Çağımızın Müzikal Dehası Stromaé’den Orospu Dışlayıcılara Nakka

Stromaé işleri tersten yapan, manaları büken bir sanatçı. İsminden de fark edebilirsiniz: O Maestro değil, Stromaé. İş hayatının boğucu stresini sırtlanan Alors on danse’la (Haydi dans edelim) veya Ruanda Katliamı sırasında öldürülen 800.000 Tutsi’den biri olan babasına duyduğu hasreti yazdığı Papaoutai (Babanerde) ile kitleleri dans ettiren bir çılgın Stromaé. Kendiyle olan dertlerini defalarca bir şahesere dönüştürdü. Bize de hep bunlarla raks etmek düştü.

Formidable (Harikulade) gelmiş geçmiş en büyük aşk şaheserlerinden biridir bana göre. Güçlü duygular oradadır, ama yiten sevgilinin ardından insan dönüp kendine baktığında yalnızca bir enkaz görür. Kendi hataları sonucu kaybettiği sevgiliye insan başka ne diyebilir ki? “Harikulade! Sen harikulade biriydin, ben zavallının biriyim. Biz ikimiz harikuladeydik!” Rakı playlist’lerinize kolaylıkla ekleyebileceğiniz kadar ağır bu şarkının klibi hem bu ağırlığı taşır hem de bayağı komiktir. Çünkü tramvay istasyonunda sarhoş taklidi yapan Stromaé’ye herkes inanır, öyle ki bir ara yanına polisler gelir. Klipte müziğin kesildiği bu saniyelerde polisler, Stromaé hayranı olduklarını söyleyip kendisini eve bırakmayı teklif ederler. Bu an, izleyici için şarkının kasvetine verilmiş doğaçlama bir molaya dönüşür.

Tous les Mêmes’de bir kadının ağzından “hepiniz aynısınız!” der. İlk bakışta kadınlarla ilişki geçmişini cinsiyetçi klişelerle ele alır gibi dururken, kendini, nasıl becerdiğini anlaması güç bir biçimde hep ilişkilendiği kadınları haklı bulan bir konuma oturtur. Sözler bir yana, ikili cinsiyetin kurallarını tek bedende dışa vurarak sınırlarını aşan performatif klibiyle bu mesajı hepten kuvvetlendirir. Tek bir Stromaé yoktur; eril ve dişil dışavurumlarla bedeni ikiye ayrılmıştır. Kamera hangi tarafına dönse o tarafa atanan cinsiyet normlarına uygun davranırken, “hepiniz aynısınız” cümlesi tekrar ede ede “hepsi aynı”ya dönüşür, anlam bükülür, cinsiyet normlarının dışına taşılır.

Yalnızca kendiyle değil, dünyayla da çok ciddi sıkıntıları olduğunun altını ta fête (Senin kutlaman) ile kalınca çizmiştir. 2016 Rio Olimpiyatları için yüzlerce ailenin yaşadığı favelalar (gecekondu mahalleleri) yıkılırken, buna dair tavrını bolca yüzleşme içeren estetik bir şölene dönüştürür. Aynı yıl yayın hayatına başlayan ve bizi ziyadesiyle pataklayıp neoliberalizm ile yüzleştiren Brezilya yapımı 3%’ün 3 dakika 20 saniyelik özeti niteliğinde olan bu klip, nice benzer temalı yapımın “aza tamah etme” mesajından çok daha karamsar sonuyla suratımıza sert bir tokat indirir.

Son yılların en iyi albümlerinden biri

Kendisinden gelen tokatlara asla doyamadığımdan, yeni albümünü de heyecanla karşıladım. Stromaé kendine has üslubuyla yepyeni Multitude isimli albümüyle çok boyutlu kişiliğini bir kez daha ortaya koyuyor. Bu yılın, belki de son on yılın en iyi albümlerinden biriyle karşı karşıyayız ve bunu PR çalışmaları sonucu değil, albümü açıp dinlememle keşfettim. Fransızca konuşmayan dünyada da albüme dair benzer bir heyecan var.

Multitude’de müzikle, şarkıların içine ilmek ilmek işlediği farklı karakterlerle, bambaşka kültürlerin kaotik ahengiyle bir yolculuğa çıkıyoruz. Stromaé’nin çocukluğundaki Güney Amerika ve Afrika seyahatlerinden de bolca ilham alan, eli değmişken Güney Asya ve Ortadoğu’yu da ziyaret etmeyi ihmal etmeyen bu müzikal tavır Dünya Müziği türünü pop ve dansla harmanlanıyor. Bu sınırlardan taşan yolculuk Stromaé’nin kariyerine altın harflerle yazılacak L’enfer (Cehennem), La solassitude (Yalnızlığın Bıkkın Haleti Ruhiyesi) gibi eserlerin yanı sıra, Pas Vraiment (Pek sayılmaz) gibi Türkçe aranjman piyasasına hızla düşmesini beklediğim bir eser de içeriyor. Bu beklentinin temel gerekçesi ünlü neyzen Kudsi Ergüner’in oğlu, müzisyen Selman Faris’in şarkının aranjmanını üstlenmiş olması ve Stromaé’nin müzik dehasını ney tınılarıyla taçlandırması. Ek olarak La Solassitude’de Taylan Acar’ın zurnasını duymanız da mümkün. 

Stromaé dehasının son şaheseri: “Hayat Çocuğu”

Sabahlara kadar övebileceğim bu albümün bu yazının konusu olan şarkı ise Fils de Joie. Şarkının başlığı iki deyimin karışımı. İlki “Fils de pute” yani “orospu çocuğu”. İkinci deyim “Fille de joie”, tam karşılığı “neşe/keyif kızı” olsa da “hayat kadını” bu deyimin Türkçedeki tam karşılığı. Stromaé iki ayıplayıcı ifadenin karşımıyla şarkının ruhunu yakalamış: hakaret olarak kullanılan kelimeleri sahiplenmekle gelen onur.

Şarkının ilhamı, seks işçilerinin çocuklarının katıldığı bir televizyon programından geliyor. Bu programdan esinlenen kurguda dört ayrı karakter üzerinden orospuluk tartışılıyor: müşteri, pezevenk, muhtemelen polis olan bir devlet görevlisi ve seks işçisinin oğlu. Kendisini gururla “evet ben bir orospu çocuğuyum” tanıtan sonuncusu, diğer üç figürün karşısında dimdik duruyor.

Bu dört figür arası etkileşim oldukça ilginç ve çok şairane bir şekilde kurgulanmış, çünkü ilk dinleyişte ortada taraflar olduğunu fark etmek çok zor. Yakından bakmadığınız sürece şarkı tek bir anlatıcı tarafından aktarılıyormuş gibi duruyor. Bir bakıma da öyle, keza konuşan asla seks işçisinin kendisi değil, toplumun geri kalanı. Yani şarkıda toplum konuşuyor ve orospunun tek müttefiki kendi çocuğu.

Söz hakkının hiç seks işçisinin kendisine geçmediği bu kurguya biçilen klibin girişinde yazan cümle ise bir hayli vurucu: “Hayali bir ülkede, devlet kayıp bir seks işçisi için bir cenaze düzenler.” 

Klipte yer verilen militarist görsel estetik tam bir serbest çağrışım bombardımanı. Fakat kimi çıkarımlarda bulunmak zor değil: eril, orospufobik ve militarist bir dünyada yaşıyoruz. Tüm bu ayrımcılıklar birbirini destekleyen mekanizmalar. Böyle bir dünyada “kutsal” olanın ve “tabu” olanın ne olduğuna dair cinsiyetlendirilmiş varsayımlar var. Eril figürlerin kendilerini “feda etme”, gerekirse bir kutsal uğuruna ölme veya öldürme eylemleri, bunların gerekçeleri paranteze alınarak kutsanması sıradanlaştırılmış bir durum. Sıra feminen figürlere geldiği zaman yine bir takım kutsallar var. Fakat kutsallarla bu kez birer tabu olarak karşılaşıyoruz. Bu defa kahramanlar yerine kurbanlardan, özneler yerine mağdurlardan, münasip olan ve olmayanlardan bahseder hale geliyoruz. Seks işçiliğiyle ilgili tartışmalar hep bu çerçevede tutulmaya çalışılıyor. Hatta seks işçilerini de aşan bir yerde, kendi bedeni üzerinde söz hakkının kendisinde olduğu ilan eden tüm kadınların da aynı muameleye maruz bırakıldığını Gülşen için dönen güncel tartışmalarda da görüyoruz. Kadınların bedenleri kendilerine ait olduğu o kadar kabul edilmiyor ki, kendi bedeniyle canının istediğini yapabileceğini duyuran herkes pek çok farklı kesimden ahlakçı tepkiler alıyor, bedenleriyle ilişkileri ayıplanıyor. 

Stromaé yalnızca bu tarz cinsiyetli kalıplara karşı durup, bir orospuya şarkısında “o bir kahraman” diyerek ahlakçılara açık açık meydan okumakla kalmıyor. Klibinde, hayali bir ülkede, hayali bir seks işçisi için çok büyük bir cenaze töreni düzenleyerek, dev bir saygı duruşunda bulunuyor. Bu şarkıda anonim olarak yad edilen tek bir seks işçisinin değil, belki de tüm seks işçilerine adanmış bir anma töreni bu. Ve her kesimden izleyici şu soruyla baş başa kalıyor: Yaşamları yaratır ve günlük hayatlarımızı örgütlerken ölen, öldürülen milyonlarca kadından birinin, bir orospunun hayatını, toplumun kendisine kahraman belirlediği diğer kişilerle eşdeğer bir saygıyla neden kutlamayalım?  

İnsan tacirlerine nakka, seks işçilerine tam destek diyen Stromaé’ye buradan sen en güzel duyguların tacirisin, diyor, patronsuz, pezevenksiz bir dünya ümidiyle sizi şarkının klibi ve Türkçe çevirisiyle baş başa bırakıyorum.

Hayat Çocuğu

(müşterinin ağzından)

Yalnız olmak zordur hele bu yıllardır sürüyorsa
Yargılamak kolaydır bilhassa bunun tadına hiç bakmayana
En fenası hep ilk kez olduğu zaman
Daha fenası da, son kez olacağına karar verdiğin zaman.
Azıcık şefkate zaman zaman karşı olmadığım doğru
Ki bu defa küfürle de gösterebilirim bunu
Hayatta her şeyin pazarlığı yapılır, bulunabilir bir ödeme yolu
Zaten zannediyorum onun en iyi müşterisi olduğumu

(nakarat – çocuğun ağzından)

Aman be! Bir salın annemi
Biliyorum evet
O mükemmel değildi
O bir kahraman, hep onur duyacağım birisi
Onun hakkında konuşacağım, onun hakkında gururla konuşacağım
Evet ben bir orospu çocuğuyum
Annemin onlar için yaptığı onca şeyin ardından dedikleri gibi.
Affet sevgili annem aptallıklarını
Seni insanlıktan çıkarmaya çalışıyorlar ki bu kolay seçenek
Sana yaranmaya çalışanlar da aynı kişiler
Ve tüm dünya buna gözlerini yumuyor

(pez*vengin ağzından)

Neden herkes benden nefret ediyor
Hele onları besleyen benken?
Bensiz hayatları daha mütevazi olurdu
Ben olmasam hepsi çürüyüp gidecekken.
Yatak ve güvencenin bir bedeli var hanımefendi
Herhalde yani, hayatta her şeyin bir fiyatı var
Hadi be, sana bunu hiç öğretmediler mi?
Beni insan ticaretiyle suçluyorlar
%50, 40, 30 veya 20, fena para değil gibi
Kimse kendini kandırmasın, birer manken sayılmazlar ya
Hanımlar, yoksa “orospular” mı demeli

(son satır çift anlamlı “Hanımlar ne zaman “bi siktirin” diyeceğim noktaya varıyoruz” da demek)

(nakarat – çocuğun ağzından)

Aman be! Bir salın annemi
Biliyorum evet
O mükemmel değildi
O bir kahraman, hep onur duyacağım birisi
Onun hakkında konuşacağım, onun hakkında gururla konuşacağım
Evet ben bir orospu çocuğuyum
Annemin onlar için yaptığı onca şeyin ardından dedikleri gibi.
Affet sevgili annem aptallıklarını
Seni insanlıktan çıkarmaya çalışıyorlar ki bu kolay seçenek
Sana yaranmaya çalışanlar da aynı kişiler
Ve tüm dünya buna gözlerini yumuyor

(bir devlet görevlisinin ağzından)

Biliyorum ki bu senin işin,
Ben de kendi işimi yapmalıyım öyle değil mi?
Seninki ve benimki arasındaki fark, ben vergi ödüyorum.
Hadi bak işine abla, al kimliğini ve itibarından kalanları
Ah canım yazık be, üf, git kendine gerçek bir meslek bul

(nakarat – çocuğun ağzından)

Aman be! Bir salın annemi
Biliyorum evet
O mükemmel değildi
O bir kahraman, hep onur duyacağım birisi
Onun hakkında konuşacağım, onun hakkında gururla konuşacağım
Evet ben bir orospu çocuğuyum
Annemin onlar için yaptığı onca şeyin ardından dedikleri gibi.
Affet sevgili annem aptallıklarını
Seni insanlıktan çıkartmaya çalışıyorlar ki bu kolay seçenek
Sana yaranmaya çalışanlar da aynı kişiler
Ve tüm dünya buna gözlerini yumuyor

Sponsored by the Rosa Luxemburg Stiftung with funds of the Federal Ministry for Economic Cooperation and Development of the Federal Republic of Germany. The content of the publication is the sole responsibility of Velvele and does not necessarily reflect the position of RLS.

Bir Cevap Yazın