Seyhan Arman Yazdı: “Senin Annen Bir Trans Yavrum!”

Bir Instagram canlı yayınına denk geldim. Gecenin bir yarısı işten gelmişim, yorgunum ama yayındakiler Seyhan sen de katıl diye çağrı yapıp ısrar edince, ben de hayır diyemedim, katıldım. Goygoy falan derken konu Deniz Akkaya’nın Selin Ciğerci’ye ettiği lafları savunduğu iddia edilen ve kendisi de o yayında olan trans arkadaşımıza geldi. O arkadaşımız da “Ben Deniz’i savunmuyorum, zaten takip de etmiyorum. Sadece söylediği bir cümleyi savundum” dedi. Tabii ben her zamanki “hanımefendiliğimle” malum şahıs için açtım ağzımı yumdum gözümü. Ardından yayını açan arkadaş, Akkaya’nın cümlesini savunan arkadaşımıza “Tam olarak hangi cümleyi savunduğunu da söyle bakalım” dedi. O arkadaşımız da Akkaya’nın “Selin çocuk evlat edinirse ve o çocuk 6-7 yaşına gelirse, okulda o çocuğa senin annen, baban bu derlerse o çocuk ne hale düşer?” cümlesine hak verdiğini söyledi. Sonrasında ben “Nasıl yani bunu mu savunuyorsun? Bence Deniz’in çocuğuna ‘Senin annen Deniz Akkaya’ demeleri daha büyük problem” falan derken “Ama o kadın, ne yaparsa yapsın, yaptıkları unutulur, silinir” gibi bir şey çıktı ağzından. Sonrasında binbir tane transfobik şey döküldü yayın sırasında ortalığa. Ve Akkaya’yı savunan arkadaşımız ısrarla, ben Deniz’i savunmuyorum, söylediğini savunuyorum, anlamıyor musunuz falan diye diretti durdu. Yok efendim burası Türkiye’ymiş, yok efendim çocuğun psikolojisi bozulurmuş… Asabım o kadar bozuldu ki konuşmak istemiyorum, benim anlatacak bir şeyim yok, eğer yüz yüze karşılaşırsak sana neden transfobik olduğunu anlatırım falan dedim. Zaten o arada da yayın dondu ve kapattık.

Tabii yayın sonrası hemen DM’den yazanlar, tepki gösterenler oldu. Sonrasında kendi kendime düşündüm, “Yani şu açıdan o çocuk için zor olabilir”; “Çocuğa senin annen transseksüel diyebilirler”, “Senin annen aslında eskiden erkek” falan diyebilirler… Evet böyle şeyler söylenebilir çünkü burası Türkiye. Aynı çocuğa annesi trans olmasa da farklı şekillerde akran zorbalıkları yapılabilir. Burnun büyük derler psikolojisi bozulur, şişmansın derler, Kürtsün derler, şehla gözlüsün derler, onu derler bunu derler… Ne yazık ki, birinin hayatını karartma konusunda oldukça maharetli vatandaşlarıyla ünlü bir ülkedeyiz malumunuz. Önemli olan bu zorbalık karşısında çocuğun nasıl yetiştirileceği değil mi? Onun sevgi dolu bir ortamda yetişmesi, bir birey olarak ciddiye alınıp gerçeklerin ona anlatılması ve onunla dürüst bir ilişki kuran ebeveynlere sahip olması… Bunlar bu çocuğun yaşayacağı zorbalıklara karşı alacağı tavrı da şekillendirecek, yalnız olmadığını bilerek büyümek belki de onu sayısız travmadan kurtaracak ya da onları daha az yarayla atlatmasını sağlayacak. Ne yani travmatik bir durum olacak kaygısıyla mı yaşayalım? Herkesin dört dörtlük olduğu aileler mi yaratmaya çalışalım? Yani keşke yaratabilsek tabii de bu ne kadar gerçekçi bir hayal? Bebeğinin fiziksel bir farklılığı olacaksa önceden bunu bilmek isteyip dünyaya getirmeyecek kaç aile var, biliyor muyuz mesela?

Öte yandan, Deniz Akkaya’yı savunan (kendisini değil de sözünü savunduğunu iddia eden arkadaş) kendi yaşadıklarını Selin Ciğerci’ye yansıtıyormuş gibi hissettiğimi de söylemem gerek. Sanki ona trans olduğu için annesinin söylediği ya da başkalarından duyduklarının acısını başka bir trans kadından çıkarıyor gibi geldi. Acaba kendisi ailesi için trans olmaktan vazgeçer miydi? Bizim var oluşumuz başkalarının isteklerine göre şekillenecek bir şey mi ki? (Bu retorik soruydu, yanıtı elbette ki hayır!)

Bir başka noktadan bakacak olursak o çocuk senin annen trans diye yaşatılacak travmayı atlatamayacaksa zaten bu dünyada barınamaz. Öyle olsa bir çoğumuzun çoktan bu dünyadan yok olup gitmesi gerekirdi. Annesi trans olduğu için travma yaşayacak çocuğu düşünelim, eyvallah. Peki trans bir çocuk ne gibi travmalar yaşamıştır sizce? Kendi kendimizi keşfetmeye başladığımız yaşlarda “Ben neden yanlışım?” “Ben günahkarım!” “Ben neden diğerleri gibi degilim?” diye yaşadığımız travmalar mesela. Ya da okulda, mahallede, ailede vb. yerlerde duyduğumuz sayısız hakaret ve aşağılama? Top, ibne, nonoş, dönme, ucube ve niceleri… Annemiz, babamız tarafından sokağa atılmak? Her önüne gelen tarafından cinsel istismara uğramamız? Neredeyse bütün ömrümüzde maruz kaldığımız fiziksel şiddet? Kovulduğumuz lokantalar? Evsiz yurtsuz kalıp sokaklara düşmemiz? Seks işçiliği yapmaya zorlanmış olmamız? İş verilmemesi? 7/24 seks objesi olarak görülmemiz? İnsanlıktan çıkarılıp canavarlaştırılmamız? Elimizden alınan eğitim hakkımız? Sağlık hakkımız? Barınma hakkımız? Ve daha sayamayacağımız yüzlerce gasp edilmiş haklarımız? Yani bir trans çocuk bu travmaların hepsini birden, üstelik yanında hiç kimse olmadan  tek başına yaşayıp, alt ediyor ve hayatta kalmaya devam ediyor da senin annen trans denilen çocuk mu bu akran zorbalığının yaratacağı travmayı atlatamayacak? Peh!

Konu aslında çocuk veya onun yaşayacağı travma falan değil. Onlar hep bahane. Konu başlı başına transfobi. Sadece Deniz Akkaya’nın da değil bu coğrafyada, bu ülkede, bu dünyada yaşadığımız insanların hemen hemen hepimizin beynine kazıdığı bir fobi. Bir transın bile kendine duyduğu bir fobi. Daha biz kendimizi bile “normal” göremiyor, var oluşumuzun yanlış olmadığını düşünemiyorken, eski bir modelin yeniden gündem olmak istediği için üzerimize kustuğu fobisine nasıl kızabiliriz ki? Ya da onunla nasıl mücadele edebiliriz? Maalesef şunu bir kez daha anladım ki bizim bu memlekette işimiz çok zor çooookkk. Yazık bize! Yazık ama biz yine de, tüm bunlara rağmen var olmaya, sesimizi çıkarmaya, mücadele etmeye ve birbirimizi ezdirmeyeye devam edeceğiz. Ne Selin’i Deniz’e, ne başka bir transı bu topluma… Ve şunu tekrar edip duracağız: Alışın, buradayız! Bir yere de gitmiyoruz!

3 Comments

  1. Seyhan Armani yazısından düşüncesinden açıklamasından dolayı ayakta alkışlıyorum son noktadır bence

  2. Seyhan Hanım hep değişik pencerelerden bakıp olayları yorumluyor. Düşüncesi beyni hiç sığ değil! Gerçekten bravo. Bu kadın her yerde konuşmalı… Bende bir ekleme yapmak istedim. Konu transseksüellikse eğer okullarda, (top ibne) diye aşağılamayı bitirmek yine yöneticilerin elinde. Eğitime dahil edilmesi gereken bir durum. ”Bunlar cehennemlik bunlara yaklaşmayın, bunlar lüt kavmi, bunlar kötü örnek” diye nefretle büyütülen çocukların yerine, ”Bu insanların elinde olan bir durum değil. Onlara saygılı olun. Hakaret etmeyin.” gibi sevgiyle büyütülen çocuklar olsa hayat daha kolay olacak.

  3. Bu ülkede kalıplasmıs ve körüklenen cinsiyetçi söylemlerin bahanesidir, okulda kafede camide yapılması potansiyeli olan zorbalık. Bana en dokunanı sünnet konusu. Benden oğlumun beden bütünlüğüne saldırmamı, onu hayatı boyunca tasımak zorunda olduğu bir cerrahi isleme maruz bırakmamı istiyorlar. Sebebi de orda burda dalga geçilmesi ihtimali. Bullshit ya. Ben çocuğumun rızası olmadan böyle bisi yapıcağıma baskaları kendi cocuklarına diline sahip olmayı öğretsin.

Bir Cevap Yazın