İstanbul’daki Feminist Gece Yürüyüşü’nün fobilere geçit vermeyen, kapsayıcı ve güçlendirici çağrısının ardından İsviçre’nin Bern şehrindeki 8 Mart yürüyüşünü düzenleyenler de benzer bir davet yayımladı. Kapsayıcı ve kesişimsel feminist manifesto tadındaki bu zihin açıcı metni hem İstanbul Feminist Gece Yürüyüşü’nü organize edenlerle dayanışmak hem de İsviçre’de yaşayan, lakin dil bariyeri nedeniyle çağrıya erişemeyecek olan Türkiyeli mülteci ve göçmenler için çevirdik.
Trans, interseks, nonbinary, agender kişilerin, lezbiyenlerin ve cis-kadınların (TINFLA) patriarki, kapitalizm, ırkçılık, sınırlar ve devletler tarafından her gün sistematik şiddete maruz bırakılmasına “Artık yeter!” diyoruz. İşte bu yüzden coşkulu ve güçlü bir yürüyüşe çağırıyoruz: 8 Mart 18.00’de Schützenmatte buluşalım!
Tahakküm ve ayrımcılığın olmadığı bir dünya için feminist mücadelemizi şu şekilde tanımlıyoruz:
Anti-kapitalist: Çünkü TINFLA’ların maruz kaldığı baskılar doğrudan kapitalist üretim biçiminin bir sonucudur. TINFLA’ların orantısız bir şekilde ücretsiz ve düşük ücretli işlerde yer almaları; baş etmek zorunda kaldıkları yoksulluk, sömürüye dayanan çalışma koşulları, güvenli olmayan yaşam şartları, çifte iş yükleri ve kapitalizmin neden olduğu çevresel yıkım bunların sadece birkaçı! Kapitalizmde sadece küçük bir kesim güzel bir yaşama kavuşabilir. Örneğin, bugün artık daha fazla sayıda transın CEO olabilmesi ya da daha fazla sayıda cis-kadının ordu yönetmesi, TINFLA’ların hala sermaye çıkarları için sömürüldüğü veya savaşlarda öldüğü gerçeğini değiştirmez. Bu sebeple Queerfeminist mücadele anti-kapitalist bir anlayışla ele alınmalıdır.
Anti-faşist: Neo-Naziler ve aşırı sağcılar faşistler insanlık dışı bir tutumla, kürtaj hakkı gibi feminist kazanımlara bilfiil saldırarak TINFLA’lara karşı şiddet uyguluyor. 2019’da Almanya’nın Halle kentinde yaşadığımız gibi faşist şiddet eylemleri, faşist ve anti-feminist motivasyonların birbirleriyle ne kadar iç içe olduğunu gösteriyor. Faşist grupların güçlenmesi tüm TINFLA’lar için tehlike arz ediyor. Bu nedenle sağcı sözümona “feministlere” karşı da kendimizi tereddütsüz bir şekilde savunmalıyız, çünkü feminizmle anti-faşizm birbirinden ayrı düşünülemez.
Kesişimsel: Farklı baskı biçimleri birbirinden bağımsız bir şekilde ortaya çıkmaz; bunun yerine kesişir ve bir arada kendine özgü güç ve tahakküm dinamiklerini ortaya çıkarır. Bu, farklı mücadele alanlarının birbiriyle ilişkili olduğu ve bu sebeple her türlü ayrımcılığa, hiyerarşiye ve güç eşitsizliğine karşı savaşımın da birlikte verilmesi gerektiği anlamına gelir! Dolayısıyla ırkçılık, sağlamcılık, heteroseksizm ve diğer ayrımcı yapılara karşı çıkmadan feminizm hakkında konuşamayız.
Queerfeminist: Cinsiyet toplumsal güç yapılarıyla ilişkilidir, biyolojiyle değil. Sadece mutlak iki cinsiyetin var olduğu, sadece bir cis-kadın ve bir cis-erkek arasındaki aşkın/seksin doğal olduğu (heteroseksizm) ve herkesin doğumda atanılan cinsiyetle gerçek cinsiyetinin aynı olduğu (cisseksizm) gibi saçma varsayımlara karşı çıkıyoruz. Bunun yerine, herkesin istediği kişiyi/kişileri şiddete uğramadan sevebileceği, cinsiyet çeşitliliği olan bir dünya için savaşıyoruz. İkili, heteroseksist ve transfobik safsatalara karşı sokaklara çıkıyoruz!
Irkçılık karşıtı: Irkçılığın hedefindeki TINFLA’lar olarak, cinsiyetten dolayı değil; aynı zamanda dış görünüşümüz, göç deneyimlerimiz veya ebeveynlerimizin yaşamları, hatta dışarıdan bizlere maledilen birçok şeyden dolayı da ayrımcılığa maruz bırakılıyoruz. Irkçılık, beyaz olmayan insanlar için gündelik bir gerçek: iş yerinde, ev ararken, okulda, alışveriş yaparken ve diğer birçok durumda yapısal ve fiziksel ırkçı şiddete maruz kalıyoruz. TİNFLA’lar sığınma ve geri gönderme merkezlerinde hapsediliyor, tecrit ediliyor ve ırkçı kamp sistemlerinde güvenlik görevlileri, devlet ve sınır politikaları tarafından şiddete maruz bırakılıyor. Beyaz TINFLA’lar olarak diğer şeylerin yanı sıra, içselleştirilmiş ırkçılığımız ve ırkçı eylemlerimizle de yüzleşerek, ırkçılık karşıtı mücadelelerle dayanışma içinde olmalıyız. Benzer şekilde, Köln’deki yeni yıl gecesinde veya ırkçı burka yasağı bağlamında olduğu gibi, feminist argümanların ırkçı amaçlarla manipüle edilmesine karşı birlikte kararlı bir şekilde mücadele etmeliyiz. Çünkü siyah feminist Audre Lorde’un sözüne ithafen: “Bambaşka zincirlere vurulmuş olsak da, tüm TINFLA’lar özgür olana dek ben de özgür değilim!”
Sağlamcılık karşıtı: Verimlilik için tasarlanmış toplumumuz, bu kapitalist normları karşılamayan TINFLA’lara engel olmaktadır. Kronik hastalığı olanlar, belirli zihinsel ve fiziksel yeteneklere haiz olmayanlar, sağlamcı binalar tarafından ‘engellenen’ kişiler dışlanmakta ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Bu sorunların bireyselleşmesine kolektif bir anlaşıyla karşı çıkmak istiyoruz! Feminist beden politikaları ve kendi kaderini tayin hakkı mücadelesi bu nedenle sağlamcılık karşıtı olarak da düşünülmelidir!
Tabandan öz-örgütlenen: Tepeden gelecek -örneğin parlamento gibi şiddet içeren kurumlar aracılığıyla- bir çözüme inanmıyoruz; daha iyi bir dünya için mücadelemizi öz-örgütlenen bir anlayışla inşa etmek istiyoruz. İktidarın bir parçası olmayı değil; tüm hiyerarşileri söküp atarak yerine dayanışma ve paylaşım temelli bir yapı kurmayı istiyoruz. Queerfeminist bir devrimden daha azına razı değiliz!
Milliyetçilik karşıtı ve enternasyonalist: Mahrum bırakıldıkları güvenli yaşama kavuşabilme arayışındaki TINFLA’lar, sınırlar ve sınırların askerileştirilmesi yüzünden Avrupa ya da başka bir yerin hudutlarında katlediliyor. Devletlerin başını çektiği savaşlar dünyanın neresinde olursa olsun TINFLA’ların, yani bizlerin sırtında veriliyor: Öldürülüyor, tecavüze uğruyor, işkence görüyor, köleleştiriliyoruz! Bu nedenle 8 Mart’ta devletlere ve sınırlara karşı da sokaklara çıkıyoruz ve dünyadaki savaşların Avrupa tarafından finanse edilmesini protesto ediyoruz! Ayrıca, köklerini Sosyalist Enternasyonal’den alan 8 Mart’ın uluslararası geleneğini de hatırlıyoruz. Mücadelemizi, tahakküm ve ayrımcılığın olmadığı bir dünya için, dünya çapında verilen mücadelelerin bir parçası olarak görüyoruz ve Şili, Rojava, Chiapas, Polonya, Arjantin’deki feminist hareketlerle olduğu gibi özgür bir toplum için mücadele eden tüm güçlerle dayanışma gösteriyoruz!
8 Mart Uluslararası Queerfeminist Mücadele Gününde sokakları zaptedelim!
********
Eylem TINFLA’ya açıktır (trans, interseks, nonbinary, agender, lezbiyenler ve cis-kadınlar).
Eyleme gelen hiç kimse dış görünüşünden dolayı geri çevrilmeyecektir. Çünkü buna bakarak kimseye cinsiyet atayamayız!
Cis erkekler yalnızca uzaktan 8 Mart’a destek çalışmalarına katılarak queerfeminist mücadeleyle dayanışma gösterebilir. (bize soli@frauen-streiken.ch adresinden e-posta ile ulaşın).
Eylem sırasında çocuk bakımı için çocuklu TINFLA’lar soli@frauen-streiken.ch ile iletişime geçebilir.
Eylem, her insanın gelebileceği, oturum izni/ikametgah durumu gözetmeksizin mümkün olduğunca çok kişiye açık olabilecek şekilde organize edilmiştir.
Bir eylem biçimi olarak yürümek, başlı başına bazı insanları katılmaktan alıkoyabilir bu yüzden engelli dostu değildir. Ancak, organizatörler olarak yürüyüşü mümkün olduğunca erişilebilir kılmak için elimizden gelenin en iyisini yapmak istiyoruz. Konuşmalar sırasında çeviri yapılmasına, etkinlik için yolculuk paylaşımına ihtiyaç duyan kişiler ya da daha erişilebilir bir eylem için fikir ve talepleri olanlar feministischebildung_be@immerda.ch adresinden bizimle iletişime geçebilirler.
Eylem akşam saatlerinde olacağından, yanınızda yanıcı olmayan bir ışık getirebilirsiniz.
Eylem sırasında Las Tesis “Un violador en tu camino” performansını gerçekleştireceğiz ve tüm FLINTA’ları dansa katılmaya ve patriarkal şiddete karşı bir arada durmaya davet edeceğiz. Katılmak isterseniz, Instagram’dan @bern.un.violador.en.tu.camino adresine ya da mail ile makoto@immerda.ch adresine ulaşabilirsiniz.
- Trans, interseks, nonbinary, agender, lezbiyenler ve cis-kadınların kısaltması için Almanca metindeki TINFLA’yı (Trans, inter, nonbinäre, agender Personen, Lesben und cis Frauen) kullandık.
İstanbul Feminist Gece Yürüyüşü ile ilgili gelişmeleri Twitter’dan takip etmek için tıklayınız.
Sponsored by the Rosa Luxemburg Stiftung with funds of the Federal Ministry for Economic Cooperation and Development of the Federal Republic of Germany. The content of the publication is the sole responsibility of Velvele and does not necessarily reflect the position of RLS.