“Pinkwashing” nedir?

Pinkwashing (pink: pembe, washing: yıkama/yıkanma/boyama) İsrail’in Filistin’de işlediği suçların üstünü örtmek için başvurduğu yöntemlerden biri. Ülkeyi Batı’ya “Gey dostu” ve “Ortadoğu’nun en demokratik ülkesi” olarak lanse eden kampanyalar için İsrail devleti milyonlarca dolar harcıyor; ABD ve Avrupa’da Tel Aviv Pride’ın reklamları yapılıyor ve turlar düzenleniyor. babykilla bu kavramı daha iyi anlamamız için bir tweet zinciri hazırladı.


#pinkwashing kavramını ve bununla bağlantılı diğer olguları akıllarda sağlamlaştırmak için zamanlama çok doğru. Hemen bu amme hizmetini sunuyorum canlar toplanın.

Bakınız Jasbir Puar 2013’te pinkwashing‘i şöyle tanımlar: “Bir ulusun bazı topluluklara uyguladığı ayrımcılık politikalarının üzerini küçük bir gruba ayırdığı gey haklarının çığırtkanlığını yaparak kapatma veya dikkati başka yere çekme pratiği.” (çev. babykilla)

Pinkwashing’le öncelikle iyi geyler yaratılarak LGBTQİA+’lar içerisinde bir ayrım oluşturulur. Bununla eşzamanlı olarak pinkwashing yapan “ilerici” beyaz ulus devlet, homofobiyi “gerici” uluslara atfederek kendisini uygarlığın yeni sembolü olarak öne çıkarır.

Buradan homonasyonalizme çok güzel bağlanabilir. Onu da Puar 2007’de Terrorist Assemblages‘ta şöyle tanımlar: “Millet tarafından tanınma ve kapsanma, yalnızca eşcinsel jargonun anaakım söylemlere katılması yoluyla ve milli tahayyülden ırksal ve cinsel ötekilerin diskalifiye edilip ayrıştırılmasıyla mümkün kılınır. Bu dinamikte cinsel istisnacılık öne çıkar ve milli homoseksüellik baş gösterir; ben buna homonasyonalizm diyorum.”

Süreç ulus devletin LGBTQİA+ özneler arasından bazılarını cımbızlayıp, onların kimliklerini millileştirerek geçerli kılmasıyla ilerler. Ayrıca devletin daha yüksek ahlaki statü verdiği bu özneler toplumdaki tek makbul kuir örnekler olarak öne çıkarılır.

Devletler kendilerine post-homofobik ve gey dostu bir imaj yaratarak pinkwashing pratiklerini uygular ancak bu gey dostu imajlarını, homofobiyi hem sınırlarının içindeki hem de dışındaki beyaz olmayan toplumlara atfetme yoluyla kazanır.

Bu noktada cânım Sara Ahmed’in yükleme siyaseti (politics of attribution) kavramı çok önemli: “[Yükleme siyaseti] savaş için ahlaki zemin oluşturmak için önemli bir mekanizmadır. Homofobi İslam’a yüklendiğinde, bu bir kültürel yükleme olur. Böylece homofobi İslam’a içkin, bütün bir kültürün özelliği olarak görülür ama Batı’da karşılaşılan homofobi dışa ait, bireysel bir özellik olarak görülür.” (çev. babykilla ofc)

“İlerici” devletin homofobiyi kendi vatandaşına bireysel bir hata olarak ayırması, bu politik hamlenin amacının fobiyi ortadan kaldırmak değil devletin üstün pozisyonunu korumak adına, dikkati bir diğer baskı altında yaşayan topluluğa çevirmek olduğunu gösterir.

Bosia ile Weiss’in “politik homofobi” kavramı (2013) burada önemlidir: “Cinsel azınlıkların tecrübelerini ve cinsel ifadelerini yapılandıracak kadar güçlü bir devlet stratejisi, sosyal hareket ve uluslarötesi bir olgu” şeklinde tanımladıkları politik homofobinin “devlet tarafından uygulandığını; bir ‘öteki’yi günah keçisi olarak seçmeyle ilişkisini; uluslarötesi nüfuz ticareti ve ortaklıklarının bir ürünü olduğunu; ve kolonyalizmin karmaşık mirasları ile kolektif kimlik meselelerine entegre olduğunu” tartışırlar.

Buradan İsrail-Pinkwashing ilişkisine gelirsek: İşgalci devletin ismiyle müsemma bu kavram İsrail’in LGBTQİA+ savunuculuğunun nasıl bir PR çalışması olduğunu ifşalıyor. Sarah Shulman 2005’te başlayan bu kampanyayı şöyle özetliyor: “Amerikan pazarlama yöneticilerinin yardımlarıyla ‘Brand Israel’ kampanyasında hedef 18-34 yaş arası erkeklerdi… Kampanya, İsrail’i ‘makul ve modern’ göstermeyi amaçlıyordu” (2011).

Elbette çatışmalarla dolu bir coğrafyada makul ve modern olmak bir ülkenin global arenada uygarlık seviyesini yukarılara çekecekti ve bunun gerçekleşmesi için genellikle düşmana yeni bir negatif özelliğin yüklenmesine ihtiyaç duyulacaktı.

İsrail’in bu gey hakları savunuculuğu performansının zamanlaması, Filistin’deki neokolonyal bağlamından veya başka bir deyişle İsrail’in bölgedeki tipik yerleşmeci kolonyalist faaliyetlerinden ayrı düşünülemez.

Filistinliler’e yaptığı sayısız saldırı ve işlediği savaş suçlarından ötürü israil’in negatif imajı çoktan dünya hafızasına kazınmış durumdayken Filistin işgali, İsrail’in gey hakları ve insan hakları söyleminden güç alan marka stratejisi için kritik bir arkaplan oluşturur.

Tel Aviv Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan Aeyal Gross, bu konuda “incir yaprağı” metaforunu kullanır. İncir yaprağı burada İsrail’in gey hakları savunuculuğudur ve bununla üzeri örtülmek istenen şey Filistin’e karşı işlenen insanlık suçlarıdır.

Ayrıca bknz: Filistinli queer’lerin duymaktan bıktıkları sekiz soru

5 Comments

Bir Cevap Yazın