şimdi gelir aklıma
soyunurken karşılarında ve
yalarken sırlarını
aynaların hafızalarının olmadığı
yani o an
bakarken yansımama ve kıllı
sarkarken önümde
aklımdan geçerken ölmüş dedemin üç aylığı
seviştiğim kocaların içime
boşalırken hayal ettiği karıları
nefesim süzülürken havada
aynaya doğru yoğuşurken
kirpiklerimde düş kırıkları
yani bakarken ve işlerken hüznümü
yani ben beslerken gözüm gibi
baktığım yani gözümden sakındığım hüznümü
tırnaklarımın arasında
dünden kalan güç kırıklarıyla
sonra ben gülerken yanağımda açan
tan kırmızı gül kırıklarıyla
yani o an
dayarken alnımı aynanın alnına
o an aklımda aynanın sırları
yani penisimde belirirken
ve kirpik diplerimde atarken kan damarları
tam vaktidir düşünmenin
rahmimden ucuz ağıtlarla düşürdüğüm
belki bir peygamber belki bir tanrı
belki bir gerilla belki bir hiç kırığı
olacak paramparça çocukları
doğacaktır belki
belki bir kız doğdu diyecekler canım oğluma
belki bir oğlana sevinecek kaynanam
(doğma büyüme travestiyim ben
doğma büyüme nefret ettim senden
doğma büyüme küsüm aynalara ana)
bir hemşeri ah bir tanıdık bu bedende
ah bir oyun havası
bir ölüm havası hüznümde
yani o an
yani okşarken kadınlar kıllı kollarını
yani sabırsız kadınlar kirli sakalını
yani yalarken kupkuru dudaklarını aralayıp
yani kendi dudaklarından önce kulaklarımı
ah bir an / o an ne uzundur
ah o an aynalar tarafından
ne çabuk unutulur
Ana görsel: Berthe Morisot’un “Woman at Her Toilette” (1875/80)