Björk ve Arca’nın mektupları: Aile, kız kardeşlik ve açık yaraları iyileştirmek üzerine

i-D’nin 40. yıldönümü şerefine İzlandalı sanat güneşi ve onun sahnelere çomak sokan Venezuelalı kız kardeşi; aile, aralarındaki ilişki ve bu ilişkiye yazılmış şarkı hakkında birbirlerine hayli kişisel mektuplar yazdı. (Yazının orijinal hali, i-D 40. Yıldönümü, No: 361, Kış 2020 sayısında yayımlanmıştır)

***

Björk şimdiye kadar i-D dergisine tam altı kez kapak oldu. İlk seferinde, 1993’te, ilk solo albümü Debut’yu konuşmak üzere Londra’daki ilk apartman dairesine konuk olmuştuk. O zamanlar albümünü ‘‘Fena değil,’’ kelimeleriyle tanımlıyordu ve ‘‘Üçüncü ya da dördüncü albüme varana kadar gerçekten iyi bir albüm yapacağımı sanmıyorum,’’ diyordu. Birçok kişi (temelde Debut’nun gerçekten ama gerçekten iyi bir albüm olması dolayısıyla) onunla aynı fikirde değildi. 1994’te yine iş başındaydı. Bu kez ilk remiks albümünü kutlamak için, tekila shotların su gibi aktığı (Mantığı şuydu: ‘‘Sarhoş olunca kendime görev ediniyorum. Tam bir bombardıman olmalı!’’) ve dansın doruklara tırmandığı bir gece gezmesine çıkarmıştı bizi.   

1996’da, mandalina sarısı saçlı bir Björk dergimizin çift kapaklı sayısının kapaklarından birini onurlandırdı. Diğerinde de o zamanki erkek arkadaşı olan jungle müziğinin öncüsü Goldie vardı. Post albümü sonrasında çıktığı yeni şöhret basamaklarından çok da memnun olmadığını belirtmek için ‘‘Beş para etmez!’’ ifadesini kullanıyordu. Sonra 2000 yılında yeniden bizlerleydi. Cannes’da, Dancer In The Dark’taki prestijli rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü yeni kazanmıştı. Yeteneğinin bu şekilde tanınmasını ‘‘Mutluluktan uçuyordum,’’ sözleriyle karşılıyordu. 2007’de, Inez ve Vinoodh’un çekimlerini yaptığı bir diğer kapağımızda, İzlanda’ya özgü ham örgü bir kostümün içinde, yüzü bir gökkuşağı savaşçısı gibi boyanmış halde gördük onu. Volta albümünü daha yeni çıkarmıştı ve ‘‘Ergenken bu tür bir yüz, bu tür bir pop yıldızı olacağımı hiç düşünmemiştim,’’ diyordu. ‘‘Çünkü tam bir inek öğrenciydim,’’ diye ekliyordu. Gördüğünüz gibi kendisiyle mazimiz hayli eskiye dayanıyor.

Üç albüm, altı turne, on üç yıl ve yeni bir filmde cadı rolünü oynadıktan sonra Björk ait olduğu yere, i-D dergisinin kapağına geri döndü. Yanında da bir numaralı ortağı ve seçilmiş ailesi Arca’yı getirdi. İkili 2013’ün Eylül ayında, İzlanda kültür ataşesi Björk, Biophilia albüm turnesinin son konserini bitirdiğinde tanıştı. Hemen kaynaştılar ve bütün gece dans ettiler. Björk, Alejandra Ghersi adıyla da bilinen Venezuelalı sanatçıyı dokuzuncu stüdyo albümü ve Grammy adayı Vulnicura için işbirliğine davet etti. Kızının babasıyla ayrılıklarını belgelediği, samimi, hassas ve yürek parçalayan bir şarkıda beraber çalıştılar. Projenin dünya turnesi için yollara düştüler. Sonra da 2017’de, Vulnicura’nın cehennemsi atmosferinin ardından cennet gibi gelen Utopia albümü (bir Grammy adayı daha) ve özün ve sesin güzel, ümit dolu çiçeklenişi için tekrar bir araya geldiler.

Björk karşılaşmalarını şimdiye kadar yaşadığı en güçlü müzikal ilişki olarak tanımlıyor. Arca ise ‘‘katmanlı derinliği ve çeşitliliği olan, basit, dağınık, transandantal, neşeli, cezbedici, kardeşçe, iç titreten, duygusal, şefkatli, anlamlı ve gizemli’’ kelimelerini kullanıyor. Tam da hayal ettiğimiz gibi demek ki. Öyle görünüyor ki ilişkileri bir anne figürü ve onun himayesindeki çocuktan başka bir şeye; eşitler arası, kız kardeşler arası bir bağa evrilmiş.

Bu çok özel yıldönümü sayımız için Björk ve Arca ailenin doğası, aralarındaki çok özel ve sürekli evrilmeye devam edecek ilişki ve bu ilişkiye yazılmış şarkı üzerine birer mektup yazdı.

Björk kıyafet: Valentino, baş süsü James Merry

Björk’ten Arca’ya:

Çok sevgili ayyaş*2 arkadaşım,

Bu güftenin, konuşmamızı başlatmak için iyi bir nokta olabileceğini düşündüm. Senin öne süreceğin başka başka başlangıç koordinatlarına,  atlamak isteyeceklerine veya ekleyeceklerine, vs.’ye de açığım aynı zamanda.

Ama bu güfteden başlarsak; Meksiko’da, Frida Kahlo’ya ait evin yanındaki restoranda yediğimiz muhteşem yemekten sonra yazılmıştı kendisi. Hatırlar mısın? 2017 yazıydı. Umuttan ve kadınların hayatlarının içlerine yuvalar yapabilme kapasitelerinden bahsediyorduk: Ailelerin (kan bağı olsun ya da olmasın) etrafını çevirmenin, her bir bağlantıyı tek tek dokumanın, üyeler arası ilmeklerin feminen kabiliyete tabi olduğunu ve sonra bu örüntünün içinde yaşadığımız dokuya nasıl dönüştüğünü… Ardından annelerimiz hakkında konuşmaya başladık. Her nedense kadınların bu dokuma için kullandıkları duygu ipliğinin belli bir uzunluğu var. Bazen bir kadının yalnızca bir ya da iki yuva yapabilecek kadar ipliği oluyor, bazen üç, ama görünen o ki bazılarının ipliği sınırsız. Diğer bir yandan iplikler de farklı farklı sağlamlıklarda olabilirler.

Ve sonra bazen eril enerji için ‘ziyaretçi’ olmanın, girip hızlıca çıkmanın bir şekilde ne kadar kolay olduğunu konuştuk. Kadınlar için o an, yeni iplikler eğirilmeden önce acılı bir kendini iyileştirme sürecinin başladığı andır. Doğru ya da yanlış yok, yalnızca zamanı deneyimlemenin iki farklı yolu.

 ‘Gelecek, Sonsuza Kadar’

Bir gelecek hayal et ve içinde ol
Bu akla hayale sığmaz palazlanmayı hisset, içine em
Geçmiş tekrara bağlamış, kapat
Bu olası geleceği gör ve içinde ol
Aşk için sonsuza kadar nöbet tut
Yanıp sönen damarlarız sadece
Yalnızca taşıyoruz
Anlamak için kafana güven
Bakışını başka yere çevir
Aşkın hali hazırda bekliyor
Zaten içindesin
Aşk için sonsuza kadar nöbet tut
Yeni yuvalar kurmamı izle
Anaerkil bir kubbe dokumamı
Uyku ve uyanışın arasına müzikten bir iskele inşa etmemi / Gündüzün ve gecenin
Gecenin ve gündüzün arasına
Yapmaları gerekenleri insanlara yansıttığımı söylüyorsun
Şimdi bir zamanlar kim olduğumu yansıt bana
Dünyaya verdiğimi bana geri veriyorsun / Aşk için nöbet bekle sonsuza kadar

Sözleri okuduğumda aralardaki küçük dokundurmaları da (sık sık kelimelerimin arasına sıkıştırdıklarımdan) fark ettim. Mesela ‘‘yalnızca taşıyoruz’’ dizesi tanıştığım bazı ‘queenlere’*3 gönderme. Birinin bulduğu muhteşem bir tempoya, ya da bir dans figürüne, ya da bir filme, ya da inşa ettiği bir eve vs. iltifat ederken ‘‘malı götürdü’’*4 kalıbını sık sık kullanıyorlar. Taşıyıcı damar olmak üzerine nasıl da feminen bir referans. Arkasındaki güç içine girmek, ateş etmek ya da kimin yumruğunun daha sert olduğuyla alakalı değil. Gitar solosunu kimin en iyi ‘‘taşıdığı’’ ile ilgili, kimin en büyük kaseye sahip olduğuyla. 

Şarkının, ‘‘gündüz ve gece arasındaki müzikten iskelenin’’ yapısıyla da alakalı olduğunu fark ettim. Travma veya kendini iyileştirme dönemlerinde, uykuya dalmakla uyanış anı arasındaki boşluk nasıl da geçilmesi zor, devasa bir kanyona dönüşüyor. Ve böyle zamanlarda müzik, eğer iyi dokunmuşsa, nasıl da faydalı bir ‘‘taşıyıcıya’’ dönüşebiliyor. Ve bu şarkı da o ‘‘taşıyıcılardan’’ biri olma çabasında.

Son dizede de aşırı duygulanıyorum. Muhtemelen albümün geri kalanının toplamından daha fazla anlam yüklü benim için. Dile getirmeye biraz utanıyorum ama en sade haliyle: Seni çok seviyorum ve müzikteki yeteneğine sonsuza kadar minnettar kalacağım. Hayatımın öyle bir dönemindeydim ki, tekeşliliğin elimden alındığını hissediyordum. Yerine müzik üretiminde tekeşlilik çıktı karşıma. Mucize gibi. Akıl almaz bir zamanlamayla. 

Coşkuyla, Birch*5

Etek KHANH BRICE NGUYEN X AGF HYDRA. Jartiyer ve uzun çorap JONATHAN ASTON

Arca’dan Björk’e:

Sevgili Björk,

i-D’nin yıldönümü sayısında benimle bu hikayede yer aldığın için çok teşekkür ederim. Çok sembolik bir anlamı var. Bir konuda anlaşamadığımızı hatırlıyorum. Sefamız olsun, çünkü çatışma gerçek bir arkadaşlığın varlığını gösterir. Sana annelik yaptığımı ve buna çok kızdığımı öfkeyle söylediğim anı çok net hatırlıyorum. Senin cevabın ‘‘birbirimize annelik yaptık’’ oldu ve o anda gözümdeki perde açılıverdi. Sana hayran olmam gerektiği düşüncesine tutunmaktansa, seni kız kardeşim olarak gördüm. Anneliği yeni bir ışık altında, seçilmiş aile bağlamında anlamama yardımcı oldu söylediklerin. Başka anne figürleri de olmuştu hayatımda ama şimdi durduğum yerden bakınca, onları da yin ve yang taraflarıyla beraber eşitim gibi görüyorum. Meksiko’daki yemeği hatırlıyorum. Çok lüks bir restorandı. O gece çok eğlendim.

Liderliğin farklı çeşitlerini değerlendirdiğimizi hatırlıyorum. Fallik liderlik bir hedefe ulaşmakla; yaratıcı bir projeyi mükemmelleştirmek ve devam ettirmekle; bir vizyonu sürdürmekle; açık bir duruşla, direktifler vererek ve kararlı bir şekilde takımı yönetmekle ilgili. Bir de bundan farklı, daha rahim benzeri bir liderlik türü var. Diğerlerinin projeye daha işbirlikçi bir tavırla katılabilmeleri için, açılabilecekleri ve kendilerini ifade edecek kadar güvende hissedebilecekleri amniyotik ortamı yaratmakla ilgilenen bir tür. Fallik olan tek bir otorite figürünün vizyonuyla; diğeriyse yaratıcı gebeliği ve işbirlikçi döllenmeyi mümkün kılan, hiper verimli bir ekosistem oluşturmakla alakalı. Yaratıcı süreçte ikisinin de yeri ve zamanı gelebiliyor. Bu konuda anlaştığımızı hatırlıyorum.  

Belli cinsiyet kimliklerinin taşıma ve konaklatma, duygu ağını dokuma ve ailenin erdemi alanlarında diğerlerinden daha fazla ya da daha az kapasite sahibi olduğu üzerine yazdıklarına cevaben: Ben bu konuyu siyah ve beyaz olarak görmüyorum. Sanırım hiç öyle görmedim. Hele ki şimdi her zamankinden daha da az öyle düşünüyorum. Her geçen gün, ikiliğin tanımlayıcı olarak kullanışlı olabileceğini ama temelde bireyin psikoseksüel yaşamına herhangi bir hayati getirisinin bulunmadığını görüyorum. Birey anima ve animus’unun** ne kadar bilincine varırsa, belli zevklerin sınırların dışında olduğu düşüncesine ve utanca bir o kadar az takılıyor. Anima ve animus terimlerini Jung’dan ödünç aldım. Her erkeğin içinde hem erkek hem kadın ve her kadının içinde hem kadın hem erkek olduğu düşüncesi.

Analizde Oidipus Kompleksi, babayı öldürüp anneyle sevişmek demek. Bir de Elektra Kompleksi var: anneyi öldürüp babayla sevişmek. (Çevirmenin notu: Orijinal metinde tersi yazılmış. Yani Elektra Kompleksi’yle Oidipus Kompleksi aynı şekilde açıklanmış. Bir karışıklık olduğunu tahmin ediyorum.) Daha önce duymadığım yeni bir arketip öneriyorum: Elektra Reks*6. Hem annesini hem babasını öldürüp kendisiyle sevişiyor. Bence Elektra Rex, bir varlığın teslimiyet ve hakimiyet arasında dolaşabilmesinin, penetre edebilmesinin ve aynı zamanda penetre edilebilmesinin önünü açacaktır. Biyolojik bir rahmi harcayarak iç içe geçme olasılığı sunuyor, cinsiyeti bir tek kendisine ait. Mesela penisi olan bir anne veya hamile bir baba çevresinde aile çekirdeğinin nasıl şekilleneceğini merak ediyorum. Konuyu açtım çünkü şu anda bunlar mümkün. Hepimiz Elektra Reks’e ulaşabilir ve mutant vücutlarımızla özgür zevklerin peşine düşebiliriz. Kaçınılmaz olarak her birimiz, hepimiz doğumdan ölüme kadar geçişiyoruz. 

Bilinmeyenin yüzündeki aşkla, a.

* Esasen mektuplar bu metin için yazılmış. (Clickbat alarmı)

*2 Güney Amerika argosunda ‘lush’ ayyaş anlamında kullanılıyor.

*3 Kraliçe olarak çevirsem mi diye çok düşündüm ama sanki aynı etkiyi vermiyor.

*4 İngilizcede ‘carry’ fiili hem taşımak hem de götürmek anlamında kullanılabiliyor.

*5 Huş ağacı (Björk’ün lakabı olduğunu tahmin ediyorum)

*6 Arca’nın bir şarkısının adı aynı zamanda.

** Anima ve animus Carl Jung analitik psikoloji ekolünde kolektif bilinçdışı teorisinin bir parçasıdır. Jung animusu bir kadının bilinç dışı erkek tarafı ve animayı da bir erkeğin bilinç dışı kadın tarafı olarak tanımlamıştır ve her ikisi de kişisel psişenin ötesine geçer. Jung’un teorisi anima ve animusun iki ana insan biçimli arketip olduğunu belirtir ve bunları hayvan biçimli ve daha aşağıda olan gölge arketiplerinin karşısına koyar. Bunların öz arketipini tanımlayan soyut sembol kümeleri olduğuna inanmıştır. Kaynak: Wikipedia 

Fotoğraflar: Mert Alas & Marcus Piggott

Bu metin 20 Ekim 2020’de yayımlandı. Orjinalini okumak için tıklayınız.

Sponsored by the Rosa Luxemburg Stiftung with funds of the Federal Ministry for Economic Cooperation and Development of the Federal Republic of Germany. The content of the publication is the sole responsibility of Velvele and does not necessarily reflect the position of RLS.

Authors

Bir Cevap Yazın