Kulüple Var Olmadık ki Kulüpsüz Ölelim

Görkem Ulumeriç

Aralık 2014, yağmurlu bir gündü. O pantolonun altına o ayakkabıları neden giymişim ben de bilmiyorum. O zaman modaydı. O gün Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Kulübünün resmi kulüp başvurusunu yapıyoruz, Beren, Ayşesu, ben. Günün anısı olsun diye de rektörlük binasının önünde fotoğraf çekilmişiz. Neyse, bir gün hayatımın aşkı Fikret Adaman’a mail atmıştım, hocam bize fikir verin diye. “Çocuğum siz resmi bir kulüp olun, biz de rektörlük olarak diğer bütün üniversitelere ‘Biz Boğaziçi’nde böyle bir adım attık, buyrun siz de yapın’ diye ulaşalım. Okulun resmi kulüplere sunduğu tüm desteklerden siz de faydalanın.” dedi. Ay biz de hemen harekete geçtik tüm o resmi prosedürleri okumaya başladık. Sonra oturduk tüzük yazmaya. Tabii ki Türkiye’nin en önemli ve emsal tüzüğü olacağı için açtık yok efendim Harvard’ın Stanford’ın tüzüklerini okuyoruz, hangi konseptler yer almalı her kelime tek tek tartışılıyor, sabahlara kadar ama.. Tam demokratik bir kulüp olduğu için herkesin onayı alınıyor. Artık lubunya abartmasının dibi. Madi’nin Etiler’deki evinde fenalık basıyor hepimizi, ben mutfakta irmik helvası kavuruyorum, Çaki son ses Seda Sayan açıp salonun ortasında dönüyor, Homare piizde, Sümoş hosteslik sınavlarına hazırlanıyor, Nesli’yle Ceren bi’ kenarda yiyişiyo. Böyle klasik bir öğrenci ortamı yani işte. Üç sayfalık tüzüğü sonuç olarak sekiz ayda bitirdik tabii ki. Her sayfası çiçek gibi ütülü bir şekilde de teslim ettik o gün. Bugün gökkuşağı bayrağı altında 159 öğrenci gözaltına alınıyor ama yedi yıl önce başvuru için gereken 10 kurucu üyeyi bulana kadar kıçımız çatlamıştı. Ve sonra da İstanbul’da ne kadar üniversite varsa her birinde aynı kulüpten kurulması için çalıştık durduk. Ve her yerde oldu da, Bahçeşehir’inden Marmara’sına vs. Bir öğrenci hareketi inşa edilmesi için gece gündüz çalıştık. Anılcığım o işlere çok koştururdu. Madır Öktiş’in sanatı dahil etmesiyle tabii ki ana akımlaşıp “top” noktalara ulaştı. Ben tek başıma kaç bin kişiyle temas kurmuşumdur tahmin bile edemiyorum. Aman Cumhurbaşkanı terörizmden kulübü kapamışmış.. Kulüple var olmadık ki kulüpsüz ölelim.. İşte bu derecede havalı bir şekilde, ancak en üst düzeyde bir cumhurbaşkanlığı bildirgesiyle kulübümüz kapatılabilirdi. Biz kendimizi yırtsak bu kadar ses getirmeyi zaten başaramazdık. Parti kapatmalar gibi Türkiye’nin tarihine kazındı olay hahahahayt! Zaten LGBTİ+ hareketi skandalizasyon ve sansasyon ile bir bütündür. Artı o kulüp kağıt kürek işiydi bilimum. Öğrenci İşleri sekreteri Selver Abla’nın odasına her üç günde bir etkinlik formu yok bilmem ne raporu götürmeye giderdim. Odasına giriş tabii ki dans, müzik ve bale ile huhuuuu lay lay lay lom şeklinde… LGBTİ+ kulübünü temsil ederken her daim gullüm, şık, adeta bir kuğu gibi olmak zorundasınız. Ay böyle işte.. Daha paylaşacağım bir şeyler aklıma geldikçe.

Author

Bir Cevap Yazın