Cemaatler, Siyasal İslam, Sağ Partiler: Sandık Bizi Nereye Götürecek

LGBTİQA+ karşıtı propaganda, ekonomik kriz, ırkçılık, mizojini, türcülük ve aslında bunları yaratan sağ ideolojiler… Sandık bizi nereye götürecek? 

Bir tarafta Türk-İslam faşizmini temsil eden AKP-MHP ittifakı, diğer tarafta bu ittifakın ideolojisinden çok da bir farkı olmayan Altılı Masa (CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’ndan oluşan Cumhurbaşkanlığı seçimi için aday belirleme ve seçim çalışmaları için belirlenecek politikalar hakkında toplantılara başlayan siyasetçileri tarif eden ifade). Bize alternatif(!) olarak sunulan masada iki parti direkt olarak eski iktidar ortağı, yani sürecin buraya gelmesinde parmağı olan isimler; biri 90’lı yılların faili meçhul cinayetleri döneminin İçişleri Bakanı, diğeri ise İstanbul Sözleşmesi’nin iptali için propaganda yapanlardan biri. Tabii ki de CHP de dahil olmak üzere bu partilerin, isimlerin bu topraklarda ezilenlere neler yaptığına dair birçok örnek gösterilebilir ama yukarıda verdiğim örnekler bu masanın da “bir devlet geleneği var ve biz bu geleneği devam ettireceğiz” diyeceğinin bir göstergesi olmaya yetiyor. Bunlardan dolayı bize alternatif olarak sunulan bu ittifakı siliyorum. 

İktidarın Kürtler, kadınlar, LGBTİQA+’lar, işçiler, engelliler gibi ezilen grupları hedef göstererek ve onlar haklarında korku yaratarak sokağı kriminalize etmesine karşılık, bu muhalefet denilen kesim de “seçim geliyor, provokasyona gelmeyelim, bunlar iktidara yarar, cevabımızı sandıkta verelim” diyerek içi boş bir “erken seçim” söylemi üretti ve sokağın kriminalize edilmesine katkı sağlayarak aslında bize iktidar yardakçısı olduklarını göstermiş oldular. 

İlk erken seçim çağrısı 28 Mart 2021’de yapılmış, yani yaklaşık iki yıl olacak. Bu iki yılda AKP-MHP faşist iktidarı, İstanbul Sözleşmesi’ni feshetti, Kürt siyasetçileri, LGBTİQA+’ları hedef gösterdi, üniversitelere kayyum atamaya, hapishanedeki siyasi tutsaklara zulmetmeye devam etti ve son olarak da “Sansür Yasasını” meclisten geçirdi. Yukarıda saydığım şeyleri halihazırda kamuoyuna zaten zar zor ulaştırabilirken, bu yasayla birlikte belki de artık hiç duyuramayacağız. 

Sokağın kriminalize edilişinin sonuçları olarak, LGBTİQA+’ların Onur Ayı’nda farklı şehirlerde yapmak istedikleri etkinlikler (film gösterimleri, söyleşiler, piknikler vb.) iktidar destekli İslamofaşist gruplar tarafından hedef gösterildi ve kolluk kuvvetleri tarafından saldırıya maruz bırakılıp, yasaklandı. CHP’nin elinde bulundurduğu belediyeler olan İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de ve Eskişehir’de yapılmak istenen Onur Yürüyüşlerine yönelik polis saldırılarında yaklaşık 500 LGBTİQA+ işkenceyle gözaltına alındı; İstanbul Onur Yürüyüşü 373 gözaltı ile Türkiye tarihine “negatif bir rekor kırarak” geçti. “Herkesin” partisi olduğunu söyleyip İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi için propaganda yürütenlerle, LGBTİQA+’ları hedef gösterenlerle oturup muhalif(!) bir masa kurmaya çalışanlar bu hedef göstermelere, saldırılara ve gözaltılara karşı sessiz kaldı. Buna karşılık geçtiğimiz haftalarda iktidar destekli ve cemaatlere bağlı İslamofaşist derneklerin “ailemizi ve çocuklarımızı koruyalım” çağrısıyla (#LGBTdayatması etiketini kullanandılar) ve çağrı videosunun televizyon kanallarında RTÜK onaylı kamu spotu olarak yayınlanıp örgütlenen Saraçhane’deki “Büyük Aile Buluşması” adlı nefret mitingi sonrasında AKP-MHP iktidarının “aileyi güçlendirme ve koruma” adı altında LGBTİQA+ karşıtı bir kanun teklifini oluşturacağını duyurması, bize bunun “gündem saptırma” olmadığını, açık açık bu faşist iktidarın LGBTİQA+ karşıtı propagandayı benimsediğini gösteriyor. 

Tüm bunlar olurken CHP geçtiğimiz günlerde Nur tarikatıyla bir görüşme yaptı ve onların desteğini almayı “başardı”. Anlaşılan o ki Altılı Masa iktidar destekli İslamofaşist grupları kazanmaya çalışırken, bu grupların hedef gösterdiği LGBTİQA+’lara sırtını dönüyor. Ayrıca CHP’den LGBTİQA+’ları sansürlediği, ne dediği anlaşılmayan ve bence iktidara karşı cevap niteliği bile taşımayan söylemler görüyoruz 

Sanıyorum ki ön planda olan adaylardan kim kazanırsa kazansın bizim için değişecek hiçbir şey olmayacak, çünkü “cis-hetero sağlam Sünni Müslüman Türk erkeğin” demokrasisi bizim için bir değişim yarat(a)maz. Eğer hayatın bu “olağanlığını” bozmak istiyorsak, tarihin bize ezilenlerin haklarını sandıkta değil sokaklarda aldığını gösterdiğini hatırlamak ve birbirimize de hatırlatmamız gerekecek. 

Yararlı Linkler: 

AKP’nin LGBTİ+ düşmanı siyasetinin hedefleri, muhalefetin kaçak güreşi

Karanlık Kuyularda Yaşam Haklarımızı Aramak

Kültür kavgası ve aile

Bir Cevap Yazın