Hazan Özturan, 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerine ilişkin hazırladığımız “LGBTİ+’ların Seçimi” başlıklı dosyamız için, LGBTİ+lar için üniversitelerde özgür ve güvenli alanlar kurmayı amaçlayan ÜniKuir’den Mahmut Şeren ile görüştü.
ÜniKuir’den ve neler yaptığınızdan biraz bahsederek başlayalım. Instagram profilinizde kendinizi şöyle tanıtıyorsunuz: “Üniversitelerde LGBTİ+ alanında ayrımcılık, şiddet, nefretle mücadele eder; bütün üniversiteliler için özgür ve güvenli alanlar kurmayı amaçlar.” Peki ÜniKuir nasıl örgütlendi? Farklı yerellerden LGBTİ+’lar nasıl bir araya geldi? Çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
ÜniKuir çoğunluğu ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması’ndan örgütlenmiş, uzun yıllar üniversitelerde LGBTİ+ mücadelesi yürütmüş ve diğer üniversitelerle dayanışma alanlarını çoğaltmaya çalışan aktivistler tarafından 14 Şubat 2020’de kuruldu. Üniversite alanında daha önce yaşanan birçok deneyim çatı bir örgüt kurulması fikrine dayanıyordu, ancak belki de hareketin doğası gereği bunlar olumlu sonuçlanmamıştı. ÜniKuir, üniversitelerde mücadele veren örgütlenmeleri kuran, dizayn eden ve yöneten bir mekanizma olarak değil; üniversitelerde verilen her mücadeleyi biricik gören, bu mücadeleleri güçlendirmek ve birbiriyle dayanışmasını artırmak için çabalamak isteyen bir örgütlenme olarak ortaya çıktı.
Derneğimiz, bu çerçevede kurulan dört ana programla beraber üniversitelerde ayrımcılığa karşı mücadele etmeyi ve güvenli alan kurmayı hedeflemektedir. Dört programın çalışmalarına kısaca değineyim. Eşit haklara erişim programıyla sağlık, barınma, eğitim ve lubunyanın olduğu birçok yerde erişilemeyen haklara ilişkin durum izlenmekte ve raporlanmaktadır. Bununla beraber alanda çok ihtiyaç olduğunu düşündüğümüz, öznelere ücretsiz bir şekilde verilen hukuki ve akademik destek sürdürülmektedir. Örgütlenme ve dayanışma programında süregelen üç çalışma alanından ilki, İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan topluluklarla yürütülen güçlendirme ve dayanışma çalışmaları, ikincisi bu üç büyükşehir dışında bulunan aktivistler ve örgütlerle yürütülen dayanışma çalışmaları ve son olarak nerede yaşıyor olursa olsun ÜniKuir içerisinde örgütlenmek isteyenlere alan açılan gönüllülük çalışmalarıdır.
Medya ve iletişim programıyla üniversiteli ve genç LGBTİ+’ların sesi olmaya çalışan ÜniKuir, aynı zamanda alanda daha az görünenin daha fazla yer alması mottosuyla hareket etmeye çalışmaktadır. Elbette üniversiteli LGBTİ+’ların daha görünür olması için yapılan faaliyetler sadece ÜniKuir üzerinden yürütülmediğinden, LGBTİ+ öğrenci topluluklarının medyada daha fazla yer alabilmeleri adına çalışılmakta ve onlara bu konuda alan sağlamaktadır. Son olarak siyasal katılım ve savunuculuk programında ise genç ve üniversiteli LGBTİ+’ların üniversite, yerel ve ulusal düzeyde karar alma ve politika yapma mekanizmalarına katılım hakkının hayatına geçirilmesini sağlamayı, siyasal katılım araçlarını tanıtmayı ve yaygınlaştırmayı, ulusal ve uluslararası düzeyde karar alıcılar ve politika yapıcılar nezdinde LGBTİ+ hareketinin gündemini ve taleplerini görünür kılmayı, güvenli ve çoğulcu alanlarda siyaseti ve siyasi düşünceleri tartışmayı hedefleyen çalışmalar yapılmaktadır.
Son zamanlarda LGBTİ+’ların sürekli hedef alındığına ve taleplerinin görmezden gelindiğine şahit oluyoruz. Böyle bir atmosferde kampüste lubunya olmak ne demek? Üniversitelerde örgütlenmeleri neden önemli?
LGBTİ+’ların hedef alındığı bu şiddet sarmalı içerisinde kampüsler ve kampüslerdeki lubunyalar dikkat çekici bir yerde duruyor. Kampüslerde örgütlenen ve hak savunuculuğu yapan lubunyaların çeşitli yöntemlerle görünürlüğünün azaltıldığını, faaliyetlerinin engellendiğini, cezalandırılmaya çalışıldığını; örgütlenmeye katılacak başka lubunyaları korkutmaya gayret edildiğini açıkça görüyoruz. Bunlar hedef gösterme, etkinlik yasaklama kararları, topluluk faaliyetlerinin engellenmesi, burs ve öğrenim kredisinin kesilmesi, yurttan atılma, disiplin soruşturması, gözaltı ve tutuklama şeklinde karşımıza çıkıyor. Kampüslerdeki lubunyalar onur yürüyüşü düzenlemesin, örgütlenmesin, itiraz etmesin, görünmesin diye bunca enerji harcandığına göre üniversitelerdeki lubunya örgütlenmesi sadece bizim için kritik değil. Belli ki siyasi iktidar da bundan hayli çekiniyor.
Üniversitelerin birey ve toplum bazında muazzam etkileri olduğuna inanıyorum ben. Kişilerin kendilerini tanıma ve geliştirme fırsatları bulabildiği, farklı kimliklerdeki insanların birbiriyle karşılaştığı, dayanışma pratiklerinin geniş yer bulduğu, bulunduğu kentle bağını kurarak kenti özgürleştiren kurumlar olmalarınana dayandırıyorum bunu. Elbette böyle rolleri bulunan üniversitelerde lubunyaların örgütleniyor olması LGBTİ+ hareketinin tabanını genişletiyor, destekçilerini artırıyor ve harekete ciddi bir ivme kazandırıyor. Öte yandan, ÜniKuir’in raporlarından anlaşılıyor ki üniversite yönetimlerinin tutumundan ayrı olarak, LGBTİ+ örgütlenmesi bulunan üniversitelerde LGBTİ+’ların güvenli alanlara ulaşması kolaylaşıyor.
Boğaziçi eylemlerinde de LGBTİ+’lar çok önemli bir rol oynadı. Boğaziçi’nde yaşananlar bize seçim sürecine ve sonrasına dair neler anlatıyor?
Boğaziçi eylemlerinde LGBTİ+’ların rolü Gezi’den bu yana gerçekleşen tüm toplumsal hareketlerde olduğu gibi çok önemliydi. Boğaziçi eylemleri LGBTİ+’lar için önemli bir dönemeçti aynı zamanda. Zaten bir süredir LGBTİ+’lara yönelik tutum sertleştirilmiş, nefret söyleminin dozu ve etki sahası artırılmıştı. Bu eylemler, LGBTİ+’lara yönelik nefreti siyasetin merkezine yerleştirmeye giden bir süreci başlattı. Bu süreçte elbette başta Boğaziçi LGBTİA+ Çalışmaları Kulübü olmak üzere, LGBTİ+ örgütleri mücadele etmeye devam etti. Ama toplumsal muhalefetin ve üniversite bileşenlerinin çok iyi bir sınav verdiği kanaatinde değilim. LGBTİ+’lara yönelik nefretin artmasına tepkisiz kalan, “Hele bi’ n’olacak görelim” diyen, yaşananları küçük gören tutum ve davranışlara da şahit olduk. Tüm bunlar artık siyasi partilerin ve siyasetçilerin LGBTİ+ hakları bağlamında barometrenin belli yerlerine yerleşmek durumunda olduğunu gösteriyor. Çünkü bazılarının iddia ettiği gibi, bunlar sıradan ve yapay bir gündem değiştirme hamlesinden ibaret değildi. Aksine etkisi ve gücü artan LGBTİ+ hareketiyle siyaseten baş etme adımlarının güçlendirilmesi iradesinin göstergesiydi. Bu durumun seçim sürecinde devam ettiğini görüyoruz; LGBTİ+’ların varoluşları artık ittifak pazarlıklarının konusu. Bunun seçim sonrasında da devam edeceğinden hiç şüphemiz yok.
Seçim tarihi yaklaşırken bir kez daha gördük ki ÜniKuir yalnızca paydaşı olan Üniversite LGBTİ+ topluluklarının kampüsteki varoluşlarına odaklanmıyor, ciddi bir seçim kampanyası da yürütüyor. Seçim hazırlıklarınızdan ve şu ana kadar neler yaptığınızdan biraz bahsedebilir misin?
Seçim kampanyamızın üç hedefi var: Birincisi, üniversiteli ve genç LGBTİ+’ları sandığa davet ederek insan haklarından ve özgürlüklerinden yana olan adayları desteklemelerini sağlamak. İkincisi, seçim sürecinde siyasi partilerin vaatleri içerisinde genç ve üniversiteli LGBTİ+’ların taleplerinin yer almasını sağlamak. Diğeri ise seçim sürecinde LGBTİ+’ların karşılaştığı zorlukları, engellemeleri ve hak ihlallerini raporlayarak bunları belgelemek ve bunlara karşı savunuculuk yapmak.
Kampanyayı dört başlığa ayırdık. Bunlar; medya içerikleri, etkinlikler, seçim bildirisinin savunuculuğu ve seçim izleme çalışması. Bahsettiğim hedefler doğrultusunda hazırlanan medya içeriklerini sosyal medya hesaplarımızda ve internet sitemizde paylaşıyoruz. Aynı zamanda 21 farklı üniversiteden ve 15 farklı kentten genç LGBTİ+’ların katıldığı üç forum sonucunda genç ve üniversiteli LGBTİ+’ların seçim sürecinden ve seçim sonrasından taleplerini derlediğimiz bir bildiri yazdık. Ankara’da bu bildirinin ve kampanyanın lansmanını 30 Mart’ta yaptık. İstanbul’da ise 13 Nisan’da yapacağız. Ardından kurumları bu bildiriyi yaygınlaştırmak için ziyaret edeceğiz. Seçim sonrasında da görev ve sorumluluk üstlenen siyasetçilerin bildirinin gereğini yerine getirmesi için çalışmaya devam edeceğiz.
Seçim izleme çalışmasında ise Cumhurbaşkanı adaylarını ve siyasi partileri LGBTİ+ hakları bağlamında izliyoruz. Basın toplantılarını, konuşma yapılan çeşitli programları, haber kanallarında konuk olunan programları ve sosyal medya hesaplarını inceleyerek LGBTİ+’lar lehine ve aleyhine olan içerikleri raporluyoruz. Aynı zamanda seçim sürecinde ve oy kullanma gününde LGBTİ+’ların maruz bırakılabileceği hak ihlallerini de raporlayacağız.
Gözlemlerine göre üniversiteli lubunyaların mevcut bir siyasi atmosfere dair hissiyatları, yarattıkları direniş stratejileri ve bu seçim döneminden beklentileri neler?
ÜniKuir olarak son bir yılda üniversiteli lubunyalarla siyaset gündemiyle birçok kez bir araya gelerek düşüncelerimizi, duygularımızı birbirimizle paylaştık. Elbette bütün üniversiteli lubunyalar bunları düşünüyor, şunları hissediyor demem mümkün değil. Nihayetinde her birimiz farklı deneyimlere, ideolojilere veya kimliklere sahip kişileriz. Ama birkaç şey paylaşabilirim. Ülkenin genelde neredeyse herkes için, özelde LGBTİ+’lar için kötü durumda olan atmosferinden elbette üniversiteli lubunyalar da nasibini aldı. Üniversitelerdeki LGBTİ+’lar ciddi hak ihlalleriyle, ayrımcılıkla, baskıyla ve şiddetle mücadele ediyor. Bunların kaynağı siyasetçiler, mülki amirler, üniversite yönetimleri, akademisyenler ve diğer öğrenciler olabiliyor. Dolayısıyla birkaç koldan sürdürülen sistematik kötülüğe karşı örgütlü bir mücadeleden bahsediyoruz. Ama bunların hiçbiri üniversitelerdeki LGBTİ+ mücadelesini yok edemedi. Aksine her yıl yeni örgütlenmelerin haberlerini duyuruyoruz. Ve bu örgütlenme alanlarının üniversiteli lubunyalara iyi geldiğine ve kazanım sağlanabildiğine şahit oluyoruz. Seçim sürecinin sonucuna ilişkin farklı senaryolar var. Ama her senaryonun kapısının bizim için yeni bir direniş alanına çıkacağı kesin. Birbirinden farklı gelecekler vaat ediyor olsalar bile muhalefet de kazansa, LGBTİ+ nefreti koalisyonunu oluşturan ittifak da kazansa lubunyalara bahar öyle bir anda gelmeyecek. Lubunyaların baharının gelmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz ve mutlaka o bahar bize de gelecek.
ÜniKuir bir süredir LGBTİ+ Odaklı Meclis İzleme Bültenleri yayınlıyor. Sen de, Mevzu Meclis’e isimli bir köşe üzerinden değerlendirmelerini paylaşıyorsun. Son aylarda bütün meclis gündemlerini detaylı olarak takip etmiş biri olarak LGBTİ+’ların meclisteki temsiliyeti hakkında neler söyleyebilirsin?
Meclis izleme çalışmasının bizim için önemli bulguları var. Bir ay içerisinde yayımlayacağımız meclisin LGBTİ+ gündemi konusundaki kapsamlı raporda bunların hepsine değineceğiz. Ancak benim gözüme çarpan birkaç şeyden bahsedebilirim. Birincisi, mecliste LGBTİ+’lar kesinlikle “hak ettiği” gibi gündem olamıyor. AKP-MHP’nin her türlü nefret siyasetine ve baskı politikalarına rağmen güçlenerek mücadelesini sürdüren bir hareketten bahsediyoruz. Bugünün Türkiye’sinde bu anlamda aynı yere koyabileceğimiz çok az politik hareket var. Bu durumda LGBTİ+’ların her türlü yasama ve denetim faaliyetinde etkili biçimde yer alması gerekiyordu. Oysa baktığımızda binlerce kanun teklifi, yazılı soru önergesi ve Meclis araştırma önergesi içerisinde ancak birkaç tane, günlerce yapılan genel kurul ve komisyon toplantılarında ancak birkaç dakikalık yer bulabilmişiz. Kaldı ki bunların önemli bir kısmı LGBTİ+’ları hedef gösteriyor, düşmanlaştırıyor veya nefret üretiyor. Öte yandan, LGBTİ+’ların hak taleplerini ve sorunlarını gündeme getiren milletvekillerinin aşağı yukarı hep aynı isimlerden oluştuğunu söyleyebilirim. Milletvekillerinin ve siyasi partilerin çalışmalarına LGBTİ+ haklarını ana akımlaştırması gerektiğini, bu konuda LGBTİ+ örgütleriyle işbirliği içerisinde olunmasını ve LGBTİ+’ların açık kimlikli milletvekilleriyle kendisini temsil ettirebilmesinin vaktinin çoktan geldiğini düşünüyorum.

Sponsored by the Rosa Luxemburg Stiftung with funds of the Federal Ministry for Economic Cooperation and Development of the Federal Republic of Germany. The content of the publication is the sole responsibility of Velvele and does not necessarily reflect the position of RLS”.
1 Comment
Comments are closed.