Eski fotoğraflar, astarsız yüzler

Bu fotoğraf çekileli sekiz yıl olmuş. Pedro Almodóvar’ın Japonya’da çektiği farazi bir filmden fırlamış gibi görünen benim, yanımdaki S&M bombası yakın arkadaş/suç ortağım, sağ köşedeki kırmızı kaküller de bir diğer güzeller güzeli arkadaşımın kakülleri. Fotoğraftan da görüldüğü üzere musmutluymuşuz. Miş’li geçmiş zaman kullanıyorum, çünkü aradan geçen zamanda Onur Yürüyüşü’müzün başına gelenleri, bir alkol koması sabahında geceyi hatırlarmış gibi hatırlıyorum: ilk önce her şey çok güzel, çok eğlenceli; sonra giderek kararıyor görüntü. Karartılıyor. 

Hafıza böyle bir şey; yaşla beraber zayıfladığı yetmiyormuş gibi, zayıflayan sinirlerle beraber kötü anıları da bastırıyor, hatırlamak istemiyor. En, en eskileriyse daha net getirebiliyor gözünün önüne. Onur Yürüyüşü’nün henüz Türkiye’de (en azından Ankara’da) yapılamadığı; en fazla yedi-sekiz kişilik bir grupla, gazeteye çıkarız endişesiyle pankartların arkasına saklana saklana 1 Mayıs’lara katıldığımız; sol örgütlerin, gökkuşağı bayrağının arkasında görünmemek için bizden fellik fellik kaçıştığı zamanları daha net hatırlıyorum. O günlerden fotoğrafın çekildiği 2013’e, 2015’le başlayan kararmadan Maçka Parkı pikniğinin polis zorbalığıyla dağıtıldığı 2021’e. Yalnızca Orta Doğu’ya özgü, bir garip politik muhafazakarlık grafiği. 

Fotoğrafın medyada dolaşımı da, bu grafik kadar tuhaf bir eğri çizdi yıllar içinde. İlk sene ana akım bir gazeteye basıldı. Dilini tam hatırlayamıyorum ama yürüyüşü haber yapmışlardı. Yürüyüş de, haberi de yapılabiliyordu o zamanlar. En azından uygun bağlamda kullanılmıştı fotoğraf. Basılı ‘haberciliğin’ tamamen internete taşınmasıyla da dijitale düştü. Hekate kimseyi dijitale düşürmesin, amin. Ya malzeme, ya da uğraş eksikliğinden; başka başka yürüyüşlere, etkinliklere hemen yapıştırıverdiler bu fotoğrafı. Ramazan bahanesiyle yürüyüşün ‘yasaklandığı’ ilk yıl 2015’ten sonra da, yasaklanma haberlerinde kullanıldı. O haberlerden de aktrollerin eline geçti. Birbirinden ‘yaratıcı’ bir takım alt başlıklar ve fotoşoplarla, anonim hesaplarda boy gösterdi her haziran ayında. Güzelliğimizi kıskandıklarından emin olduğum ve RuPaul’un ‘‘Yorumları asla okumayın,’’ tavsiyesine (kendisinin beldesiz yaptığı tek şey iyi tavsiye vermek olabilir) sonsuz inancım sebebiyle umursamadım. Zaten sosyal medyanın herhangi bir şeye ayırdığı dikkat süresi beş saniyeden fazla değil. Her sene bir-iki arkadaşımdan linkler geldi. Onun da arkası kesildi bir zaman sonra. Ta ki 2021’e kadar.

Yukarıdaki çok ‘ince düşünülmüş’ görseli bir-iki hafta önce gönderdi arkadaşım. Ben de kullananlara açacağım davalardan önce (Madde 20 – Ek fıkra: 12/9/2010-5982/2 md.) bu fikir fışkırtmasına neden diğerlerinden daha fazla takıldığımı açıklamak istedim. Birincisi benim herhangi bir orduyla (belki dereleri olan hariç) herhangi bir bağlantım olamaz. İkincisiyse önümüze komutan diye yapıştırdığınız beyefendinin ve temsil ettiği siyasi partinin, sütyenimin askısı kadar cesareti, yüzümüzdeki gülümsemeler kadar samimiyeti olmadığını düşünüyorum. 2000’lerin başlarında bizden kaçışanlarla iyi kötü bağlantılar kuruldu, dertlerimizi anlatabildik birbirimize. Ama ‘ana akım’ sol (bazı yörelerde sol gösterip sağ vuranlar olarak da bilinirler) 20 yıl sonra biz parklarda darp edilirken sessizliğe gömülüverdi. Çok mu lazım onların sesleri? Emin değilim. Ama seçim zamanı dillerine pelesenk ettikleri adımızı, direniş zamanında da bir ansınlar diye bekliyor insan. Yoksa haziran aylarında şişe boyama etkinliği, kuir influencerlara ürün gönderme gibi bir takım gerilla marketing numaralarıyla pastadan pay almak isteyen; hak mücadelemiz içinse iki satır yazamayan milyon dolarlık şirketlerden bir farkları yok mu? (insert tecahülüarif) 

Polis pikniğin bütünlüğünü dağıtmaya çalışırken, kelimenin tam anlamıyla karşı yakada keyiflerine devam edenlereyse iki çift lafım var: korkuyorsunuz, anlıyorum. İnanın korkuyu LGBTİQA+’lar kadar anlayabilen azdır. Bizim mücadelemiz bu korkuya karşı zaten. Onu yenebilmek, birbirimize ‘‘Korkma, yalnız değilsin,’’ diyebilmek için. Katılırsanız hem kendi korkularınızı anlarsınız, hem de birlikte bizi korkuya mahkum etmek isteyenlerle daha kolay mücadele edebiliriz. Yarın, bir gün Onur Yürüyüşü’ne milyonlar geldiğinde aramıza karışmaya da yüzünüz olur. 

Not: Yazı 25 Haziran’da bitmişti. Yürüyüşten sonra yayımlandı. Milyonlar gelmedi. Darp edildik, gözaltına alındık, haklarımız ihlal edildi milyon birinci kere. Vazgeçmedik, vazgeçmeyiz. Açıklamalarına LGBTİQA+ bile yazamayanlar da maalesef şaşırtmadılar.

Bir Cevap Yazın