Her şey gaipten sesler duymamla başladı. Rengini görebildiğim sesler beni çağırdı. Kuşların sesini duydum önce. Kıyıya doğru gitmem söylendi. (Evde her şeyimi bırakıp dışarı çıktım. Cüzdanımı, anahtarlarımı, sigaramı ve çakmağımı unutmuştum.)
Gittiğimde kıyıdalardı. Tanıdık ve tanımadık görüntüler el ele tutuşmuş gelmemi bekliyorlardı. Diz çöktüm, kendimi sakladım ve ne yapacağımı bilemedim. Gel dediniz geldim.
Gittiğimde o güne dek tanıdığım herkes oradaydı. İlkokul öğretmenimden patronuma kadar herkes.
Elimde tek bir koz vardı, artık deli rolü oynayabilirdim.
Gecenin sesleri beni çağırdı. Biliyoruz, tekinsiz gecedir. Sesler geceleri duyulur. Henüz iplere dokunmamıştım. Üzerimde yükselen / üzerime kapanandan habersiz yürümeye başlamıştım.
Onunla (onlarla) yüzleşebilmem için kabuğumu yüzmem gerekti.
Artık öldüğü için kalbimi anneme açabilirdim. İnfazıma az kaldı, yüzleşmem gereken herkesle helalleşip öyle gideceğim darağacına. En yeni takımlar, işte klasik söylemeye gerek yok. Boğazımı yokluyorum sesim nerede? Görünmeyen bir yerden gelecek, bekliyorum. Kalbime takılan bir balgam var, tükürüyorum.
Kayığı yükle, hazır.
Fırtınayı bekle,
Bekle..
***
Erkek kardeşimi bekliyorum. Hep geç kalır. Benim yerime o asılmalıydı, bizim ülkemizde önce gençleri asarlar.
Nefes al…
***
Sıraya girin, hizayı bozmayın.
Su alıyorum, batmaya başladım. Kendimi yüzeye çekmeye çalışırken ağızlar oynamaya devam ediyor.
***
Gece dışarıdan gelen gürültüler bizim kim olmamızı sağlar. Yabancılardan korkarsın, ama onları bekliyorsun.
Yabancı
yabancı
yaban
Düşüncelerinle baş başa,
geliyor
Hiçbiri
olmuyor
Büyük bir gümbürtüyle uyuyorsun, gözlerini sımsıkı açıyorsun ve sıyrıkların