Ramazan Ali
2021’in Ocak ayından beri Türkiye Boğaziçi Üniversitesi merkezli bir öğrenci hareketinin içinden geçiyor. Melih Bulu’nun Boğaziçi’ne kayyum rektör atanmasıyla başlayan süreç, akademik özgürlüğün ve öğrencilerin ifade ve eğitim özgürlüklerinin hiçe sayıldığı, geniş çaplı bir iktidar mücadelesine dönüştü. Boğaziçi öğrencileri gözaltına alındı, kimileri ev hapsine mahkum edildi. Üniversitenin ve ülkenin LGBTİ+’ları önce yok sayıldı, sonra da büyük bir nefret söyleminin hedefi haline geldi. Öğrenciler ve hocalar barışçıl protestolarına hala devam ediyorlar. İktidar bu direnişi üniversitenin özerkliğini daha da sınırlayacak müdahalelerle (okula hukuk ve iletişim fakültesi açmak gibi) kırmaya çalışıyor, ancak Boğaziçi’nin boyun eğmeyeceği aşikar. Bu sırada Boğaziçi’ne ülkenin dört bir yanında destek yağmaya devam ediyor. Birçok eğitim kurumunun mezunlar derneğinin ve onların alt şubelerinin Boğaziçi direnişine destek verdiğini hep birlikte görüyoruz.
Tüm bunlar olurken benim lisans eğitimimi tamamladığım Galatasaray Üniversitesi de üniversitelerin özerkliğine yapılan saldırıdan nasibini aldı. Fransızca eğitim yapılan okulun Fransız hocalarının çalışma izinlerinin yenilenmesi için bir gecede B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı getirildi ve okulun eğitim sisteminin bel kemiğini oluşturan hocalarımız bir anda işsiz ve kağıtsız kalma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Hem Boğaziçi direnişi hem de bu olay sonrasında okulun mezunları olarak Galatasaray Üniversitesi Mezunlar Derneği’ne (GSÜMED) bir açıklama yapması için başvurular yapıldı. Bu başvurulara sosyal medyada verilen tepkiler eklendi. Ancak GSÜMED Yönetim Kurulu akademik özgürlük konusunda kılını kıpırdatmadı, Fransız hocalarımızın durumu hakkında da Avrupa Birliği’nden hallice “gelişmeleri endişeyle takip ediyoruz” mesajı yayınladı. GSÜMED’in genel tavrının problemlerine bu yazının ikinci yarısında değineceğim. Ancak tüm bunlar olurken ben bir soruyu kendime sormaya başladım. Mezunlar derneği neden vardır?
Tüzükten öte bir durum
Her derneğin amacı ve faaliyetleri tüzüklerinde yazar. Ancak bu hukuki ayrıntıların ötesinde mezun derneklerinin daha genel var olma sebeplerini tartışabilmemiz gerekir. Mezun dernekleri eğitim kurumu ile mezunlar arasında incelmiş, eskimiş veya unutulmuş bağı dernek faaliyetleriyle muhafaza etmek için vardır. Kimilerinin bir okuldan mezun olduğunda o okulla arasında kalan bağ aldığı diplomadan ve anılardan biraz daha fazlası olabilir. Bazen mezunlar birbirinin dilinden başka okullara gitmiş olanlara göre daha iyi anladığını düşünür. Kimisi bunu bir kimlik haline getirir, kendini her yerde gittiği okullu olmakla tanımlar. Bazen iki kişinin deneyimlerinin arasında yıllar olsa da okulun coğrafi veya mimari özellikleri mezunları birbirine bağlar, mesela 30 yıl arayla bir lisenin aynı köşesinde kaçak sigara içmiş olmak birbirini hiç tanımayan iki insan arasında bir yakınlık kurabilir. Kimi okullar mezunları kendilerini koca bir “aile” addeder, bu da elbette aile kurumunun hiyerarşik ve eril özelliklerini birlikte getirir. Ancak tüm bu nedenlerin ortak noktasına baktığımızda görüyoruz ki mezunların bir araya gelmesinin temelinde aslen bir topluluk olmak ve birbirine ve okullarına yardımcı olma isteği yatar.
İşte tüzüğünde ne yazarsa yazsın mezun derneklerinin mezunlar arasındaki dayanışmayı canlı tutması, dönüştürmesi ve etkin kılması gerekir. Bunun için bu derneklerin okulun yönetimiyle mezunlar arasında bir köprü oluşturması, mezunların isteklerini, görüşlerini ve uzattıkları yardım elini okula ve kamuoyuna anlatabilmesi gereklidir. Bu kurumlar mezunları okulda ve kamusal tartışmalarda temsil edebilmelidir. Mezunların desteğini kaybetmiş, mezunların isteklerini, topluluk bilincini ve birbirine yardım etme gücünü bir araya getiremeyen mezun dernekleri sadece yönetim kurulunun çıkarlarını öne çıkaran herhangi bir dernek haline gelir.
GSÜMED özelinde mezun dernekleri ne olmamalıdır?
15 Şubat 2021 Pazartesi günü GSÜMED Yönetim Kurulu mezunların derneğin duruşuna gösterdiği tepki sonrasında apar topar bir Zoom toplantısı düzenledi. O toplantıda ben de vardım ve toplantıyı sonuna kadar takip ettim. Yönetim Kurulu toplantı sırasında katılımcıların sorularına teker teker cevap vereceklerini söylese de mezunların birçok sorusunu cevapsız bıraktı. Fransız hocaların yaşadıkları problemlerde çözümün bir parçası olmayacaklarını tekrarladılar. Yaptıkları zayıf bildirinin ne kadar sorunlu olduğu onlara açıklansa da buna bir karşılık vermediler. Akademik özgürlük ve hukukun üstünlüğü konularında bir tepki göstermenin “siyaset yapmak olacağını” ve bunun tüzüğe aykırı olduğunu söylediler. “Apolitik olmak da siyasi bir duruştur” dendiğinde buna herhangi bir çürütme getirmediler. Verdikleri yarım yamalak cevaplardan sonra mezunların tepkilerini dinlemeyerek toplantıyı sonlandırdılar. Bunun üzerine Galatasaray Üniversitesi’nden mezunlar GSÜMED’in artık onları temsil etmediğine dair bir bildiri yayınladı. Konunun ayrıntılarına bu bildiriden ulaşabilirsiniz. Bildirideki pek çok madde GSÜMED yönetiminin Boğaziçi ve Fransız hocalar konularında mezunları dinlemediğini, mezunları düzgün bir şekilde bilgilendirmediğini ve mezunların dilek ve şikayetlerine tamamen kapıyı kapadığını tekrarlıyor. Bildiri hem GSÜ’nin dayanışmasına dair sosyal medya hesaplarında hem de mezunların kendi kişisel hesaplarında defalarca paylaşıldı. Buna karşılık GSÜMED’in bu tavrını savunan herhangi bir sosyal medya paylaşımı görmedim. Belki ben atlamışımdır, ancak ortada iki farklı düşüncenin eşit olarak savunulduğu bir durum yok, çok sayıda mezunun paylaştığı bir memnuniyetsizlik var.
GSÜMED’in mezunlarını dinlemeyi bir kere daha reddetmesi mezun derneklerinin ne olmaması gerektiği konusunda bana yeni fikirler verdi. Mezun dernekleri GSÜMED Yönetim Kurulunun 15 Şubat’taki toplantısında yaptığı gibi “sizleri dinledik, söylediklerinizi hiç umursamadık, size cevabımız bu ancak bize karşı cevap veremezsiniz, haydi şimdi dağılabiliriz” tavrını göstermemesi gerekiyor öncelikle. Eğer bu tip derneklerin birincil görevi mezunların arasındaki bağları güçlendirmek ve mezunların okula yapacakları faydayı en üst seviyeye çıkarmak ise buna mezunları gerçekten dinleyerek ve yönetime o şekilde yön vererek yapmaları gerekiyor. Buna ek olarak mezun dernekleri bazen okulla olan yakın ilişkileri nedeniyle okulda olup bitenleri mezunların birçoğundan önce veya daha ayrıntılı öğrenebiliyor. Bu tip durumlarda da dernek yönetiminin mezunları en etkin duruşa ve en güçlü işbirliğine yönlendirmesi gerekiyor. Son olarak bu toplantı bana ve katılanlara bir şeyi daha hatırlattı. Mezun derneklerini yönetenler için mezunlar onların azarlayabilecekleri, iş öğretecekleri veya “şimdi bu işler böyle, tamam mı?” diyebilecekleri insanlar değil. Yönetim kurulu üyeleri ve mezunlar her ortamda eşit statüye sahip özel kişiler. İki tarafın da birbirine saygı borcu var. Bu nedenle mezun derneği yönetimlerinin “yönetimdekiler ve diğerleri” algısını bir kenara bırakmaları gerekiyor. Zira akademik özgürlüğe, hukukun üstünlüğüne, öğrencilerin hak taleplerine karşı okullarımızın ekseninden büyük bir baskı oluşmuş durumda. Bu baskıya karşı mezunlar etkilerini hissettireceklerse birbirlerini dinleyerek ve anlayarak bunu başaracakalar. Öğrenciler, akademisyenler, aktivistler üzerlerine düşeni yapıyorlar. Sıra mezunlarda. Umarım dernekler de bu konuda köstek olmak yerine destek olmayı tercih ederler.
ODTÜ Mezunlar Derneği açıklaması aşağıdadır.
1 Comment