1. Bölüm: Pride nedir? Nereden gelir, nereye gitmektedir?
Kuir tarih bize, LGBTQİA+ hareketini ana akıma taşıyan şeyin Stonewall isyanı olduğunu anlatır [1]. Bu isyan aynı zamanda keskin hatlarla belirlenip birbirinden ayrıştırılan kimlik ögeleri üzerinden kar sağlamayı amaçlayan neoliberalizmin yükseliş dönemine denk gelir [2]. Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime dair ögeler, bu dönem itibariyle kuirleri dışlama ve ayrıştırma araçları olarak git gide daha sık kullanılmaya başlar. Heteropatriyarkal toplumda idealize edilen insan natrans ve heteroseksüel olduğundan LGBTQİA+’lar bu sis merkezci hiyerarşik düzeni sarsarlar ve belirlenen kalıplardan taşarlar. Tepeden inme, evrenselci ve aşkın kabul edilen heteroseksist prensipler üzerine kurulu düzenin istikrarına büyük tehdit oluşturan kuir hareket, tam tersine dipten yukarı hareket ettiğinden, neoliberal düzendeki sahte çeşitliliğin ardına saklanmış tektipleştirme eğilimine sahip devlet politikaları için oldukça tehlikelidir. Tarih boyunca aşağılayıcı “queer” kelimesini sahiplenip onu olumlayan ve ne idüğü belirsizliğini bu şekilde kutlayan kuir özneler, 28 Haziran 1969 sabahında New York’ta düzene karşı oluşturdukları tehdidi sadece var olarak ve akışarak sahnelediler. İsyanın başladığı Stonewall Inn’de başta Afrika ve Latin Amerika kökenli trans kadınlar olmak üzere drag kraliçeleri, feminen erkekler, butch lezbiyenler, erkek seks işçileri ve evsiz gençlerin de dahil olduğu cinsel ötekiler [3] spontane bir şekilde mobilize olarak polise ve devlete karşı radikal bir duruş sergilediler. Stonewall isyanında yer alan kuir isyancıların yaratıcı çeşitliliği, günümüz LGBTQİA+ hareketine büyük katkıda bulundu ve bize Pride’ı (Onur) miras bıraktı. Bugün Onur Yürüyüşü, Onur Haftası veya bazı dünya şehirlerinde Onur Festivali şeklinde kutlanan Pride, ana akım LGBTQİA+ hareketinin yüzü oldu. Ne var ki, yıllar içinde radikal politik gücünü kaybederek aynı zamanda yoğun kapitalist alışverişlerin zemini haline geldi. Şimdi, kapitalizm tarafından nasıl sahiplenilip asimile edildiğine geçmeden önce sizi Pride’ın köklerine doğru bir yolculuğa davet ediyorum.
Pride’ın kökeni
Polisin Christopher Caddesindeki Stonewall Inn’e baskın yaptığı gece, kuirlerin güvenli alan diye bildikleri bir mekanda sadece sosyalleşerek yaşam haklarını kullandıkları bir geceydi [4]. 1969 yılının 27 Haziran’ını 28 Haziran’a bağlayan bu geceyi özel kılan şey, polis baskınının beklendiği gibi gitmemesiydi. Kimlik kontrolü, alkole el konulması, birkaç lubunyanın gözaltına alınması gibi alışılagelmiş baskın pratikleri alışılmadık bir tepkiyle karşılaşarak günler süren, tüm şehre yayılan bir ayaklanmaya dönüştü.
Stonewall isyanında olayların spontanlığı ve isyancıların çeşitliliği, günümüz ana akım LGBTQİA+ hareketinin radikal kuir kökenlerini göz önüne serer. Elbette giderek katılaşan merkezi ve yerel baskılar ile ABD’nin eşcinsel karşıtı hukuk sistemi, ayaklanmalar için bir hızlandırıcı olmuş olabilir, ancak ayaklanma anı kendi başına biricik ve değerlidir. Çünkü çok sayıda “öteki” spontane bir şekilde bir araya gelerek sistematik şiddete karşı durmuş ve savaşmıştır. İsyanın yüksek enerjisi, mahalle sakinlerini ve yoldan geçenleri dahi direnişe katmaya yetmiştir. Hissedilen rahatsızlık, en ön saflarını tarihte en az temsil edilenlerin oluşturduğu, büyük ve etkili bir protestoya dönüşmüştür. Bu isyancılar arasında ismi en çok bilinenler şunlardır: 1- Protestoların ikinci gününde bir polis arabasının camını tuğlalarla indiren Siyah drag kraliçesi Marsha P. Johnson [5]. 2- Polisle yaşadığı sürtüşmeyle isyanın ilk kıvılcımını çakan butch lezbiyen Stormé DeLarverie [6]. 3- Ayaklanmanın ilk dakikalarında bir polis memuru tarafından başından yaralanan ve gözaltına alınan Siyah trans kadın, Miss Major Griffin-Gracy [7].
Bu geceden tam bir yıl sonra, 28 Haziran 1970’de New York’ta, Stonewall isyanının yıl dönümünü kutlamak için “Christopher Caddesi Özgürlük Günü” düzenlendi. Eş zamanlı olarak Şikago ve Los Angeles’ta da “Eşcinsel Onur” yürüyüşleri yapıldı. Türkiye’de 2015’ten beri fiilen yasaklanmış olsa da yaratıcı biçimlerde kutlanmaya çalışılan; dünya başkentleri ve diğer büyük şehirlerde her haziran festival, geçit töreni ve konser serileri şeklinde kutlanan Pride etkinliklerinin başlangıcı, 1970 yılında yapılan bu yürüyüşlerdir. Bu yürüyüşler sayesinde LGBTQİA+’lar, özellikle gey ve lezbiyenler, ilk defa bu kadar yüksek seviyede olan görünürlüğün tadını çıkarırken diğer kuir özneler de büyük, halka açık etkinliklerde ilk kez kendilerine yer bulabilmiştir. Haziran 2019’da Stonewall’un 50. yılının kutlandığı New York’ta, sadece Manhattan’da 5 milyon kişi ile rekor katılım kayda geçmiştir [8]. Bugün, dünya şehirlerinde çoğunlukla festival formunu almış olan Pride, bizlere bir günlük veya bir haftalık dolu dolu eğlence, kolektif şekilde görünür olma ve heteronormatif kamusal alanda hakkımız olan yerleri geri alma fırsatı verir.
Pride’ın metalaştırılması
Sıkça tartışılan bir konu olan Pride’ın metalaştırılması, yerel ve merkezi yönetimlerin şirketlerle beraber bu büyük kuir kalabalıklardan kar elde etme potansiyelini keşfetmesiyle bir gerçekliğe dönüştü. Yıllar içinde katılımcıların sayısı arttıkça metalaşma da giderek arttı, Stonewall’un yüksek radikal enerjisinin işletmeler tarafından düşürülmesine yol açtı. Financial Times’ın 2016’da, NYC Pride’ın 2009’dan beri direktörlüğünü yapan Chris Frederick ile yaptığı röportaj bu korelasyona kanıt niteliğindedir [9]. Frederick’in “güçlü bir pazarlama geçmişi olduğunu” vurgulayan yazıda etkinlik bütçesinin, yedi yılda on kat arttığından bahsedilir ve bütçenin yarısını şirket sponsorluklarının oluşturduğu, diğer yarısının ise “bilet satışları, bağış toplama etkinlikleri ve şirket balonu kayıt ücretlerinden geldiği” belirtilir. Hatta yazıda 2016 NYC Pride’ın, aralarında Walmart, AXA, Delta, Netflix, Bud Light, Unilever, BNP Paribas, Nissan ve Disney’in de bulunduğu, Global Fortune 500 listesinde yer alan 16 şirketin sponsorluğunda gerçekleştiği, bu sayının 2012’ye göre ikiye katlandığı açıklanır. Bütçedeki bu büyüme, katılımcı sayısındaki büyümeye de yansır: Aynı dönem içinde yürüyüşe katılan kişi sayısı üç kat artmıştır. Dahası, yazıda Pride’ın dünya çapındaki büyümesine örnek olarak London Pride’a atıfta bulunulur: “New York Pride’ın yarısı kadar büyüklükteki London Pride, son 10 yılda benzer bir büyüme göstermiştir. Bu yıl 400 bin sterlin olan sponsorluk gelirleri, 2013’ten bu yana yüzde 250 artmıştır.”
Önceleri daha çok “yürüyüş” olarak anılan Pride etkinlikleri, artık çoğunlukla ya şirket balonlarının/araçlarının birbiri ardına sıralandığı şaşaalı geçit törenleri ya da popüler şarkıcıların, TV ve sosyal medya fenomenlerinin yanı sıra birkaç kuir sanatçının yer aldığı festivaller şeklinde düzenlenmektedir. İsim ve içerikteki değişimin yanı sıra, katılımcıların direkt olarak bazı etkinliklere giriş için para ödemesi, Pride’ın metalaştırılmasına kanıt teşkil eder. Bu durum, giderek birkaç günlük festivallere dönüşen Pride için kaçınılmazdır. Örneğin, 2019 Toronto Pride tanıtım broşüründe 500 dolar karşılığında, üç adet Onur Ayı partisine giriş ve üç günlük VIP festival erişimi sağlayan biletlerin satıldığı görülebilir [10]. Geçmişte Kylie Minogue ve Britney Spears gibi isimlerin sahne aldığı “Pride in the Park” isimli müzik festivaliyle ünlü Brighton Pride’ın web sitesinde “Altın Çember,” “VIP Platin Çember” gibi, ne kadar para ödediğinize göre ayrılmış festival alanları görülebilir [11]. Benzer şekilde, Christopher Street West Association Inc. tarafından düzenlenen Los Angeles Pride, 2019’da Meghan Trainor ve Ashanti gibi ünlü isimlerin sahne aldığı bir müzik festivali olan ana etkinliği için bilet satmaktadır [12].
Bu noktada kuirlerin maruz bırakıldığı sınıfsal ayrımın altının çizilmesi önemlidir. En tekinsiz ve sonu belirsiz hayatlar yaşayanların ön saflarda yer aldığı Stonewall ile taban tabana zıt bir şekilde, özellikle Batılı büyük şehirlerde düzenlenen günümüz Pride etkinliklerinin tadını en çok, parası olanlar çıkarıyor. Bu durum, hareketi bir orta sınıf meselesine indirgemektedir. İronik olarak, kuir temaları reklamlarına yediren sözde müttefik (ally) şirketlerin bu yola sözde çıkış noktaları “aidiyet hissi” ve “görünürlük”tür. Ama gelin görün ki en şanslısı bile toplumda kendine zar zor yer bulabilen yoksul lubunyalar, özü itibariyle sınıf bilincine sahip radikal bir isyandan miras kalan bu etkinliklerin dışında bırakılıyor Yukarıdakilere benzer Batılı şehirlerdeki bazı Pride organizasyonlarının özel festival paketleri sunması veya VIP partiler düzenlemesi, LGBTQİA+’lar arasında yaratılan sınıf temelli ayrıma işarettir. Bu gibi pratikler ana akım LGBTQİA+ hareketin yüzü olan Pride’ın artık serbest piyasa ekonomisi prensipleriyle işlediğini göstermektedir.
Şirket sponsorlukları ve kurumsal (corporate) pinkwashing
Şirket sponsorlukları, kapitalist çıkarların üzerinin LGBTQİA+ savunuculuğu ile nasıl örtüldüğünü gözlemlemek için önemlidir. Jasbir K. Puar’ın “pinkwashing” tanımını burada hatırlamak gerekir ki devletlerin, LGBTQİA+’ların ötekileştirilmesini sağlamlaştırmak için kullandığı pinkwashing’in kurumsal (corporate) versiyonunu anlayabilelim. Puar’a göre pinkwashing, “bir ulusun bazı topluluklara uyguladığı ayrımcılık politikalarının üzerini küçük bir gruba ayırdığı eşcinsel haklarının çığırtkanlığını yaparak kapatma veya dikkati başka yere çekme pratiğidir” [13]. Aynı devletler gibi şirketler de, yerliler ve kuirler gibi ötekileştirilmiş grupların ekonomik, sosyal ve kültürel haklarına uzattıkları eli gizlemek için pinkwashing pratiklerini uygularlar. Toplam piyasa değeri açısından dünyanın beşinci en büyük bankası olan Wells Fargo, bu noktada önemli bir örnektir [14]. Sadece 2017’de, aralarında NYC (New York şehri) ve San Francisco’nun da bulunduğu 60 Pride etkinliğine sponsor olan Wells Fargo’nun perde arkasında yaptıklarına bir bakalım: Annie Utterback, 2016’daki yazısında “Wells Fargo’nun LGBTQ’ların, özellikle de Siyah ve Latin kuir ve transların orantısız biçimde tutsak edildikleri özel hapishanelere yaptığı yatırımları eleştiren LGBTQ topluluğu üyeleri, bankanın Pride sponsorluğuna karşı büyük tepki gösterdiler” der. Bir online imza kampanyası, aslen sağcı ve muhafazakar olan, ABD’li en büyük LGBTQİA+ savunucusu Human Rights Campaign’in Wells Fargo’ya “Kurumsal Eşitlik Endeksi”nde 100 üzerinden 100 puan vererek pinkwashing yaptığını gözler önüne serer ve kurumu lanetler [15]. Belirli özel hapishanelere yaptığı yatırımların yanı sıra Wells Fargo’nun, aynı zamanda Dakota Petrol Boru Hattı’na (DAPL) finansal destek vermesi Pride’ların kesişimselliğini de sorgulatmaktadır. “LGBT ‘eşitlik’ hareketinin Trans ve Kuir bireyleri daha çok ötekileştiren baskıcı sistemlerle iş birliğini bitirmeyi amaçlayan, Columbia federal bölgesinden organizatörler ve aktivistlerden oluşan” No Justice No Pride (Adalet Yoksa Onur da Yok) isimli kolektifin üyesi, Çeroki kuir aktivist Jen Deerinwater, bu konudaki endişelerini şöyle dile getirir: Capital Pride (Washington’da yapılan Pride festivali) organizatörleri, bizim öncelikli taleplerimizi yerine getirebilirler. Wells Fargo ve diğer bazı kurumlarla ilişiklerini kesebilirler. Ama şu anda topluluğa karşı hesap verebilir gibi görünen ancak toplulukla konuşmaya bile tenezzül etmeyen bir yönetim kuruluyla karşı karşıyayız” [16].
Alex Abad-Santos bu konuda çok kritik bir soru sorar: “LGBTQ sorunlarına markaların verdiği desteğin gerçek bir etkisi var mıdır, yoksa bu destek sadece bir marka çalışması mıdır?” Kapitalist çıkarları ifşa etmek üzere Santos, “web sitesinde Onur Ayı boyunca gökkuşağı temalı ürünlerin satıldığı ‘onur paketi’ isimli özel bir sayfa bulunan” Adidas’ı ele alır ve şirketin aynı zamanda 2018’de, “hem taraftarlar hem de sporcular için güvensiz bir ortam oluşturan LGBTQ karşıtı yasalarıyla ünlü” Rusya’da yapılan Dünya Kupası’na sponsor olduğunu söyler. Bu örnekle Santos, “şirketlerin LGBTQ topluluğuna yönelik yaptıkları ‘destek’ jestlerinin içinin boş olduğuna” dikkat çeker [17]. Bir başka güzel örnek, popüler hızlı moda devi H&M’dir. Ürün ve mağazalarında farklı ve kuir bir hava vermek için büyük çaba gösteren, haziran ayında gökkuşağı temalı ürünler satarak Pride’dan kar elde eden H&M, halihazırda Çin’in hapishane endüstrisinden yarar sağladığı suçlamalarıyla karşı karşıyadır [18] (ki bu durum kendi başına insan sömürüsüyle ilgili geniş ve detaylı bir araştırmayı hak eder). Üstüne üstlük, LGBTQİA+ karşıtı yasaları ve pratikleriyle nam salmış bir ülke olan Çin ile resmi iş birliği içinde olan H&M’in Çin’de tamı tamına 426 adet fabrikası bulunmaktadır [19].
Ana görsel: Justin J Wee, The New York Times/REDU
Referanslar
[1] Duberman, M. B. ([1993] 2019). Stonewall: the Definitive Story of the LGBTQ Rights Uprising That Changed America.
Edsall, N. C. (2003). Toward Stonewall: Homosexuality and Society in the Modern Western World.
Carter, D. (2004). Stonewall: the Riots That Sparked the Gay Revolution.
[2] Duggan, L. (2004). The Twilight of Equality? Neoliberalism, Cultural Politics, and the Attack on Democracy.
[3, 4, 5] Carter, D. (2004). Stonewall: the Riots That Sparked the Gay Revolution.
[6] https://dressingdykes.com/2020/09/11/black-butch-wonder.
[8] https://abcnews.go.com/US/million-people-crowed-nyc-worldpride-mayor/story?id=64090338.
[9] https://www.ft.com/content/228207c6-5f46-11e6-ae3f-77baadeb1c93.
[10] https://www.universe.com/events/pride-toronto-vip-passes-tickets-toronto-J3SCQM.
[11] https://www.brighton-pride.org/premium-offers.
[12] https://lapride.org/event/2019-la-pride-festival.
[13] Puar, J. K. (2013). Homonationalism As Assemblage: Viral Travels, Affective Sexualities. http://www.thing.net/~rdom/ucsd/3somesPlus/Puar.pdf.
[14] https://www.advratings.com/banking/worlds-top-banks-by-market-cap.
[15] https://actionnetwork.org/petitions/hrc-stop-pinkwashing-wells-fargo.
[17] https://www.vox.com/2018/6/25/17476850/pride-month-lgbtq-corporate-explained.
[18] https://qz.com/1209468/hm-and-ca-are-accused-of-benefitting-from-chinese-prison-labor.[19] https://hmgroup.com/sustainability/leading-the-change/supplier-list.html.
[19] https://hmgroup.com/sustainability/leading-the-change/supplier-list.html.
2 Comments