Audre Lorde “Bahisdışı Kız Kardeş” kitabında, yazma gücünü kullanmakla beraber kadınların yaşadığı zorlukları ele alıyor. Okuyanı bir biçimde içine çeken metin, hem feminist hem de Siyah kadınların karşı karşıya kaldığı zorluklara ışık tutarak yaşamaya/nefes almaya ya da başka bir dünya kurmaya yönelik kapsamlı perspektifler sunuyor.
Fakat ben bu yazıda kitabı incelerken aynı zamanda Bahisdışı Kız Kardeş‘le nasıl ilişkilendiğimden söz etmeye çalışacağım. Kastım kendimi merkezde tutmaya yönelik bir düzlem yaratmak değil. Çünkü metin tam aksi yönde kolektif hisler yaratıyor. Kitabı okurken bana eşlik eden yoldaşlık duygusuyla yazıyorum bu satırları.
Tabii önce kendi kişisel tarihimden bazı detaylar vermem şart. Zira ben de toplumsal hiyerarşilerle baş başa kalmış bir bedenim. Angaje olduğum hiyerarşik mekanizmalar var. Kitapla en son çalıştığım şirketle yolları ayırdığım bir eşikte tanıştım. Yoğun çalışma temposunun bedenimde bıraktığı arızalarla kalakalmıştım. Kelimelerim kaybolmuş, cümlelerimi toparlayamaz hale gelmiştim. Yeni bir yoldaş kazandığımı bilmeden bir dostumun hediye ettiği kitabın sayfalarında gezinmeye başladım. Metni günlerce elimden bırakamadığım gibi, Audre Lorde de -bence yani- kendimle ilgili kaybettiğim güveni kazanmam için başucumda dikilip durdu. Sırtımı sıvazladı, şefkatle saçlarımı okşadı, ellerimi tuttu. Kızkardeşlerimin gözlerinde gördüğüm hıncın aslında onlara ait olmadığını fısıldadı.
Bahis dışı kızkardeşliğin girift yolları
Lorde, kadınların kendi güçleriyle ilgili potansiyellerini keşfetme ve birbirlerini desteklemeleri gerektiği fikriyle yola çıkmış. Yani sayfalar boyunca dayanışma mantığıyla, bir yoldaşlık etiği geliştirerek “Bahisdışı Kız Kardeş” kavramını şekillendiriyor. Daha doğrusu ilmek ilmek oya gibi işliyor. Kadınların özgün beden deneyimlerini işaret etmeye çalıştığını söyleyebiliriz.
Bu okuma deneyiminde o işarete denk geldiğimde, daha doğrusu o işareti fark ettiğimde yerimden kalkıp hızlıca aynaya koştum. İki kaşımın ortasında belirginleşen çatık ifade ile karşılaşmak hoşuma gitmedi. Anneannem, annem, ablalarım ve tanıdığım kadınların birçoğundan da biliyorum bu izi. “Al işte! Alnımıza Ataerki Cumhuriyeti’nin asabiyeti oturmuş,” diye iç geçirdim. Ya yürüyüşümüz? Memelerimiz ilk çıkmaya başladığında sakladığımız için oluşan kamburumuz? Hepsi Ataerki Cumhuriyeti’nin bedenlerimize rızamız dışında bıraktığı miraslardı.
Kitapla ilgili notlar alıyor, ceplerime koyuyordum. Böylelikle, farkında olmadan her sokağa çıkışım birer onur yürüyüşüne dönüştü. Omuzlarımı dikleştirip, saçlarımı savurarak Ataerki Cumhuriyeti’nin paşalarının ve o cumhuriyetteki tehlikelerin gözünün içine bakmaya başladım. Kadınlarla buluştum, dans ettim, renklendim, çiçeklendim. Önce meydanın kendisini, ardından meydan okumayı öğrendim.
Nitekim Lorde, ataerkil/toplumsal hiyerarşi ve sürekli kendini yenileyen iktidar dinamiklerini bükerek, saptırarak kadınlara yeni patikalar açmayı öneriyor. Onun bakış açısı, liberal bir görünürlüğün ötesine uzanarak toplumsal dönüşümü başlatabileceği düşüncesine dayanıyor. Bu akışla birlikte Siyah lezbiyen bir şair olarak dilin gücünü vurgulayan Lorde; kelimelerin ve cümlelerin, kadınların incitilmeleri ya da yanlış anlaşılmaları riskine rağmen duygusal deneyimlerini ve hikâyelerini paylaşmaları gerektiğine odaklanıyor. Dil, sadece baskıya karşı bir direnç olarak değil, aynı zamanda kişisel ve toplumsal dönüşümün bir aracı konumunda. Yazar şöyle sesleniyor:
“Sessizlik uğruna hepimiz kendi korkumuzun –küçümsenme, eleştirilme ya da yargılanma, tanınma, meydan okunma, yok edilme korkularının –suretini takınıyoruz. Ama bence hepsinin ötesinde, onsuz aslında yaşayamayacak olduğumuz görünürlükten korkuyoruz.”
Tam da bunu dediği için zaten Bahisdışı Kız Kardeş kitabı, feminist ve toplumsal adalet mücadelelerinin önemli bir kilometre taşı. Lorde’un anlatımının gücü, kadınların kendi güçlerini yeniden keşfetmelerine, sözcükleri güçlü bir şekilde kullanmalarına ve yoldaşlık etiği geliştirerek değişim yaratmalarına zemin hazırlıyor.
Bu okuma deneyimini bitirdiğimde şu iki soru zihnimin içinde dans etmeye başladı: Biz sahiden kimiz ve birbirimize nasıl temas ediyoruz? Bahisdışı Kız Kardeş de bu iki soruyu yanıtlarken, kadınların yaşamla demokratik bağlantılar kurmaya dair değerli bir düzlem oluşturuyor ve direnişin bir incisi olarak parlıyor. O parlama anı bu yazıyı başka bir inciye, eril dünyanın üstünden atlayıp yeni başlangıçlarda çiçek açmayı çok seven Lale Müldür’le; onun “Ars İslamca”sından seçtiğim dizelerle bitirmenin de yolunu yapmış oldu:
İşte Açılıyor önünde Kozmos,
Tafta bir gül gibi, Gül…

Bahisdışı Kız Kardeş
Audre Lorde
Çeviri: Yusuf Demirörs & Gülkan ‘Noir’
Otonom Yayıncılık
Satın almak için tıklayın