Marcelo Barbosa ile Indianara, pandemi ve hayat üzerine

Prömiyerini 2019 yılında Cannes Film Festivali’nde yapan Indianara, hayatını trans topluluğunun mücadelesine adayan aktivist Indianara Siqueira’nın hikayesini, LGBTİ+’ların yaşadıkları güçlükleri ve haklarının tanınması için verdikleri mücadeleyi Brezilya’da yaklaşan seçimlerin halkı sokaklara döktüğü gergin siyasal iklimle birlikte seyre sunuyor. Filmin en önemli başarısı izleyiciyi harekete geçirip, teşvik etmesinin yanı sıra sadece dünyadaki eşitsizleri değil verilen tüm emeğin ve süren mücadelenin kırılgan ruhlara ve bedenlere etkisine de bizleri tanık etmesi. Dayanışmaya, yan yana yürümenin ve yaşayanları desteklemenin önemine vurgu yapıyor belgesel. Marcelo Barbosa ile Indianara’yı, pandemiyi ve Brezilya’da olan biteni konuştuk.

Nasılsın? Karantina günleri nasıl geçiyor? 

İyiyim, merkezden biraz izole bir evde yaşıyorum ve açıkçası burası benim sığınağım. Ama bu karantina sürecinde farklı aşamalardan geçtim. Başlangıçta, normal gündelik hayatın izin vermediği şeylerle uğraşmaya zaman bulmanın belli bir heyecanı vardı. Birçok insan da çevrimiçi kurslar aldı veya küçük değişiklerle kendi evinin bakımını yaptı. Indianara filmine pandemi sırasında Brezilya’da başladık ve bu bir şekilde beni kurtardı çünkü zihnim buna odaklandı. İnternette çok sayıda hayat hikayesi ve basında bir hareketlilik vardı. Ama sonra her şey benim için çok ağırlaştı. Yakın çevremden insanları kaybettim, arkadaşlarımı kaybettim ve salgın kişisel olarak beni çok etkiledi.

Salgın Brezilya’yı nasıl etkiledi?

Başlangıçta kısıtlayıcı önlemlere halkın büyük bir ilgisi vardı. Herkes evde kaldı ve otantik bir kolektif duygu vardı. Yardım edebilecek kişilerin gıda ve maske bağışlarıyla insani yardım alanında çalışan gruplara katkıları çoğalarak arttı. Aşı geldiğinde de korunacağımıza dair bir güven vardı, çünkü aşı sistemimiz dünyanın en iyilerinden biri. Fakat sonra hükümetimiz ticaretin kapatılmasına karşı tavır aldı ve bir ay içinde iki sağlık bakanı görevden alındı. Tam bir kaos ortamı. ABD etkisi altında Brezilya, Covid’in klorokin bazlı tedavisine inandı. Yeniden seçilmeyi hedefleyen Bolsonaro da işsizliğin yerel yönetimleri erozyona uğratacağını ve ihtiyaç sahiplerine mali yardımda bulunacağını iddia etti. İnsanlara yapılan maddi yardım yetersizdi ama bankalara çıkan ödenek oldukça fazlaydı. Açıkçası pandemi ile her şey politize oldu ve kutuplaştı. Bu durum Covid 19’a karşı herhangi bir eylemi felç etti ve zarar verdi. Joe Biden’ın seçilmesi de senaryoyu değiştirdi. Bolsonaro siyasetinde açığa çıktı ve izole oldu. Fakat o ana kadar yüz binlerce kişi öldü. Şimdi, suçluları sorumlu tutmak için kurulan bir Parlamento Komisyonu var ve Bolsonaro’yu saf dışı bırakıyor. Anlaşmazlık içindeyiz.

Şimdi sana sormak istediklerim biraz elle tutulmayan, derinlerde saklı sebepler, hissiyatlar ve istekler. İlk olarak fotoğrafla olan yolculuğunda sana ilham olan, bir nevi an’ı film karesine hapsetme isteği veren gerekçe neydi? Fotoğrafın ve sinemanın sendeki büyüsünü, yansımasını ve motivasyonu merak ediyorum. Ve bu amaçla çıktığın yolda, geldiğin noktada yaşadığın hissiyatı paylaşmanı istiyorum.

Diğerlerinden çok farklı mıyım bilmiyorum. Merak ederim ve bana dokunan şeylerin peşine düşerim. Aşırı yoğunlaşırım ve anılarda bir anlam bulmak veya yaratmak için beni neyin kışkırttığını algılamaya çalışırım. İlk olarak, hareketi gösteren veya fikirlerin aktarım anını temsil eden veya daha sonra var olana meydan okuyan veya yeniye bir açılım olan, bir isyana ya da imkansızın gerçekleştiğini gösteren her şeye karşı derin bir sevgi duyma hali. Bütün bunlar bana dokunuyor. Ben de dünyayı değiştirmek isteyen insanlardan biriyim. Fotoğraf çekmeye 11 yaşında başladım. Bugün herkesin bir cep telefonu var ama eskiden böyle değildi. Tanık olduğum kareler, günlük hayatımızda, ülkemde ve ayrıca kafamda hareket eden güçleri ortaya koyuyor, bana görünmezi gösteriyorlar. Bu ikinci bir seçim. Ama sonunda her zaman bu anlayışın dışında kalan bir şey vardır. Ve şu anda görüntülerde beni ilgilendiren şey, tam olarak tanımlayamadığım bir şey. Anlamadığım şeylerle uğraşmak, her şeyi farklı görerek, bilmediklerime sakin bir tavırla yaklaşmama izin vererek önyargılarımı yatıştırır. Anlamadığım şeye, görüntülerin bende bıraktığı gizeme karşı bir aşk geliştirmeye başladım. Bu aşkı elbette ustaların fotoğraflarında ve beğendiğim filmlerde de çokça gördüm. Bu bende görüntü üretme isteği uyandırdı. Sinemayla ilişkim kamera aracılığıyla oluyor. Ama yavaş yavaş fotoğrafın bugün sinemadan daha özgür hale geldiğini düşünüyorum. Fotoğrafta, örneğin kurmacaya karşı belgesel soruları daha ileri düzeydedir, fotoğraf çok açıktır. Ben de böyle bir sinema yapmak istiyorum. Benim ilgim şeylerin gizli özü, gizemler ve belirsizlikler.

Tüm rollerinden sıyrıldığında Marcelo kimdir? Neye sevinir, neye üzülür, onu ne heyecanlandırır, derdi nedir, neyin peşindedir?

Rollerimden gerçekten sıyrılır mıyım bilmiyorum (Gülümsüyor). Sakin ve iyi bir ruh hali içinde uyanırım. Sohbet etmeyi, iletişim kurmayı severim. Şarkı söylemek ve gitar çalmaktan keyif alırım. Brezilya’da her zaman birileriyle birlikte müzik yapma fırsatı bulunur. Pandemi sırasında kaybettiğimiz insanlar sebebiyle hayli üzüldüm fakat beni heyecanlandıran şeyler güzel sohbetler, seyahatler ve her zaman hüsrana uğrayan Brezilya’da işlerin bir noktada değişebileceği ihtimali. Bunun dışında kendime vakit ayırmayı, koşmayı hep sevmişimdir. Artık çevremdeki insanlara daha iyi davranmayı, onları daha çok dinlemeyi ve paylaşımda bulunmayı, sevdiklerimle güzel şeylerin tadını çıkarma fırsatlarını kaçırmayacak kadar akıllı olmayı hedefliyorum.

Indianara ile bir eylemde karşılaştınız. Peki bu belgesel nasıl ortaya çıktı? Bu hikayeyi insanlara anlatmak istemenizin ana motivasyonu neydi?

Evet, Indianara’yla protestoda tanıştık. Esasında elimde kamerayla görüntü almaya gitmiştim. Aude Chevalier-Beaumel ve ben Indianara’nın asil bir davayı savunan ve olaylara tarihsel bir bakış açısına sahip çok güçlü bir karakter olduğunu biliyorduk. Aude, önceki filmi için onunla bir röportaj yaptığından onu zaten biraz tanıyordu. Ve onu çetesiyle birlikte gittiği ideolojik partilerden tanıyordum, bazılarına da katıldım. Onca karnavalın ortasında var olan üst düzey siyasi tartışmalarda verdikleri mücadeleden çok etkilendim. Yani bir hazırlık yoktu aslında.

Ana motivasyon, bir kadın kahramanın profiline tam olarak uymamasıydı ve tüm kusurları ortaya çıktı. Kararsızdı. Ayrıca, şimdikinden çok farklı bir aktivist neslini temsil ettiği için bol mizah vardı ve provokasyonu bir sanat haline getiriyordu. Geçmiş yıllardan eşsiz bir bilgi birikimi getiriyordu ve Aude’nin dediği gibi bir vücut müzesi vardı. Onu filme almanın aciliyetini gördük. Kendimizi etkili bir şekilde nasıl konumlandırabileceğimize dair zor anlar yaşıyoruz. Film, bu zamanlara verebildiğimiz bir cevaptı.

Çekimler esnasında hikayenin seyrini değiştiren hadiseler deyince aklına neler geliyor.

Brezilya’da herkesin doğru olabileceğinden şüphe duyduğu günlük olaylar yaşıyoruz. Toplumsal çalkantılar herhangi bir senaristin gözünü korkutmak için yeterlidir. Tüm tehlikeler bizi kuşatır ama durup beklemeyeceğiz. Yani kader harika bir ortaktır burada. Biz onu böyle gördük, Indianara’nın kendisi de durumu böyle gördü ve bu da karşılaştığımız her cehenneme inişle baş etmemizde bize fayda sağladı. Elbette, başlangıçta daha fazla hak için verilen bir mücadelenin, sonunda kazanılan bir hayatta kalma mücadelesine dönüştüğünü görebiliyoruz, çünkü yasalar artık kendi başına korumayı garanti etmiyor. Filmin ve bu anlamda Brezilya’nın büyük dönüm noktası, Rio de Janeiro’da meclis üyesi Marielle Franco’nun öldürülmesiydi. Suç, milislere mensup polis memurları ve Cumhurbaşkanı’nın komşuları tarafından işlendi. O andan itibaren geri dönüş yoktu. Zaten apaçık olan şiddet artık hükümetin de bir imzası. Brezilya, iki yıl içinde, olimpiyatlara ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyan, yönetim sorunları olan bir ülkeden, kaosun hüküm sürdüğü faşist eğilimlere sahip bir ülkeye dönüştü. Aslında her şey radikalleşti ve açık hale geldi. Sorunlarımız birçok kişinin gözünden saklandı.

Filmin görüntü yönetmenliğini de yaptın. Görüntü yönetmenliği oyuncuya ve aksiyona en yakın kişi. Buradan hareketle, kameranın ardında nefes alan, bizi ana tanık eden sende uyanan hisler nasıldı?

Röportajsız bir film olmasına rağmen, Aude ve ben bunun gözlemsel bir film olduğundan bahsetmekten kaçınıyoruz. Çünkü sette konuşmasak da sürekli müdahalemizi görüyoruz. Sadece kurgu seçiminde de değil, her şeyi değiştiren insanlara yakın oluşumuzla da ilgili. Karakterlerle birlikte titreşebildik ve bu yüzden birkaç kez Marielle’nin ölümünde olduğu gibi kameranın arkasında ağladım. Diğer zamanlarda Indianara ve kocası Maurício ile gülüyordum. Ayrıca barlarda çok fazla çekim vardı ve yaptığım çekimlerin en az % 30’unda alkollüydüm.

Indianara da çok güzel ve yüzünü bu kadar uzun süre çekerken insan büyülenebilir. Onu sadece kaydetmek istemediğimi fark ettim, tüm engelleri kaldırmak istedim. Neredeyse tüm sahneler elimde kamera ve ondan yarım metre uzaktaydım. Bir an onun hareketlerini takip etmekten vazgeçtim ve yapacağı her şeyi tahmin etmeye karar verdim. Tam bir empati teslimi içinde, onunla birlikte nefes almak istedim, Indianara olmak istedim. Sinemada diğer kişi olabilirsiniz.

Filmin yapımcılığını da üstlendiniz. Bu ilk tercih miydi yoksa şartlar mı bunu gerektirdi? Brezilya sinemayı destekleme konusunda nasıl bir politika izliyor?

Aude ve ben yapımcılarız ve filme dair her kararı birlikte verip, her masrafı aramızda paylaştık. Bizi destekleyecek kimse yoktu, tüm çekimler sadece bizim tarafımızdan finanse edildi. Nihai estetik format hakkında hiçbir fikrimiz olmadığı için, bu filmin ne olacağını keşfetmek için bu şekilde üretime başladık. Bu yüzden, Brezilya’da çok sayıda bulunan, ancak hazırlıklı olmadığımız bir bürokrasi talep eden kamu kararnamelerinde fon aramadık. Bu yüzden çekimleri kendi kaynaklarımızla yapmak çok zordu. Çeşitli zamanlarda başaramayacağımızı düşündük ya da bunu neden yaptığımızı kendimize hatırlatmak zorunda kaldık. Sonunda, tüm düzenleme ve bitirme işlemlerini daha rahat yapmamızı sağlayan bir TV kanalından destek aldık. Prodüksiyonun sonuna doğru, kamu finansmanı tükendi ve bugün ülkedeki tüm sinematografik üretim felç oldu. Ulusal Sinema Ajansı müdahaleye uğradı ve artık sinemayı teşvik eden bir politika yok. İnternet sağlayıcılarından kanunen toplanan ve tüm Brezilya Sineması’nı kışkırtan para, bugün kimsenin erişemeyeceği bir hesapta donduruldu ve hükümet durumu bu şekilde tutmak için her şeyi yapıyor.

Senaryoyu yazma aşaması nasıldı?

İlk önce karşılaştığımız her şeye kucak açtık. Aude, Afrika’dan bir tür Brezilya dövüş sanatı olan capoeirayı uyguluyor ve ben her zaman fiziksel aktiviteleri sevmişimdir. Yani kelimenin tam anlamıyla çok atletik bir filmdi. Ağırlıklar taşıyarak çok yürüdük. Zaten kamera açıkken araştırmamızı yapmak için bu eğilimden yararlandık. Birkaç ay sonra elimizdeki materyali editörümüzle düzenlemeye çalıştık fakat yaşadığımız büyük bir hüsrandı. Editörümüz yaptığımız işte bir film göremedi. O an, yazmaya ve projeyi yeniden düşünmeye başladığımız andı. Senaryonun ve bir bütün olarak projenin ilk taslağını yaptık. Aradığımız ve ihtiyacımız olan her şeyi gözden geçirdik ve artık ilgilendiğimiz her şeyi kaydetmek için değil, anlatımızı toparlamak için dakik fikirlerle çekime geri döndük. Başkan Jair Bolsonaro’nun seçilmesi, çekimleri bitirmek için beklediğimiz döngünün sonuydu. Ancak filmde son sahne, aslında seçimden önce gerçekleşen bir inşaat halindeki binanın işgalidir. Her şeye rağmen mutlu sona ulaşamayacağımızı biliyorduk fakat binanın işgali bize mücadelenin bitmediği ve yeniden başlama fikrini verdi. Üstelik o kadar inanılmaz bir yer ki, 200 yıllık harabe bir saray. Burası, Indianara ve çetesinin ancak günlük hayatın normal kurallarının dışında bir durumda bir şansları olabileceği fikrini verdi. Sarayın bizim için temsil ettiği şey, muhteşem bir yer ve doğru zaman, oldukça etkileyici fakat tamamen harabe.

Filmi izlediğimde bütün ekibin bu işe inandığı yönünde bir hissiyata kapıldım. Birlikten doğan bir sinerji. Kamera önü ve arkasında durumlar nasıldı çekimler esnasında?

Sette tüm ekip sadece ben ve Aude’den ibaretti. İki yıllık çekim boyunca ses ve kamerayı hiç kapatmadık. Tabii ki, iki yıl boyunca her gün çekim yapmadık. Indianara’yı göremediğimiz aylar oldu. Ama bahsettiğin birliği sağlamak için Indianara’nın çetesine katılmamız gerekiyordu. Onunla içtik, evine gittik, siyasi gündemi tartıştık ve hepsinden önemlisi birlikte takıldık. Günlük hayatta ev sakinleriyle aramızda pek bir fark olmadığını söyleyebilirim. Ama evet, kurgu ve finalden sonra tüm profesyoneller filme çok kişisel ve duygusal bir şekilde dahil oldular. Kendiliğinden oluşan bir ruh taahhüdü. Herkes bu filmin aciliyet, tarihsel kayıt ve şiirle dolu olduğunu anladı.

İzleyiciden gelen tepkileri merak ediyorum. Nasıl bir geri bildirim aldınız?

Cannes Film Festivali’nin ACID bölümündeki prömiyeri oldukça dikkat çekiciydi. İnsanların Brezilya’da yaşananlar hakkında bir fikri olmadığını ve hikayenin gücünü kaybedeceğini düşündük. Aksine, Cannes’daki tartışmaya katılan, seanslardan birinde ağlayan çevirmen de dahil olmak üzere tüm gösterimlerde çok fazla duygu vardı. Sonra Fransa’daki prömiyerde ve dünyadaki diğer birçok festivalde de aynı şey yaşandı. Her zaman çok sıcak karşılandık. Genel olarak Fransa ve Avrupa basını da sansasyonel makaleler ve incelemeler yayınladı.

Brezilya’da film, pandemi nedeniyle ve ayrıca hükümet, filmleri desteklemek için kapıları zaten kapattığı için sinemalara gitmedi. Ama hem festivallerde hem de ülkemizdeki yayın kanallarında, izleyen insanlardan sembolik kritik destek ve dokunaklı yorumlar aldık. Büyük kitlelere erişemedik çünkü dağıtımcılar genellikle temel maliyetleri garanti altına almak için devlet yatırımı olmayan film yayınlarına yatırım yapmazlar.

Brezilya’da bir sansür kurulu var mı? Varsa bu kurulun müdahaleleri ne ölçüde? Indianara bu durumdan etkilendi mi?

Bütün durum çok çabuk değişti. Hükümetin Film Otoritesi’ne müdahalesinden sonra sadece yapımlar durmakla kalmadı, profesyoneller olanlardan sebep korku duymaya başladı. İlk başta, yerli yönetmenler ve yapımcılar mevcut hükümetle bir diyalogun hala mümkün olacağını düşündüler ancak bu asla gerçekleşmedi. Bunun olabileceğine hiç inanmadım ama sanatçıların durumu anlaması zaman aldı. Şu anda Brezilya’da geçmişte olduğu gibi bir sansür kurumu yok, ancak insanlar inanılmaz bir şekilde hükümetten önce kendilerini sansürlüyorlar. Bu filmle, karakterimizin her gün yaşadığı durumu bizimde yaşayacağımızı biliyorduk. Brezilya’daki Rio Festivali gibi çok önemli festivaller bizi geri çevirdi ve buradaki geleneksel basın bize fazla yer vermedi. Şimdi bu korkunun bir kısmı isyana dönüşüyor. Bakalım nasıl bitecek.

Etkilendiğin, sana ilham veren insanlar kimler?

Maysles kardeşlerin Amerikan filmi Gray Gardens ve 60’ların Brezilyalı devrimci yönetmeni Glauber Rocha’nın filmleri hakkında çok düşündüm. Bilinçaltımda yer eden ve fakat şimdi sana söyleyemeyeceğim o kadar çok başka etki var ki. Ama Aude ve ben bunu fazla ciddiye almıyoruz. Bazen bir şeyin sinemada daha önce gördüğümüz bir şeye benzediğini, Indianara’nın şarkı söylediği sahnenin bana Chantal Ackerman’ın bir şeyini hatırlattığını ya da Marielle’nin uyanma sekansının bana David Lean’in daha önce kullanmış olduğu bir şeyi hatırlattığını fark ettim. Ancak seçimlerimizi yapmadan önce bunların hiçbiri aklımızda yoktu.

Kahramanlarım var mı bilmiyorum. Hayatta duruşlarına ve şarkı sözlerine hayran olduğum birkaç Brezilyalı şarkıcı var. Caetano Veloso ve Luiz Melodia gibi insanlar. Gençken, futbolcu Sócrates’e ve demokrasinin geri dönüşünü isterken sahip olduğu güler yüzlü ve mücadeleci tavrına karşı büyük bir hayranlığım vardı. Belki o bir kahramandır.

Yeni bir projen var mı?

Hayran olduğum insanların hayatlarının belgesel kayıtlarını kendi hayallerinin hikayesiyle karıştıran bir dizi hikaye üretmeyi planlıyorum. Yani bilinçdışı hakkında da bir belgesel olacak. İki yıl sokakların ıssızlığında kaldıktan sonra, şimdi de güncel sorulara hayali cevaplar arıyorum. Kim bilir, belki rüyalar uyanık olduğumuzda algılamadığımız şeyleri getirir?

Ayten Keser’in diğer yazılarını kişisel sitesinde bulabilirsiniz.

Author

Bir Cevap Yazın