Hikâyesi Var: Rina Sawayama – Send My Love to John

Hani bambaşka bir şey için internette gezinirken karşınıza bir haber/söyleşi/video çıkar da oradan çok memnun olacağınız bir keşfe doğru yola çıkarsınız ve nihayetinde  daha önce ya hiç duymadığınız ya da duyup es geçtiğiniz bir sanatçının işlerine dalarsınız ya, işte bu bana geçtiğimiz günlerde oldu ve kendimi Rina Sawayama’nın son albümü Hold The Girlde buldum. Daha doğrusu albümdeki bir şarkısında; Send My Love To Johnda… 

Queer göçmenlerle ilgili şarkılar taraması yapıyor, belki oradan bir yazı ve şarkı listesi çıkarmayı umuyordum. Linkten linke sekerken, People dergisinin sanatçının göçmen bir lubunya arkadaşının zorlu açılma süreciyle ilgili yazdığı bir şarkıdan bahsettiği şu haberi gördüm ve linki tıkladım. O tık bu tık sevgili okuyucu. O andan beri döndüre döndüre şarkıyı dinliyor, göçmenlik ve lubunyalık deneyimimden sağarak çıkardığım; bazısına başladığım, bazısını yarıladığım, bazısını planladığım on kadar Drive dosyası ve çok daha fazla sayıdaki internet sayfası arasında adeta dans ediyorum. Ziyadesiyle ilginç bir yolculuk olduğunu söylemem gerek. Hem kendi kişisel tarihimin unuttuğum bazı anılarını hatırlıyor, bazı yerlerde bir durup iç çekiyor, bazı yerlerde omzumu öpüyor, bazı yerlerde de, şarkıdan da kelli, rahmetli annemi hatırlayıp üzülüyorum. Durum bir haftadır böyle. Bu yazı da bahsettiğim garip ama bir o kadar da iyi gelen üretim şelalesinin içinden çıktı tahmin edeceğiniz üzere. Size Send My Love to John’un hikayesini anlatmak istiyorum. 

Ebeveynler adına bir özür

them’e kapak olduğu Eylül sayısında Rina Sawayama, şarkıyı göçmen bir lubunya arkadaşının annesiyle yaptığı telefon görüşmesinden esinlenerek yazdığını anlatmış. Homofobik aile, uzunca bir süredir hem oğullarının kimliğini hem de beraber yaşadığı sevgilisini reddediyormuş. Defalarca tekrar etmiş sayısız kalp kırıcı telefon görüşmesi… Sanatçının tanıklık ettiği görüşmede ise anne, telefonu kapatmadan önce ilk kez çocuğunun sevgilisinin adını anmış ve “O halde, John’a sevgilerimi ilet” diyerek kapatmış telefonu. Bu denli basit bir cümlenin ne kadar büyük bir anlamı olur ki diyor insan. Ama oluyor ve bunu sadece lubunyalar biliyor.

Sawayama şarkıda çocuklarının cinsel kimliklerini/varoluşlarını kabul etmekte zorlanan bir ebeveyn rolüne bürünüyor ve arkadaşının annesinin deneyimini ters yüz ederek, hem onun hem de diğer ebeveynler adına LGBTİ+ çocuklarından özür diliyor.

“Umarım bu şarkı, onlardan hiç özür dilemeyen ya da onları oldukları güzel insan olarak görmeyen insanlar açısından pek çok insanı özgür kılabilir” diye anlatmış ve eklemiş: “Bence bu utanç duygusunu taşıyan, başkaları için utanç ya da utanç kaynağı olduklarını düşünen pek çok insan var. Bence bu insanlar bir özrü hak ediyor.”

Sanatçı aynı röportajda göçmen ailelerin asimile olma korkularının ya da arzularının çocuklarıyla olan ilişkilerini nasıl olumsuz etkilediğininden de bahsetmiş. Japon asıllı bir İngiliz olan Sawayama, kendi deneyiminden de çok iyi bildiği bu durumu şarkının sözlerine yedirmiş; “Çocukları için işe yaramayan pek çok şey dileyen göçmen ailelere biraz daha empatik bir bakış açısı kazandırmasını” umduğunun altını çizmiş.

Sawayama bir panseksüel. Çocukluğunda ve ergenliğinde dinlediği pop müziğin cis-hetero merkezli olmasından usanmış ve queer çocukları da kapsayan bir pop müzik yaratmak üzere yola çıkmış. Birbiriyle alakasız gibi duran şarkıları, tam da bu iskeletin üzerine inşa edilen alengirli bir mimari harikası gibi. Bakanın arkasında ne gibi hikayeler var diye merak edeceği bir çeşitlilik. Velvele sayfalarında daha derinlikli bir biyografiyi ve incelemeyi hak ediyor. Umarım yapmak isteyen biri çıkar.

En başta da dediğim gibi, günlerdir Send My Love to John dinliyorum. Kalbimi kırıyor, kırdığı parçaları etrafa saçıyor, sonra gelip büyük bir şefkatle o parçaları kıran kendi değilmiş gibi topluyor ve bir araya getiriyor. Döve döve seviyor, seve seve dövüyor. Kendi ebeveynlerime çok benziyor. Onların hiç dilemedikleri özür diye dinliyorum. Aldım, kabul ettim, 777!

Bu çukurda tek başıma debelenmeyeyim diyerek Send My Love to John’un sözlerini Türkçeleştirmeye çalıştım. Hem bir arşiv olarak kenarda dursun hem de bu yazıyla doğan Hikâyesi Var serimize dahil olacak başka şarkıların hikayelerine ilham olsun diye. 

İyi dinlemeler… iyi okumalar… 

John’a Sevgilerimi İlet

Cross the border, in the summer of ’73
Left my mother to go after the American dream
Ooh, threw away my name
Ooh, it’s easier when it sounds the same

73 yazında sınırı geçtim
Amerikan rüyasının peşinden gitmek için annemi terk ettim.
Adımı fırlatıp attım 
Kulağa aynı geldiği zaman daha kolay oluyor.

All I ever wanted was for you to have a better chance
Go to college, find a good girl that you take to a dance
Ooh, pictured you with her
Ooh, but that was never who you were, hmm

Tek istediğim senin daha iyi bir şansın olmasıydı.
Üniversiteye git, dansa götüreceğin iyi bir kız bul.
Seni onunla hayal ettim.
Ama sen hiç öyle biri olmadın ki

And I’m sorry for the things I’ve done
I misguided love to my only son
Trying to protect you, but I guess I was wrong
So send my love, send my love to John

Ve yaptığım şeyler için özür dilerim.
Tek oğluma olan sevgimi yanlış yere yönlendirdim
Seni korumaya çalışıyordum ama sanırım yanılmışım.
Sevgilerimi, John’a sevgilerimi ilet.

Saw the way the kids treated you every day at school
I should’ve blamed them, but instead I hid behind the bible’s rules
Pray to God above
But all you needed was my love

Okulda her gün çocukların sana nasıl davrandığını gördüm.
Onları suçlamalıydım ama bunun yerine İncil’in kurallarının arkasına saklandım.
Yukarıdaki Tanrı’ya dua et
Ama tek ihtiyacın olan benim sevgimdi

And I’m sorry for the things I’ve done
I misguided love to my only son
We both had to leave our mothers to get the things we want
So send my love, send my love to John
Ooh, John (ooh)


Ve yaptığım şeyler için özür dilerim.
Tek oğluma olan sevgimi yanlış yere yönlendirdim.
İkimiz de istediğimiz şeyleri elde etmek için annelerimizden ayrılmak zorunda kaldık.
Sevgilerimi, John’a sevgilerimi ilet
Ooh, John (ooh)

And I see that he takes care of you
From the food he makes, he’s there for you
In all the ways I never was, ooh

Ve görüyorum ki sana iyi bakıyor.
Yaptığı yemeklerden, her daim yanıbaşında 
Benim hiç olmadığım şekilde, ooh

Çevirinin son okumasını yapan İlker Hepkaner’e teşekkürler.

Hikâyesi Var’a katkı sunmak, LGBTİ+’ları anlatan şarkıların hikayelerini anlatmak ya da seride şu şarkı da mutlaka olsun demek için iletisim@velvele.net posta adresini kullanabilir; Twitter ve Instagram‘dan DM yoluyla bize ulaşabilirsiniz.

Ana görsel: Jess Farran
Yazı içindeki görsel: JAMES BEE

Author

  • Bawer

    Velvele Kurucu Yayın Yönetmeni, gazeteci, çevirmen, editör, LGBTİ+ ve göçmen hakları aktivisti.