Bashar Murad Filistinli bir queer, sanatçı ve aktivist. 29 yaşında, Şeyh Cerrah’ta yaşıyor. Sosyal normlar, cinsiyet/cinsellik, İsrail işgali ve LGBTİ+ hakları gibi konular hakkında şarkılar yazıyor, performanslar yapıyor.
Bashar’la aslında çok daha önce, 2019’da Tel Aviv’de düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması finallerinde açtığı Filistin bayrağıyla gönlümüzü fetheden tekno-punk topluluğu İzlandalı Hatari ile yaptığı ortaklık ve çıktığı turne vesilesiyle görüşmek istemiştim. Araya başka gündemler girmiş, söyleşi de ileri bir tarihe ertelenmişti doğal akışında. Hayat tuhaf. Bashar’ın Şeyh Cerrah’ta yaşananları sosyal medya hesaplarından gün gün dünyaya aktardığını görünce, bir arkadaşım aracılığıyla irtibat kurduk. Neredeyse hiç uyumadığı ve sürekli canlı yayınlar yaptığı günlerin ortasında vakit ayırıp sorularımızı yanıtladı.

İsrail’in Filistinlileri yerinden etme tarihi malum. Şeyh Cerrah da bu tarihin bir uzantısı. Oradan başlayalım istersen.
Bu yerinden etmeler, İsrail’in Filistinlilerin ikametlerini sınırlayarak Kudüs’te tam egemenlik kurma stratejisinin bir parçası. Mahalleden sürülen ailelerden birine mensup olan iki harika Filistinli kardeş #savesheikhjarrah hashtag’ini başlattı ve evlerimizi savunmak için hepimizi seferber etti. Ben de Şeyh Cerrah’ta yaşıyorum ve olan bitene ilk elden tanıklık ettim. Barışçıl göstericiler sürülmekle tehdit edilen ailelerle şarkı söylemek, dua etmek ve iftar yapmak için mahalleye geldiler. İsrailli yerleşimciler de İsrail ordusunun koruması altında Şeyh Jarrah’a geldi. Şarkı söylemeye, slogan atmaya veya Filistin bayraklarını sallamaya başladığımızda, İsrail güçleri aralarında erkek, kadın, çocuk, Müslüman, Hristiyan, ateist ve queer’ler olan protestoculara saldırmaya başladı. Orantısız şiddeti görmek çok üzücüydü. Ordunun arkadaşlarıma, aileme, komşularıma ve genel olarak Filistinlilere baskı uygulaması, ateş etmesi, tutuklaması berbattı.
Şeyh Cerrah, İsrail’in Filistinlilerin bu topraklardan etnik temizliği üzerine nasıl kurulduğunun bir örneğidir. Şeyh Cerrah’ta yaşamak İsrail güçlerinin plastik mermilerinden kaçan komşularımın çığlıklarının ortasında steroit ile uyarılmış atlarla dolaşan askerlerle, kokarca gibi kokan suyla, ordunun protestocuları bastırmak için el bombası ve gerçek mermi kullandığı bir yerde yaşamak demek.
Bugün artık neyden korkmam gerektiğini bilmiyorum: İsrail ordusu, silahlı yerleşimciler ya da Arapları öldürmek isteyen linç çeteleri ya da uyumadan önce mahallemde duyduğum “Araplara ölüm” sloganları… Bugün burada bizi koruyacak kimse yokmuş gibi hissediyoruz ve bu nedenle bu adaletsizliği görüp nihayet devreye gireceğini umduğumuz dünyaya ulaşmaya çalışıyoruz.
Şeyh Cerrah’ta olanlar ve ardından gerçekleşen saldırılarla konu bir kez daha Yahudi karşıtlığıyla Arap düşmanlığı arasına sıkıştı. İsrail devletinin politikalarını eleştirdiğimizde antisemitik olmakla, Filistin mücadelesine desteğimizi gösterdiğimizde de cihatçıları desteklemekle itham ediliyoruz. Bir Filistinli olarak bu konuya dair neler söylemek istersin?
Her şeyden önce biz burada “İsrailli Araplar” değil, Filistinlileriz. Bizi adımızla çağırın. İsrail, Filistinlilerin varlığını inkar etmekte her zaman başarılı olmuştur.
Yahudilik ve Siyonizm arasında büyük bir fark var. İsrail Devleti’nin Filistinlilere yönelik sistematik baskı, ayrımcılık ve ırkçılığa dayalı politikalarına karşı çıkıyoruz. Bu, Batı’nın hakkında vaaz vermeyi pek sevdiği eşitlik ve insan hakları için verilen bir mücadele. İnsan haklarının kimin için geçerli olacağını seçemez, bir grup insanı diğerine tercih eden bir ülke inşa edemez ve hatta onu meşrulaştırmak için kanunlar yaratamazsınız. İsrail, doğasını Yahudi halkının ulus devleti olarak belirleyen ayrımcı Ulus Devlet Yasasını geçtiğimiz günlerde kabul etti. Burası üç tek tanrılı din için kutsal bir yer, neden biri diğerleri üzerinde yetkiye sahip olsun? İsrail Ordusu neden El Aksa Camii’nde ibadet eden Filistinli Müslümanlara ses bombaları ve plastik mermilerle saldırsın? Paskalya haftasında Kutsal Kabil Kilisesi’ne ulaşmaya çalışan Filistinli Hristiyanlara neden baskı uygulasın? Ayrıca bu protestolarda işgali sona erdirme, İsrail’e askeri fonları kesme, Filistinlilere yönelik etnik temizliği durdurma çağrılarında Filistinlilere katılan birçok Yahudi ve İsrailli gördüm. Onlar da antisemitik mi? Ya da “kendinden nefret eden Yahudiler” mi?
Uluslararası medya, Hamas’ın roket atmasının ardından Filistin hakkında haber yapmaya başladı. Ancak bu hikaye burada başlamıyor ve 73 yıldır devam ediyor. Zalim ile mazlum aynı seviyeye indirgenemez. İsrail, uluslararası hukuka göre Doğu Kudüs’ü işgal eden dünyanın en güçlü ordularından birisi.
“İsrail uluslararası queer topluluğunun beynini yıkamada çok başarılı”


Filistin’i destekleyen queer’leri eleştiren İsrail devleti destekçilerinin en popüler argümanı “Orta Doğu’nun en demokratik ülkesi İsrail’in eşcinsel haklarına verdiği önem” oluyor. Tel Aviv Pride ve pinkwashing için harcanan milyonlar ve yapılan PR’ın bir şekilde işe yaradığını söyleyebiliriz. Peki sen İsrail’in pinkwashing politikasına dair neler söylemek istersin? İsrail gerçekten de “Orta Doğu’nun en demokratik ülkesi” mi? Batı’ya gösterdiği “eşcinsel dostu özgür” İsrail ne kadar gerçeği yansıtıyor?
İsrail, uluslararası queer topluluğunun beynini yıkamada ve İsrail’in yabancı ve Filistinli queer’ler için güvenli bir yer olduğuna inandırmakta çok başarılı oldu. Ancak queer dostlarımın askerler tarafından, tıpkı George Floyd’a yapılanları hatırlatan yöntemlerle vahşice üzerlerine basılmalarına, saldırıya uğramalarına ve tutuklanmalarına sayısız kez şahit oldum. İsrail “feminist ve eşcinsel dostu” bir ülke olduğunu iddia ediyor. Ancak Gazze, Kudüs, 1948’deki Filistin ve Batı Şeria’da bulunan Filistinli kadınlara ve queer’lere saldırmayı sürdürüyor. Ordu saldırdığı kişilere queer olup olmadığını sormuyor. Şeyh Cerrah’ta gazetecilerin kaydettiği, kadınların vurulduğu, başörtüleriyle sürüklendiğini ve tutuklandığını gösteren çok sayıda video var. Zulmü haklı çıkarmak için cinsel kimliklerimizi bir silah olarak kullanmak kötülükten başka bir şey değil. Filistin’de yaşayan queer’leriz ve bu pinkwashing stratejilerine inanmadığımızı söylüyoruz.
İsrail’in politikalarına karşı çıkan ve Filistin mücadelesini destekleyen çok sayıda İsrailli Yahudi var. İsrail dışında da birçok Yahudi örgütü İsrail devletine itiraz ediyor. Filistin’de/Filistinliler cephesinde nasıl karşılık buluyor bu itirazlar?
Bunun dini bir çatışma olmadığı fikrini pekiştiriyorlar öncelikle. Dünyanın dört bir yanındaki Yahudiler, kendi adlarına Filistinlilere karşı işlenen bu zulüm nedeniyle konuşmaya başlıyor. Bu İsrail hükümetinin ve ordusunun faşist yöntemlerini de faş ediyor. Çünkü bu yerleşimci sömürge projelerine karşı kendilerini korumaya çalışan ve tarihin tekerrür etmesine izin vermemek isteyen yerlilerin mücadelesi.
“Katılanlara Tel Aviv’de yapılan Eurovision’un halkıma yapılanları normalleştireceğini hatırlatmak istedim”

2019 Eurovision şarkı yarışması esnasında İzlanda temsilcisi Hatari ile “Klefi /Samed” adlı ortak bir çalışman oldu ve oldukça ses getirdi, İzlanda ve başka Avrupa ülkelerinde beraber konserler verdiniz. İlk olarak Hatari’yle bu işbirliği nasıl ortaya çıktı? Sonrasında Filistinli queer bir sanatçı olarak sana ve senin özelinde Filistinli queer topluluğuna nasıl bir katkı sağladığını düşünüyorsun?
Hatari üyeleriyle Eurovision’a katılmadan önce Skype üzerinden iletişim kurduk çünkü Filistinli sanatçılarla konuşmak istiyorlardı. İşgali protesto etmek için Tel Aviv’de düzenlenen Eurovision’a katılmayı seçtiklerini okumuştum. Ben de onlarla “Klefi / Samed” şarkısındaki işbirliğimizle sonuçlanan sohbetimize devam etmeye karar verdim. Eurovision ve Tel Aviv gösteriş balonunda bir madilik yapmak benim için önemliydi, çünkü konu Filistin meselesine gelmediği sürece, her ikisi de kendilerini bir birlik ve sevgi yuvası olarak tanıtıyor. Eurovision’a katılan ve sahne alanlara, yerlerinden edilmiş milyonlarca Filistinlinin mezarlarının üzerinde dans ettiklerini ve bu olayı Tel Aviv’de yapmanın İsrail’in halkıma uyguladığı baskıyı normalleştireceğini hatırlatmak benim için önemliydi.
“Zulüm kimseye pozitif ayrımcılık yapmıyor”
Queer’ler neden Filistin mücadelesini desteklemeli? Sence bu neden önemli?
Filistin’in özgürlük mücadelesi kesişimsel bir mücadele. Bu feminist, queer ve ırksal adaletle ilgili de bir mesele. Askerler birine saldırmadan evvel cinsel yönelimini ya da cinsiyet beyanını sormuyor. Herhangi bir ayrım gözetmiyorlar ve hepimiz toplu bir biçimde cezalandırılıyoruz. Gazze’ye saldırmadan önce çocukları, kadınları ya da LGBTİ+’ları kontrol etmek için durmuyorlar. Zulüm kimseye pozitif ayrımcılık yapmıyor.
Tel Aviv, Ortadoğu’daki queer’ler için bir sığınak olarak resmediliyor. Bu, Filistin’e yaptıkları zulmünü haklı çıkarmak ve gölgelemek için queer topluluğunu kullanmanın bir örneği, ve maalesef dünya bu yalana inanıyor. Filistinli queer’ler olarak cinsel kimliklerimizin bir silaha dönüştürülmesine karşıyız. Dünyanın burada Filistin’de herkesin kurtuluşu için mücadele ettiğimizi ve İsrail’in suçlarını pembeye boyamasından bıktığımızı bilmesini istiyorum.
ABD’de üniversiteye gittiğim ilk hafta DC’de Lady Gaga’nın Monster Ball konserine gittiğimi hatırlıyorum. O bana kendimi sevmeyi ve müdanasızca kendim olmayı öğretti. Eşitlik ve adaletsizliğe karşı mücadeleye dair söylev çekti, “Sorma Söyleme”ye karşı savaştı, Trump’a karşı kampanya yürüttü. Şimdi nerede olduğunu merak ediyorum. Kadın haklarından, queer kurtuluşundan, Siyah Hayatlar Değerlidir’den, eşitlikten ve adaletten bahseden RuPaul’ün Drag Race’ini izliyorum. Filistin’de olanlar tüm dünyada manşetlerde ancak bu isimler sessiz kalıyor. Baskı gördüğümüz bu kadar aleni iken neden dünya neden susuyor? Tarafsızlık taraf olmak demektir. “Tarafsız” olmak tüm Filistin’in işgalini ve yaşadıkları zulmü desteklemek anlamına gelir. Feminizm, Siyah Hayatlar Değerlidir ve queer özgürlük mücadelelerini destekliyorsanız Filistin’i desteklememeniz ikiyüzlülük olur.
İnsan hakları, cinsel kimliğiniz ne olursa olsun herkes için geçerlidir.
Bashar Murad’la irtibat kurmamı sağlayan Serdar Ocaksönmez‘e ve çevirideki yardımcıları için İlker Hepkaner‘e teşekkürler.
İngilizce pembe (pink) ve boyama/badana/yıkama (washing) kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan pinkwashing kavramının Türkçede ortaklaşılmış bir karşılığı henüz yok. Pembe badana diyen de var, pembeye boyama da. Eğer kavrama yabancıysanız babykilla‘nın geçtiğimiz günlerde Velvele’de yayımlanan “Pinkwashing” nedir? başlıklı yazısına göz atmanızı tavsiye ederim.
1 Comment