by the Rosa Luxemburg Stiftung with funds of the Federal Ministry for Economic Cooperation and Development of the Federal Republic of Germany. The content of the publication is the sole responsibility of Velvele and does not necessarily reflect the position of RLS.

2 Comments

  1. Ülkede tecavüzler, canlı olan her şeye şiddet ve adaletsizlik bu kadar fazlayken sadece iki erkek birbirine aşık diye çizgi romanın basımını durdurulması gerçekten sinir bozucu. Yasaklayanların kitap okumadıkları o kadar belli ki, bu çizgi romana gelene kadar elden geçirilmesi gereken bir sürü kitap bulunuyor. Gerçekten saçmalıktan başka bir şey değil.

Bir Cevap Yazın