“Ukrayna LGBTİQA+ Topluluğunun Hiç Olmadığı Kadar Sesi Çıkıyor”

Stanislav Mishchenko aslen Ukraynalı, şu anda Almanya’da yaşayan bir sanatçı ve aktivist. Yaptığı farklı çalışmalarla içinden farklı kişileri çıkarıp onları farklı şekillerde adlandırdığı için ismini çeşitli yerlerden duymuş olabilirsiniz: Stas Mishchenko, Mr Robokov, Squareplatz… Onunla kuir, göçmen ve sanatçı kimliklerinin kesişimselliği üzerine sohbet ederken konu bir metafor olarak havalimanlarına, kültür farklılıklarına, sesini kaybettikten sonra bir şarkıcı olarak kendini tekrar yaratma sürecine ve Ukrayna’nın şu anki LGBTİQA+ politikasına geldi. İlk bölümünü 19 Kasım’da yayımladığımız söyleşinin ikinci bölümü yayında. Keyifli okumalar. 

Söyleşi: Sezgin İnceel
Çeviri: Ezgi Epifani

Müzisyen ve görsel sanatçı olmanın yanı sıra bir de LGBTİQA+ aktivistisin. Kiev’de yapılan ilk Onur Yürüyüşü’nü düzenleyenlerden birisi de sensin. Bize Ukrayna’daki LGBTİQA+ topluluğu için durumların nasıl olduğunu biraz anlatabilir misin?

Ukrayna’nın kuirler için dünyadaki en iyi yerlerden olmadığını söyleyebilirim ama bu durum yavaş yavaş daha iyileşiyor ve bu sürecin şahsen bir parçası olduğum için mutluyum. Genel olarak Ukrayna toplumu LGBTİQA+ topluluğu hakkında oldukça kayıtsız ve kayıtsız oldukları konu tek biz değiliz. Ukrayna’da şöyle bir deyiş vardır: “Benim evim köyün bir ucunda ve hiçbir şey bilmek istemiyorum.” Bununla “Beni rahat bırakın da kendi hayatımı yaşayayım” demek isterler. Yani insanların toplulukla ilgili ön yargıları ve tek tipleştirmeleri var ama LGBTİQA+ kişilere karşı aktif bir karşı koyuş yok. Mevcut hükümet de homofobi ve transfobiyi araç olarak kullanmıyor. Tabii ki bunu yapan bazı siyasetçiler ve gruplar var ama söylemeye çalıştığım bunun bir devlet politikası olmadığı. Diğer bir deyişle hükümet eylemsiz bir şekilde homofobik.

Asıl sorun aşırı sağ gruplar ve muhafazakâr dinci topluluklar. Sayı olarak çok fazla değiller ama seslerini duyuruyorlar ve şiddete eğilimliler. Özellikle de ABD merkezli evangelist kiliseler. Ortodoks kiliseler de oldukça gürültü yapıyor. Ama Ukrayna’da birçok kol var. Yakınlarda, daha orta yolcu olan Ukrayna Ortodoks Kilisesini; sadece Rusya’da değil bulunduğu tüm ülkelerde nefret yaymakla ünlü Moskova Ortodoks Kilisesinin ataerkisinden ayırdık. 

Bir diğer önemli konu ise süren savaş ve işgal altındaki topraklar. Bu topraklar esasen Rusya yasalarıyla yönetiliyor ve maalesef farklı azınlık gruplara devamlı bir kovuşturma açılması söz konusu. Rusya’nın eşcinsel karşıtı yasaları, hatta bu yasaların daha ağır biçimleri Kırım’da, işgal edilen Donetsk ve Luhansk kısımlarında yürürlükte. Kırım’da eşcinsel dostu olduğu bilinen bir zamanların ünlü oteli Simeiz şimdi terk edilmiş durumda ve yarımada; Kırımlı Tatarların sınır dışı edildiği, yargılandığı, yerel nüfusun yavaş yavaş Rus askerleri ve onların aileleriyle ikame edildiği askerileştirilmiş bir kaleye dönüşüyor ki bu da orada geride kalan kuirlerin hayatlarını daha da karmaşıklaştırıyor. Yani genel olarak savaş ve belirsizlik kuirlerin hayatlarını daha da stresli hale getiriyor.  

Yine bunlarla beraber, beklenmeyen bir gelişme de oldu. Birçok gey, lezbiyen ve trans kişi ülkeyi korumak için Doğu’ya gitti ve kimlikleri ve yönelimleri konusunda açılmayı seçti. Bu yüzden asker, gazi ve gönüllülerden oluşan oldukça faal bir LGBTİQA+ hareketimiz var ve bu kişiler ordu içinde her geçen gün daha çok kabul görüyor. 

Son yıllarda Ukrayna LGBTİQA+ topluluğu birçok önemli kazanım elde etti. Trans kişiler için öngörülen yasal süreç kolaylaştırıldı. Süreç tabii ki hala tıbbileştiriliyor ve “kapı bekçileri” de var ama en azından artık kısırlaştırılmanız ve psikiyatri kliniğinde aylarınızı geçirmeniz gerekmiyor. AB’den vize serbestisi sürecinde gelen baskı sayesinde artık iş kanunu kapsamında yasal korumamız da var. Şimdilerde nefret suçlarını cezalandırma konusunu tartışıyoruz, yasa tasarısı da hali hazırda mecliste ve kabul edilme olasılığı oldukça yüksek. En geniş ve görünür kısımsa LGBTİQA+ topluluğu ve Onur Hareketi. Artık sadece Kiev’de değil (Kiev’de yapılan ilk yürüyüş 2013’te gerçekleşti); Odesa, Kharkiv, Kryvyy Righ, Zaporizhzhya ve Mykolajiv’da da Onur Yürüyüşleri yapılıyor. Eminim ki başka yerlerde de olacak. Ukrayna LGBTİQA+ topluluğunun hiç olmadığı kadar sesi çıkıyor. Yani göreceğin üzere, Ukrayna’nın birçok yüzü var ve bazıları hiç beklenmedik. 

Aslen Türkiyeli biri olarak, çoğunluğun var olmamamız gerektiğini düşündüğü bir yerde Onur Yürüyüşüne katılmanın ne kadar güçlendirici olabileceğini biliyorum. Seninle bir kez Kiev Onur Yürüyüşüne de gittim ve bu benim için akıl almaz bir deneyimdi. Kiev’de polis, Türkiye’dekinin aksine, yürüyüşe gelenleri korumak için oradaydı ancak yürüyenlere saldırmak isteyenler gayet “normal insanlardı”; polis değil. Bununla beraber etrafta çok fazla polis olduğundan sana saldıramıyorlar ama seni daha sonra şehirde bulmak ve kovalamak için fotoğraflarını çekiyorlar. Onur Yürüyüşünü düzenlemeye başladığında tüm bunlar senin için nasıl bir şeydi? Karşı karşıya kaldığın tehlike ne denli büyüktü? 

“Komik” olan şu ki, YevroMaydan (Euromaidan) Devrimi’nden önce 2012’de Kiev Onur Yürüyüşünü düzenlemeye başladığımızda Türkiye’deki dünya güzeli LGBTİ+ mücadelesinden, on binlerce kişinin katıldığı İstanbul Onur Yürüyüşü ve yürüyüşün verdiği özgürlük hissinden çok ilham aldım. Kiev’de Türkiye’de yapılan yürüyüşe benzer bir şey yapabileceğimiz aklımdan bile geçmezdi. Ve bence hâlâ da yapamadık. Ama tabii Türkiye’de olayların nasıl dönüştüğünü de gördük. Ukrayna’da bazı meclis üyelerinin Rus yasalarının birebir kopyası olan “propaganda karşıtı yasaları” meclise sunma planlarına karşı Onur Hareketine bir protesto olarak başladık. Ben ve farklı örgütlerden birçok yoldaşım (O zamanlar ben Gay Alliance Ukraine’in [Ukrayna Gey İttifakı] başkan yardımcısıydım) toplumu eğitme ve bilgilendirmeyi bir kenara bırakıp protesto için sokağa çıkmamızın vakti olduğuna karar verdik.   

İlk Kiev Onur Yürüyüşü’nü dışarıya kapalı birkaç etkinlik olarak düzenledik ve birkaç yüz küsür katılımcı geldi. Cesurduk ve insanlar sokağa akmaya istekliydi. Yaklaşık yüz kişi, daha önce planlanan ve polisle de mutabakata varılan yere doğru gruplar halinde toplanmaya başladı ancak alana ilk varanlar yürüyüşü düzenleyen bizler olduk ve binlerce dinî ve yarı askeri oluşumun alana geldiğini ve katılımcılara koruma sağlamaya hazır olmadığı bariz gevşek polislerin sayısını katladıklarını gördük. Geçmişte bazı etkinliklerimize yapılan kanlı saldırılar yüzünden topluluğumuz halihazırda travmatize idi, o yüzden travmayı daha da derinleştirmemek için herkese açık etkinliğe son verme kararı aldık. Birkaç yoldaşım basın toplantısından sonra hunharca dövülmüş olmasına rağmen Onur Yürüyüşü iptalini organize etmeyi üstlendiler. 

Ertesi yıl mümkün olan tüm ulusal ve uluslararası desteği topladık ve polisi bizi koruma işini düzgünce yapmaya zorladık. Bu çok sembolik bir şeydi; alanda yaklaşık 150 katılımcı, 100 metre boyunca özgürlük, birkaç bin polis ve aynı sayıda karşı protestocu vardı. İleriki yıllar kalabalık daha da çeşitlendi. Savaşın başlaması sebebiyle 2014 yılında yapılacak yürüyüşü iptal etmek zorunda kaldık. 2015 yılında polis işini doğru dürüst yapmadı ve Onur Yürüyüşüne katılmaya gelenler kovalandılar; şarapnel yaralanması nedeniyle bir polis neredeyse ölüyordu ve 2016’da ise şehir merkezine taşınma ve gizliliği bırakma konusunda direttik. Böyle işte. Bu senenin Eşitlik Yürüyüşü’ne geldiğimizde neredeyse 7000 katılımcı, daha iyi güvenlik ve daha az karşı protestocu vardı. Tabii bu bir süreç. Ben Kiev Onur Komitesi’nin hâla bir parçası olmaktan onur duyuyorum ancak en çok onur duyduğum şey; bir gün ben ve yoldaşlarım birdenbire ortadan kaybolsak bile topluluğumuzun bir sonraki Onur Yürüyüşünü örgütleyecek olmasıdır. Yani soruna gelirsek, evet durum tehlikeli ama bir şeyler de daha iyiye gidiyor. Bir de geçmişe bakacak olursak; Yevromaydan Devrimi olmasaydı şu anki durumun daha farklı olacağından adım gibi eminim. Rusya zenofobik değerleri dayattıkça ve Ukrayna toplumu üzerindeki kontrolünü sıkılaştırdıkça yavaş yavaş bu duruma gelirdik o yüzden eğer biri çıkıp “LGBTİQA+ topluluğu apolitik kalmalı” derse bunun sizi yıldırmak için söylenen bir yalan ve manipülasyon tekniği olduğunu bilmelisiniz.   

Peki sen tüm bu yaşadıklarınızı müziğine nasıl yansıtabilirsin? Sanatınla başarmak istediğin nedir?  

Bence beni bugün olduğum kişiye ve sanatçıya dönüştüren sanatımdır. Bir noktada aktivizminizi, günlük hayatınızdan ayrı olarak düşünemez hâle geliyorsunuz. Bu artık sizin dünyayla iletişim yolunuz oluyor. Bu o kadar birbirine dolanmış bir şey ki; hangisinin nerede başlayıp nerede bittiğini göremiyorsunuz. 

Ben Kiev Onur Hareketi delegasyonunun bir parçası olarak Münih’teyken kocamla tanıştım. O oranın yerel gey merkezi alt komitesinde basın görevlisi olarak çalışıyordu ve bize birlikte olmayı arzulatan kıvılcım beraber bir şeyler üretmeyi istememizi de sağladı. Her iki şehirden gelen diğer aktivistlerle beraber, ikiz şehirler Münih ve Kiev’in topluluklarını bir araya getiren Münih Kiev Queer iletişim grubunu kurduk. Diğer projelerin yanı sıra beraber sanat sergileri ve konserler de düzenledik. Ayrıca kendi hayatlarımızı da birer örnek ve işaret fişeği olarak kullanıyoruz çünkü özel olan politiktir; buna canı gönülden inanıyorum. İşte bu yüzden kocam hafta sonu ziyaret ettiğimiz hoş ve sıkıcı bir şehirde, kahve içerken ve kek yerken çekilen sıkıcı fotoğraflarımızı sosyal medyada paylaşıyor. “Sıradan” herhangi bir çiftmişiz gibi… Kuir olmayan gazeteci meslektaşları ve partnerleri görsün diye çünkü görünür olmaya ihtiyacımız var. Kocamın çamaşırlarını ya da ilacını almaya gittiğimde bunu yüksek sesle dile getiriyorum ki tezgâhın diğer tarafındaki kişi kendi “sıradan” kuir hayatlarını yaşayan kuirlerin varlığını aklının bir köşesinde tutmayı ihmâl etmesin.  

Biz evliliğimizi önce medeni birliktelik olarak tescillettik ama aynı yıl Almanya’da evlilik tamamen yasallaşınca biz de tekrar tescilletmeye karar verdik. Almanya’nın en büyük gazetesi Süddeutsche Zeitung topluluğumuza ulaşarak evlenecek çiftlerle röportaj yapmayı istedi. Biz de bu konuda görünür olmak istedik ve evlilik eşitliğinin kazanıldığı gün o gazetenin sayfalarında biz de vardık. Ayrıca evliliğimizi kilisede gerçekleştirdik. Kiliselerde hemcins birlikteliklerine geleneksel olarak “lütuf” deniyordu ve bu birliktelikler kilise kitaplarına evlilik olarak tescillenmiyordu. Cana yakın bir rahibin desteğiyle kilise yöneticilerine bilgilerimizi yolladık ve böylece cemaatteki evlilikler listesinde bizim adımıza da yer verildi. Yani evet, özel olan politiktir. Sanat politiktir. Spor politiktir. Sesinizi çıkarmak için (ya da yine sonuca götürebilecek olan sessiz kalmak için) verdiğiniz her karar politiktir. Kendimi tekrar cinsel yönelimimi gizlediğim zamanlarda yaşarken düşünemiyorum ve etrafımdaki bu durumu değiştirmeye çabalamamak benim için çok daha iyi. 

Ben şimdi Mr Robokov olarak müzik yapıyorum ve bu çok açık ve bariz. Benim görünür olma ayrıcalığım var. Ancak siz baskıcı bir toplumda yaşayan bir sanatçıysanız veya yaratıcı biriyseniz ve buna rağmen bir şeyler yapmak istiyorsanız bunun için her zaman imkân vardır. İsimsiz olarak çizgi roman yayınlayabilir veya bir fotoğraf projesi yapabilirsiniz. Yerel bir örgüt için, eğer böyle bir ihtiyaçları varsa, arka plan müziği besteleyebilir veya video çekebilirsiniz. Yine bir etkinlikleri için poster hazırlayabilirsiniz. Daha başka şeyler de yapabilirsiniz. Ben de zamanında bunları yaptım ve bu, cinsel yönelimimiz konusunda açık olamasak bile yine de çok şey yapabileceğimizi fark etmeme yardımcı olan bir şeydi.

Sponsored by the Rosa Luxemburg Stiftung with funds of the Federal Ministry for Economic Cooperation and Development of the Federal Republic of Germany. The content of the publication is the sole responsibility of Velvele and does not necessarily reflect the position of RLS.

Authors

  • Sezgin İnceel
  • Ezgi Epifani

    Ezgi Epifani 1991 yılında İstanbul'da doğmuştur. 2009 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden; 2020 yılında ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü'nün Psikoloji bölümünden mezun olmuştur. Şu an Başkent Üniversitesi'nde Sosyal Psikoloji yüksek lisansına devam etmektedir. Beden Olumlama Hareketi ve Beden Politikaları üzerine birçok platformda sunum yapmıştır. 2016'dan itibaren kendi blogunda yayınlamaya başladığı çevirilerinin yanı sıra KAOS GL'de, 5Harfliler'de, Regl Hikayeleri ve TabuKamu'da, Cinsel Şiddet Destek Sistemi Nerede?'de çevirileri yayınlanmaya devam etmektedir. Kesişimsel feminizm, LGBTİAQ+, Beden Ayıplama, Sağlamcılık, Irkçılık, Cinsiyetçilik ve Siyaset Psikolojisi üzerine okumayı ve çeviri yapmayı sever. Kuir feminist ve cinsiyet uyumsuzdur. 

Bir Cevap Yazın