Kameranın Arkası da Queer Sinemaya Dahil mi? 

Queer sinemanın kavramsallaşması yaklaşık 30 sene öncesine dayanıyor. Her ne kadar tarihi yeni gibi görünse de queer sinema, ekrana getirdiği yeniliklerle ve film okumalarına getirdiği özgürlükçü bakış açısıyla çok daha uzun süredir sinemayı etkilemeyi sürdürüyor.

Hakim sinema ve dizi sektörü birbirinin aynı eşcinsel karakterler ile dolup taşarken, komedi türü film kategorilerinin sığlığını anlamak için seçilebilecek en bereketli alanlardan belki de. Son zamanlarda globalde daha çeşitli temsiller görsek de Türkiye’de trans ve gey varoluşları tekrarlanan, hakaretamiz ve alay edilen kimliklerin başında. Lezbiyen ya da non-binary karakterlere rastlamak ise samanlıkta iğne aramaktan farksız. 

Queer sinemanın senaryolara, sahnelere, kamera açılarına, karakter seçimlerine olan etkisi tartışmasız çok büyük. Dönüştürücü ve alaşağı edici tüm güzellikleri ile üzerine uzun uzun konuşulacak nitelikte. Lakin bu yazıda queer sinema temsillerinden ziyade yapım modelleri üzerinde duracağım. 

Yapmak ama nasıl? 

TDK’ye göre yapımcı:

1. Bir şeyin yapılmasında, ortaya konulmasında, gerçekleştirilmesinde emeği geçen kimse veya kuruluş.  

2. Bir filmin çevrilişiyle ilgili bütün yönetim işlerini üzerine alan, sermayesini veren kimse, prodüktör.  

3. Radyo, sinema programları düzenlemekle görevli kimse, programcı.

Tanımların içinde yer alan, “sermayesini veren kimse” kısmı, büyük bir çoğunluk böyle olduğunu düşünse de aslen pek de gerçeği yansıtmıyor. Bahsi geçen kişiye verilen isim aslında finansör. 

Yapımcı, bir filmin, dizinin ya da belgeselin hayata geçirilmesi için gerekli olan kaynakları ve ekipleri bir araya getiren, bu kaynak ve ekiplerin yönetimini üstlenen, sürecin finansal kısımlarını planlayan, projenin üretim aşamasından son haline değin, hangi kurumlara ne gibi iş birlikleri yapılacağına kadar geniş bir yelpazede iş üreten kişidir. Hukuki süreçler, iş güvenliği, sözleşmeler, bütçelendirme gibi daha pek çok alan yapım sürecinin içine girer. Bu noktadan yola çıkarak “yapımcı” veya “prodüktör” her ne kadar kulağa havalı gelse de, işin aslı oldukça disiplinli mesai gerektiren geniş sorumluluk sahasına sahip bir meslek. 

Hâl böyleyken, görsel dünyada iş üreten kişileri ya da bizatihi ürettikleri işleri konuşurken bu işlerin nasıl yapıldığını, nasıl üretildiğini konuşmamak tartışmamın önemli bir kısmını dışarıda bırakmak olur diye düşünüyorum. 

Senaryolar yönelim, bütçeler tercih mi? 

Uzun zamandır prodüksiyon camiasında konuşulan; evvela set saatleri, ardından kaşeler, gerek ödemenin miktarı gerekse de ödemelerin vadesi beraberinde yapım modellerini de tartışmaya açtı. (Konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenler Sinema Televizyon Sendikası’nın web sitesine bakabilir)

Set, aynı anda farklı disiplin ve becerilerden gelen pek çok insanın ortak bir amaç için (bu amaç para da olabilir filmin üretimi de) bir araya gelerek üretim yaptıkları alanlardır. 

Prodüksiyon üretimi, araç gereçleri, yayını ve dağıtım mekanizmaları ile çok pahalı ve meşakkatli bir süreç olsa da, teknolojinin çeşitlenmesi ve ucuzlamasıyla birlikte bir nebze daha erişilebilir olduğunu söylemek mümkün. Tabii bu erişimin herkes için eşit olduğu anlamına gelmiyor. Üretim araçlarına erişim ve o araçları kullanma becerilerimiz çok farklı. Dolayısıyla tüm bunları elinde bulunduran yapım şirketleri, kendi çıkarları doğrultusunda bir sistem kurmuş vaziyette. Sistem çoğunlukla senaryolar için egemenin gözünden “makbul olmayı”, ücret anlamında da kapitalist sistemde “makul olmayı” gerektiriyor. 

Büyük prodüksiyonlar ile üretilen pek çok queer karakterli yapımları izlediğimizde belki ilk başta safi öyle bir karakterin olmasından sebep içimiz ısınsa da, filmin demlenmesinin hemen ardından o karakterlerin beyazlığı, normatif stereotiplerle yaratıldığını fark etmek uzun sürmüyor. E, tabii bir de beyazperdeye yansımayan set ortamının çalışma koşulları, ücret dağılımlarındaki adaletsizlik, cinsiyetçi ya da ırkçı yaklaşımlar da cabası. 

Queer filmlerde yapım modelleri

Filmlerin senaryolarına ya da hikayeyi ele alış biçimine göre verdiğimiz kategori isimleri olur; kurmaca, deneysel, müzikal, postmodern, feminist, korku, kült, komedi… Bu kavramlar birbirine çok uzak ya da apayrı şeyler değil elbette. Lakin bu türlerden bir tanesi var ki kategori ismini aslen filmin yapım modelinden alır: Bağımsız film.

İsmiyle müsemma bu tür, bir filmin konusundan, daha çok nasıl üretildiğine işaret ediyor. Ben de bağımsız filmin açtığı yoldan ilerleyerek, queer film kategorisinde, temsillerin yanı sıra yapım modellerini de tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. Epeydir konuyla ilgili aklımı kurcalayan sorular var.  

1) Bir işin “queer film” olması için senaryosuna girmeyi başarmış eşcinsel karakterler nasıl ki tek başına yeterli değilse, aynı filmde bir ya da birkaç queer karakter olması o filmin “queer film” olması için yeterli mi?

2) İçeriği ile sistem eleştirisinde bulunmayı hedefleyen bir proje, filmleştirilme aşamasında sette çalışan kadın oranı yüzdeye vurulamayacak kadar küçükse, o film hala “eleştirel filmler” kategorisinde yer alabilir mi? 

3) Queer karakterler ile dolu bir film, çekim aşamasında yeterli kaynağı olmadığı için çalışan ücretlerini sendikanın belirlediği ücretlerin altında verdiyse ya da çalışma saatleri fazlasıyla uzadıysa, etik açıdan “queer film” statüsünü kaybeder mi? 

Soruları artırabilmek rahatlıkla mümkün. Sinemanın tekelini ve yönünü elinde tutanlar şöyle dursun, biz içimizi ferahlatan, birlikte nefes aldığımız alanlara odaklanalım isterim. Hacı Bektaşi Veli’nin de dediği gibi: 

Hararet nârdadır, sacda değildir,
Keramet sendedir, tâcda değildir.
Her ne arar isen, kendinde ara,
Kudüs’te, Mekke’de, Hâc’da değildir.

Alışın her yerdeyiz: Kamera arkası dahil! 

Artık pek çok film festivalinde görmeye başladığımız “LGBTİ+ Filmleri”, “Queer Film Seçkisi” gibi kategoriler, bu alanda üretilen işlerin ne kadar arttığının en net göstergeleri. Görsel dünyada daha çok iş üretmeye başlayan lubunyalar, tüketirken de kendisi gibi olanı daha çok ekranda görmek istiyor ve bunu talep ediyor.

11. yılına girecek olan KuirFest, her sene ekrana taşıdığı onlarca film ve belgesel ile bu üretim ve tüketim ilişkisinin en bariz örneklerinden. Bu sene yayın hayatına başlayan DramaQueer Media da keza. 

Yönetmenliğini Umut Derin Eroğlan’ın, yapımcılığını ise benim üstlendiğim Kekre belgeseli, bu sene Türkiye prömiyerini Documentarist kapsamında Postane İstanbul’da yaptı. Yola “Hangi erkeklik?” sorusunu sordurmayı hedefleyerek çıktık. Erkekliğin ağızlarda bıraktığı kekremsi tattan ilhamla Kekre adını verdik. Ayrıca “Erkek” kelimesini tersten okuyarak da filmin adına ulaşabilirsiniz.

Pandeminin en sıkı günlerinde, sokağa çıkma yasaklarında çekimlerini tamamladığımız belgeselimiz, üretim aşamasından dağıtım aşamasına kadar önemli bir yerde olduğunu düşünüyorum. Uluslararası festival yolculuğu halen devam eden Kekre, bu sene gerçekleşen Adana Altın Koza Film Festivali’nde “LGBTİ+ Belgeseller ile Film Festivalleri Arasındaki İlişki” oturumunun panel konusu oldu.  

Pek çok yapım türü için kaynak bulmak zor bir süreç olsa da art house* üretim ve dağıtım süreçlerinde bu durum biraz daha sancılı. İhtiyaç duyduğumuz şeylerin başında gelen kaynaklar için; özel fonlar, kitle fonlamaları, kamu fonları, sosyal sermayemiz, beceri kitlerimiz gibi çeşitli kaynaklar mevcut. Bu kaynaklara hangi yollarla erişebileceğimizi, eriştiğimiz takdirde de bu süreci nasıl yöneteceğimizi belirleyen şey biziz. 

‘Nerdesin Aşkım’ dendiğinde birbirlerine ‘Burdayım Aşkım’ diye cevap verenler, yazdıkları, çektikleri, yapıp ürettikleri filmler ile yeni yollar var etmeye devam edecek. Belki kamera önü kadar gündemde kalması zor bir konu ama yine de queer filmleri izlerken, konuşurken kamera arkasındaki organizasyon yapısını ve tercihlerini de düşünmemize vesile olması dileğiyle. 

Art house: Bağımsız filmler, festival filmleri, sanat filmleri gibi geniş bir anlamda kullanılır. Anlatmak istediği bir derdi vardır. Bunu yaparken gişe ve genel izleyici birinci hedefi değildir. Hollywood’da olduğu gibi iyilerin kazandığı, aşıkların kavuştuğu mutlu son klişelerinden uzaktır.

Görsel: Calvin Athey / The Temple News

Meraklısına

Rebecca Green, Yapımcıların Kariyerlerini Sürdürülebilir Kılabilmelerini Amaçlayan Bir Ücret Tablosu Hazırladı

Kekre: Bir de Tersten Bakın!

Author

Bir Cevap Yazın