Yeryüzü Ağacı’nın değerli okuyucuları, merhaba.
Planlamadığımız bir biçimde uzun süren, 14 Mayıs seçimlerinin gündemiyle iyiden iyiye perçinlenen sessizliğimize yeni bir seçkiyle son veriyoruz.
Damla Kumul, “Zen Propoganda”da Yeryüzü Ağacı’na bahara yakışan bir nefes üflüyor. Bu ayın görseli de şairimize ait.
Sumru Tamer’in özgün sesi “Kendim Kangren” ve “Çözüldü” sayesinde ilk defa sizlerle buluşuyor.
Bu seçkinin son şiiri ise Yusuf Çelik’ten. “Nereden Başlayayım Anlatmaya” bir falın izleğinde hayatı sorguluyor.
Yeryüzü Ağacı’nda şiirlerinizin yer almasını istiyorsanız bize iletisim@velvele.net adresinden ulaşabileceğinizi hatırlatıyor, hepinize iyi okumalar diliyoruz.
İlker Hepkaner
Velvele Edebiyat Kolu
Zen Propaganda
Damla Kumul
Benim bebeğim hızlı yürür
Hızlı konuşur
Hızlı bakar
Ve hızlı kaçırır bakışlarını
Sigarasını bir çekişte yarılar
Hızlı olmayan tek mirası olan hırsını dirildiği gün cenazesine getirilen çelenklerle kucaklamıştır
Benim hızlı ve bir nevi de ölü bebeğim
Kanda yıkanıp lotuslar içinde meditasyon yapar
Su yeşili damarlarında ölüm melekliğinin barkodunu taşır
Gözlerinden buzlu ateşler saçar
Barışı, ışığı ve güneşli günlerimizi düşünürken
Karanlıkta bıçağını biler bazen
Benim bebeğim kan içer ve hayallerini kurar
Kana susamışları yok edeceği günün
Dünyevi ve ruhani yollarda sabit kalmaması gerektiğini söyler
Lâkin kedi gibi yanımda, aynı tembel ve şakacı havayı deneyimlemektedir
Buhranımın kokusunu yer altından tanır
Benim alevime o körükle gider
Benim kanımı içmesinler diye
Sinir sistemimi holografik güneşinin yapraklarıyla bezer
Beni yorar
Beni güldürür
Beni arar
Bana gördürür
Benim satirik ve devrimci bebeğim
Gerçeklik ve delüzyon sınırı arasındaki sisli ve sonsuz yürüyüşlerimden
Beni en karanlık gecelerimde bir deniz feneri taşıyarak çıkarır
Kendini yıkılmakta olan bir ülkenin güzel ve uyutucu propagandası gibi sunar
Hayatın yaşamaya değdiğine kişisel binbir güzelliğiyle inandırır
Beni kandırır, kendisi gibi çok kişi olduğuna dair
Arkadaşlarıyla dünyayı kurtarmaya gittiğinde odasındaki hayaletlerle tek başınadır
Onu beklemem
Pencereden denizin mavisinin yavaşlığına bakmayı severim o hızla ve hırsla konuşurken
Bazen onu dinlemem
Ben nasıl olsa kalbimden duyarım
Lunapark yaşamımın hızdan mide bulantısı tepesine geldiğim eğlenceli gecelerimde
Rüyamda onu görürüm ve sabah kalktığımda hiç yokken birden oradadır
Şaşırmam
Hep biliyor ve bilecek olmanın verdiği çokbilmişlikle
Çürümüş lotuslarım yeşermişçesine gülümserim
Damla Kumul kimdir?
1998’de Ankara’da doğdu. Şehrin monoton grisi, içindeki renklerle bütünleşmesine kapı açtı. Kaosun içindeki güzellikten, çarpık kentleşmenin dualitesinden, mistisizmden ve mitolojiden ilham alan Damla için şiir, iç dünyasını aralayan kapılardan biri. Sembolizmi çizimlerinde de işleyen Damla aynı zamanda bir ressam, aktivist ve hepsinden önemlisi, nefes alan bir katarsis.
Kendim Kangren
Sumru Tamer
bir yankının tekrarı gibi yavaş
yavaş vaz mı geçtin benden/
yaşam/
ölmediğim ölümlerden geriye kalan mı/
acı/
acı iltihaplanan zamana/
küskün/
sarktım kenarından/
kopardım.
Çözüldü
Sumru Tamer
Bir kaza oldu
Rüzgardan ters döndü ıslak bir semsiye
Bir balon yüksekten düştü
Aşk
Bir tekerleğin freni boyunca
Kalbim ezik, sürüklenmiş, yerde
Ayakkabısının altını kaldırımın kenarına sildi
Sevgilim
Bir hayalet
Yük oldu nefesime
Gülüşlerimiz okşaşmalarımız koklaşmalarımız
Metruk
Düğümlendi mekânlar hatırlamaya
Terk
Sumru Tamer kimdir?
Şiir ve öyküler yazan, sanatsal ifade özgürlüğü, edebiyatta müstehcenlik, kuir teori üzerine çalışan aktivist bir lubunya. 17. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü aldı. Son zamanlarda drag king performansı ve kuir karikatür ile de ilgileniyor. Kısacası multidisipliner ve mütevazi bir şekilde kültür sanat alanında üretim yapmaya çabalıyor.
NEREDEN BAŞLAYAYIYIM ANLATMAYA
Yusuf Çelik
Fal bakarım
ve bir gece yarısı herkes uyumuş
ya da tam aksi
meyletmişse uyumaya kendimden geçer
iranı düşünürüm. kadınları ve makasları. insanları bazen.
boynuma zincirler geçirir gülerim belki
intihar kabul görülmeli geceleri
kadınlar sokakta ve kimseler kimsesizken
en çok da
toprak yalnız ve uğrunda ölenler altındaysa yerin
düşünürüm bazen. homoseksüel ayinler yazarım.
intihar; paralı yatalı okullarında. yurt köşelerinde
inanmazsın bazen gecenin bir yarısında peyda olur.
iki yakın arkadaş akıllarında dünden gelen acılarla
sarhoşken biri üstelik düzüşecekler sabaha kadar
kendinden geçene kadar hem de
konuşacaklar. ağlayacaklar. gülecekler. susacaklar.
kimse bilmesin diye şarkılar. duymasın diye ağıtlar.
fal bakarım ama ben
ve söyler tüm bunları o bana.
kimseye söyleme diye başlar anlatmaya; sessizlik
babanın oğluna bakışını, makasın dansını
çocuğun kendinden çok herkesin oluşunu
hangi kapının kime ne şartla açılacağını
iki arkadaşın yaşadıklarını; sessizlik
kimin kimden ne beklediğini
ahmetlerin ölüşünü eylüllerin intiharını
nefretin yayılışını ve ölümün kutsallığını; sessizlik
ölüm üzerine bir yol çizdim kendime
dört duvar arasında kimse yokken ve dedim ki
-ister inanın ister inanmayın- ben bir güneştir renkleriyle açan
hele isyanımla öleceğim susun ve dinleyin
açacağım kendimle siyasal olan şeylere
üstelik kahrolsun politik olmayan değer yargıları
suss şimdi burada beynim yandı ama öleceğim
üstelik doğru yolla. kimselerin önünde en çok da kimseyle.
biliyorum güzel fincanım biliyorum
toprak beni de kabul etmeli.
Yusuf Çelik kimdir?
2002’de Erzurum’da doğdu. Mersin Üniversitesi gazetecilik bölümünde eğitimine devam etmektedir. Yayımlanan ilk şiiri “Yazmalar”dır (Eestaticc Sanat). Röportaj, öykü, köşe ve şiirleri Kaos GL, Çıvgın Sanat, Yükleniyor Fanzin, Opus Sanat, Divit Kalem Dergi gibi mecralarda yayımlandı. Kitapları At Olamamak (Klaros Yayınları); Ademe Yeni Bir İsimle Yeni Bir Yaşamak (Ange Yayınları)